Perşembe, 18 Aralık 2008 04:43

TOPLUMA ULAŞMADA BİR YÖNTEM: AİDİYET

TOPLUMA ULAŞMADA BİR YÖNTEM: AİDİYET

Aidiyet, insanların kendini bir topluluğa bağlı, topluluğun bir parçası olduğunu hissetmesi, bunu her bulduğu fırsat ve zeminde ifade etmesi, mensubu olduğu cemiyetle iftihar etmesi, aynı yerdeki diğer insanlarla bir arada olmaktan madden ve manen tatmin olması, belirlenmiş ortak gayeye inanarak hizmet etmesi hali. Düşünün ne muhteşem bir şey esasında aidiyet.

Müslümanları Allah ait olmaya yönlendirmiş ve emretmiştir. “Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin ve Allah'tan korkup sakının umulur ki esirgenirsiniz."[1] “Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluk bulamazsın ki onlar Allah'a ve Resûlüne karşı başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar. Bunlar ister, babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri olsun. Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir.”[2] “Ey iman edenler, eğer imana karşı küfrü sevip tercih ediyorlarsa, babalarınıza ve kardeşlerinizi veliler edinmeyin. Sizden kim onları veli edinirse, işte zulme sapanlar bunlardır.”[3]

"Mü'minin mü'mine bağlılığı, parçaları birbirini bütünleyen bir bina gibidir." Hadisi rivâyet eden Ebû Musa El-Eş'arî'nin bunu tarif için parmaklarını birbirine geçirdiği zikredilmektedir.[4] "Mü'minleri kendi aralarındaki merhametleşmelerinde, birbirine duyduğu muhabbette, yardımlaşmalarında bir vücud gibi görürsün. Ki vücudun bir organı ağrırsa, vücudunun kalan kısmı uykusuzluk ve humma ile o organ için birbirini çağırır." “Zalim de olsa, mazlum da olsa mü'min kardeşine yardım et!" diye buyurmaktadır peygamberimiz. Zulüm konusunda nasıl yardım edileceğini ise şu çarpıcı sözlerle dile getirmektedir: "Onu zulümden el çektirirsin. Ona yapacağın yardım işte budur."[5]

Aidiyet, emredilmiştir. Namazı bile cemaatle kılmadaki hikmet nedir? Camileri değerli kılan nedir? Menfaati Allah rızasından başka bir şey olmadan bir araya gelen Müslümanlar değil mi? Kabul. Başka bir menfaat gözetmeden bir araya geliyoruz da peki gerçekte menfaat oluşmuyor mu? Elbette oluşuyor ki, bunlar özetle şöyledir.

1.       Bir araya gelişte oluşan güçten herkes payını alır, ait olduğu toplulukla anılır.

2.       İnsanlar kendilerini yalnız hissetmezler. Dolayısı ile oluşan tatmin hissi ile bunalıma düşme oranı topluluk üyelerinde daha azdır.

3.       Kişilikler gelişir, bilgi de paylaşılırsa şahısların toplum içindeki saygınlıkları gelişen kişilikleri ile paralel olarak artar.

4.       Kişiler, gurup içinde daha az hata yaparlar. Ancak gurup bilinçsiz, gayesiz ve kontrolsüz olursa yani mitingdekiler gibi o zamanda tam tersi kontrol edilemez taşkınlıklara sebep olabilirler. Çünkü burada bastırılmış kişilikler tıpkı uyuşturucu kullanan kişilerde olduğu gibi ortaya çıkar ve gurubun arkasına saklanarak çok kötü şeyler yapabilirler. Hâsılı topluluğun ya da kurumsal yapının başındakiler çok dikkatli olmalıdırlar.

5.       Aidiyet fertlerin daha verimli olmasını sağlar. İletişim becerilerini, hitabet yeteneklerini geliştirir. Bu nedenle kurumsal yapı içinde yapılacak eğitim programları, geri besleme faaliyetleri kişilerin gelişmesine yardımcı olur.

6.       Kurumsal yapıyı oluşturan fertlerde ortak kişilik ve davranış şekilleri oluşur. Bu adeta manevi üniforma gibidir. “Allah’ın boyası ile boyanınız; boyası Allah’ınkinden daha güzel olan kim vardır? ‘Biz O’na kulluk edenleriz’, deyin.”[6] Ayet-i kerimesinde Allah adeta bunu ifade ve taahhüt etmiştir.

