Cuma, 06 Ocak 2023 14:13

Aykırı Olmak Zenginlik Değil mi?

Yaşadığımız