7.       Kurumsal yapı içinde karşılıklı güven ve itimat gelişir. Bu da fertlerin güvende ve rahat hareket etmelerini, inisiyatif kullanmalarını sağlar. Ancak, burada oluşan boşluk ard niyetli kişilerce istismar edilebileceğinden dikkatli olunmalıdır. Meydana gelebilecek her türlü ferdi istismar ve hatalardan topluluk sorumlu tutulacağından bu tarz oluşabilecek istismarlar anında dışlanmalıdır. Basın açıklaması vb. ile duyurulmalıdır. 28 Şubat sürecindeki cami önü sözüm ona –şu anda hiçbiri ortalıkta yok, nedense- Cuma nöbetçi şeriatçıları ve Üzmez’in evindeki tecavüz hadisesi bir hükümetin yıkılması için yeter sebep oluşturmuştur. Ki bu kişilerin hükümet eden siyasi yapı ile organik hiçbir bağı yoktu. Ama kimse “Bu iffetsizlerin bizimle ve Müslümanlıkla ilgileri olamaz. Davranışları kendilerini bağlar, en kötü şekilde yargı cezalandırmalı demedi belki.. Ya da dedi ama sesli demedi. Dolayısı ile bu da önem arz etmektedir.

8.       Aidiyet duygusu fertlerin medeni cesaretlerini artırır, toplum içinde daha rahat hareket etmelerini sağlar. İşte bu noktada da fertlere davranış şekilleri ile ilgili eğitim verilmelidir.

9.       Yapı içindeki insanlar, belli kurallara uymaya, belli eğitimleri almaya yönlendirilebilirler hatta zorlanabilirler. Bu meyanda özellikle “BEDEN DİLİ VE HİTABET” konusunda eğitim verilmesi çok önemlidir. Bu da şahısların davranışlarını geliştirmelerinde büyük katkı sağlar.

10.         Menfaate dayalı her türlü ilişki topluluk üyelerinde daha hızlı gelişir. Masonlar bunu kendi içlerinde kurallara bağlamışlar, hatta düşeni kaldırmaya, birbirleri ile iş yapmaya adeta diğer topluluk üyelerini zorlamışlardır. Birbirlerini tanıyabilmek, işletmelerini tanıyabilmek için özel ve sır olan semboller geliştirmişler ve maalesef muvaffak ta olmuşlardır. Siyonizm’le iç içe duruşları ile uluslar arası sermayeye ve güce hükmetmeye başlamışlardır. İslami duyarlılığı yüksek kesimler de tam tersine her türlü dünyevi menfaati ayıplarcasına içlerinden dışlamışlardır. Bu da çok ilginçtir. Gerileme döneminden günümüze bu zafiyeti ve aksaklığı gören milli Görüş hareketi, sanayi hamlesi, ticaret gibi konuların üzerinde durmuş, İslami kesimlerin parayı yönetmesi için ciddi gayret göstermiş ve belli bir disiplin getirmeye çalışmıştır. Burada çok önemli kıstas ise içdenetim ve otokontroldür. Bu yapılabilirse eğer fevkalade bir güç oluşturulur.

           

            Yukarıda arz ettiğimiz faydalar, cemaat, topluluk, ortak hareket eden yapılar oluştuğunda kendiliğinden fıtratın icabı olarak gelen menfaatlerdir. Bu menfaatler liderlerce ilmin ışığında, akılla, çağın bilgileri ile de mücehhez olarak yönlendirilebilirse eğer oluşacak enerji, güç fevkalade etkinlik kazandıracaktır.

            Burada bu kadar rahmet var da peki neden biz çoğalamıyoruz yeterince. Yani;

1.       Neden hızla çoğalamıyoruz, bu hak bildiğimiz yolda.

2.       Kazandığımız dava arkadaşlarımız, kolay menfaatleri görünce neden dağılıyorlar?

3.       Mensubu olduğumuz kişileri, ilişkide olduğumuz kurumları nasıl bir arada tutmalıyız?

4.       Aidiyet duygusunu toplumda nasıl yayabiliriz?

5.       Bize karşı yapılacak PSİKOLOJİK HAREKAT’ı nasıl savabilir ve karşı taarruzlar geliştirebiliriz?

        Yukarıda arz ettiğim sorunlar esasında tüm guruplar için geçerlidir. Büyümek ve dağılmamak… Nasıl başarılacak? Burada lafı gevelemeden özet ve somut birkaç tedbirden söz etmek istiyorum.

1.       Öncelikle çekirdek kadrolar belirlenmeli, bu kadrolardan beklenenler net olarak istenmelidir. Bu meyanda, örneğin siyasi oluşumlarda;

a.      Herkes, toplantı, ortak faaliyet vb. katılmalı. Ancak bu faaliyetler oluşturan teşkilatlarca ilgililere duyurulmalı. Cep telefonu mesajı ve internet gurupları ile duyurular aksatılmadan yapılmalı. (Birçok faaliyeti gazeteden sonrasında öğrenmek bu faaliyetlere katılmak isteyen teşkilat mensuplarında buruk bir iç acısı bırakmaktadır ki bu üzüntü vericidir.)

b.      Teknolojiyi çağın icapları kadar kullanabilmeli bu çekirdek kadrolar ve eğitim düzeyleri yüksek olmalı.

c.       Kılık kıyafetlerine dikkat etmeliler. Özellikle genel merkezlerde ismi geçen herkes mümkünse takım elbiseli, kravatlı olmalı. Basına yansıyan görüntüler en azından böyle olmalı. Çünkü bu tüm milletlerde ortak hale gelmiş. İran istisnası. Ancak orada yeni rejim tutunmuş ve kabul görmüştür. Kendini ne içeride ne de dışarıda kabul ettirmek gibi bir kaygısı yoktur. Temiz ve ütülü kıyafeti hatırlatmaya bile mahal olmadığını da ifade etmek isterim.

d.      Özellikle teşkilatlarda aktif görev yapanlar, adaylar mutlaka ve sürekli parti rozeti takmalıdırlar. Toplumun partiyi özümsemesi için her yerde gözüne ona ait bir şeyin ilişmesi gerekmektedir. Takılacak rozetlerde envai çeşit olmamalı, aynı tip ve renkte olmalıdır. Yoksa anlamını yitirmektedir. Bu yönü ile genel merkezlerin belirleyici olması icap etmektedir.

e.      Bu çekirdek gurup partinin söylemlerine, liderin sloganlarına ve yaklaşımlarına hâkim olmalıdır. Bu meyanda partiye yakın gazete ve televizyonlar ilk haber, manşet olarak parti başkanı veya partinin bir faaliyetini haber yapmalıdır. Çünkü her gün sabah tüm tv. kanallarında manşetler okunmaktadır. Dolayısı ile mecburen parti veya genel başkanı her gün haberlere konu olacaktır.

2.       Üyelerde mensubiyet ve aidiyet hissinin muhafazası ve geliştirilmesi kapsamında ise;

a.      Üyeler çekirdek kadronun yaptığı yukarıda arz edilen şeylere özendirilmelidir.

b.      Teşkilatlara ve faaliyetlere katılmaları için düzenli takip edilmelidirler. Gerekiyorsa çekirdek kadrolara zimmetlenmeli ve takip edilmelidirler.

c.       Konferans ve seminerlerle, toplu gezilerle yetiştirilmelidirler. Çekirdek kadrolara transfer edilmeleri için çalışılmalıdır.

d.      Üyelere dönük tüm faaliyetlerde aileler de dikkate alınmalıdır. Muhafazakâr cephede kadınlar daha çok çalışmasına, kapı kapı dolaşmasına rağmen kadın oyları düşüktür. Bunda Üzmez’lerin, bir karış sakalı ile tesettürlü ama boyalı rüküş mankenlerin arasında karılarının sayısından bahseden insanların maalesef olumsuz manada payı büyüktür.

e.      Parti kimlikleri yenilenmeli, asgari ehliyetlerdeki bilgileri içermelidir. Hüviyet kartı yerine kullanılabilecek şekilde yeniden tanzim edilmelidir. Tabi bu kimlikler en az İl başkanları seviyesinde bizzat imza edilmelidir. En azından onay hanesinde İl başkanının yeri olmalıdır. İmzasız, mühürsüz üye kartı olmamalıdır. Üyeler güncellenmelidir. Üye baktığında kartına il başkanının kendisini tanıdığı hissini taşımalıdır.

f.       Üyeler onurlandırılmalı, sosyal faaliyetler düzenlenmelidir ki bunlar;

1)      Spor müsabakaları yapılmalı, sonucunda kupa, madalya vb. verilmelidir.

2)      Değişik sosyal konularda proje yarışmaları düzenlenmeli, bu yarışmalar ferdi ve kurumsal düzeyde değerlendirilmelidir.

3)      Katılımların azami olmasına ve akıllarda kalacak faaliyetler içermesine özen gösterilmelidir.

4)      Sosyal faaliyetler her seviyede düşünülmelidir.

5)      Her seviyede AR-GE oluşturulmalı, burada yapılacak beyin fırtınasına (istişare) herkesin katılımına özen gösterilip herkese mümkün oldukça söz hakkı verilmeye çalışılıp onurlandırılmalıdır insanlarımız. AR-GE sonuçları birer raporla üst merciye bildirilmeli, her seviyede katkı oluşturulmalıdır.

6)      Kermes vb. yardımlaşma faaliyetleri yapılmalı. Burada öncelikle mahallindeki üyelerin sıkıntılarının giderilmesi dikkate alınmalıdır.

3.       İsteyen herkes görgü sınırları içinde birilerinden icazet almadan Genel başkana kadar ulaşabileceğini bilmelidir. Tabii burada kast edilen istediği an değil ama daha önce belirlenmiş bir süre içinde. Genel Başkanın çevresinde dalkavuklar halesi oluşmasına izin verilmemelidir.

4.       Mensubiyet hissinin artırılması için her seviyede çalışma yapılmalıdır. Sadece taşra yapılanmaları bunun için yeterli değildir. Genel merkez arada bir hitap konuşma ve bildirileri ile teşkilat mensuplarını kamu önünde iltifat ederek onurlandırmalıdır.

 

5.       Özellikle, teşkilat ileri gelenleri, adaylar liyakat sistemi ile görevlendirilmelidir.

6.       Toplantılarda kalıp, matbu konuşmalar yerine güncel konulara aktif çözüm önerileri konuşulmalıdır. Bu yönü ile akademisyenlere, entelektüellere önem verilerek bu sınıfın teşkilatlarda istihdam edilmesi sağlanmalıdır.

7.       Teşkilat içinde yersiz ve haksız iltifata da yer verilmemelidir. Unutulmamalıdır ki bu da zulmdür.

 

8.       Sokaktaki insanlara gelecek anlatılmalıdır. Seçim gezilerinde şu görülmüştür. İnsanımız kasden vefasızlaştırılmaktadır. Dolayısı ile geleceğe dönük plan ve projelerden söz etmenin daha çok yararı olacaktır. Bu manada Milli ve mahalli seviyede projeler geliştirmekte, slogan ve söylem güncellemekte büyük fayda vardır.

9.       Üye sayısını artırırken toplumun ortak değerlerine saygılı olunmalı, tuzak sorulara karşı uyanık olunmalıdır. Bu manada gerekirse genel merkez sosyal konulara partinin bakışını ve duruşunu içeren kitapçıklar basmalıdır. Burada hemen akla gelenler, cemaatlerin durumu ve bakışımız sorulabilir, yakın tarihle ilgili birçok konu tuzak içermektedir. Dolayısı ile duruş belirlemek çok önemlidir. Bunun yanında ekonomi son dönemde çok önem kazanmıştır. Vitrine uzman ve akademisyenler çıkartılmalıdır. Aynı insanlar, hem yöneticilik yapmakta, hem köşe yazmaktadır ki proje üretmesini de beklemek haksızlıktır. Bu manada gayretlerinin teksif edilebileceği akademisyen, işadamı vb. uzman kadrolardan yararlanılmalı, mensup olmasa bile, müzahir olanlardan da yararlanılmalıdır.

10.   Dava, mensubiyet ve aidiyetin temel direğidir. Dolayısı ile güncellenmeli, her gelişen yeni durumla ilgili basın açıklaması vb. yapılarak duruş ortaya konmalıdır. Çok basit bir sorudur ve dışımızda gibi görünmektedir ama örneğin bizim siyasi hareketimiz Gürcistan’ın NATO’ya girişi ile ilgili ne düşünmektedir? Ya da, kuzey Irak’taki yeni oluşacak yapı ile ilgili ne düşünmektedir? Orada paralel bir siyasi yapı oluşturmuş mudur? Mevcut ekonomik kriz ve çözüm yolları ile ilgili bir basın toplantısı yapılamaz mı? Sadece belli ve özel mahfillerde konuyu görüşmek yeterli mi?

11.   Devlet kurumları ile münasebette teşkilat mensuplarına yardımcı olunmalı, halkta bu yardımlaşmayı görmelidir. Buradan devletin istismarı anlaşılmamalıdır. Herkes usul, erkân bilemeyebilir. Bu ayıplanmamalıdır.

12.   Teşkilat mensuplarının kendi aralarındaki münasebetleri geliştirilmelidir. Ticaret, yardımlaşma, ortaklıklar, kız alıp verme gibi faaliyetlere teşkilat içinde özendirilmelidir.

13.   Teşkilat mensuplarının, düğün, cenaze, diğer tören vb. faaliyetlerine en üst seviye ve kalabalıkta katılıma özen gösterilmelidir.

14.   Teşkilat mensupları fedakârlığa yönlendirilmeli, ama bunun gerekliliği onlara anlatılmalıdır. İnsanlarımız gayretlerinin israf edilmediğini görmelidir. Gerekirse onlara yapılanların izahı yapılmalıdır. Bu meyanda yeni bir yapılanma ve açılım yapılıp Türkiye ve çevre kardeş ülkelerin siyasi hareketlerine nezahet örneği sunulabilir. İnsanlarımız fedakârlık sebeplerine inandırılmalı, azimleri arttırılmalıdır.

      Özetin özeti, geçmişteki ulvi duyguları dumura uğramış ben gibi gönlü kararmış adamlara şu söylenmeli; “-Hz. İsrafil gibi, kim üfleyecek Sûr'a ve kim uyandıracak uyuyan insanımızı kurbağa misali haşlandığı bu gaflet uykusundan… Kim?” işte bu soru tüm vicdanlarda cevap bulmalıdır. Üstadın dediği gibi;

“Geldi ölümlü yalan

Gitti ölümsüz gerçek

Siz…. Hayat süren leşler,

Sizi kim diriltecek.”[7]                    

Sözlerimi belagatte ustasının, rehberimiz Hz. Peygamberimizin, Gülümüz (S.A.V)’ün yanında yetişmiş Hz. İmam Ali (R.A)’nın sözleri ile noktalıyorum. Allah yollarından ve şefaatlerinden ayırmasın.

“Dostlarım!

 

Hayat nedir sizce?

Yeryüzünde yürümek, adım atıp hareket etmek,

Yiyip içmek ve yatıp uyumak mıdır hayat?

Ya ölüm... Ölüm nedir sizce?!

Toprağın altına gidivermek mi?..

Hayır! Elbette ki hayır!

Hayat ve ölüm, bunlar değildir asla!

Hayat; ölerek de olsa muzaffer olmaktır!

Ölümse, yenilgi ve esaretle yaşamaktır!

Ölüm; Kahrolarak, alçalarak yaşamadır,

Yiğitçe yücelerek (geride iyi ve kalıcı eserler bırakarak) ölmekse hayattır.”[8] 

                                                                                             

                                                                               Hali MERT

                                                                              (E) Topçu Yarbay

                                                                              Strateji ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı

                                                                              www.halilmert.org                       



[1] Kur’an-ı kerim, el-Hucurat 49/10

[2] Kur’an-ı kerim, el-Mücadele, 58/22

[3] Kur’an-ı kerim, et-Tevbe, 9/23

[4] Hadis-i Şerif, Buhârî, salat, 88, Mezalim, 5; Müslim, birr, 65; Tirmizî, birr, 18; Nesâî, zekat, 67

[5] Hadis-i Şerif, Buhârî, Mezalim, 4; Müslim, birr, 62

 

[6] Kur’an-ı kerim, Bakara 138

[7] N. Fazıl

[8] Hz. Ali (R.A)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Son Düzenlenme Perşembe, 22 Ocak 2009 02:57
Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...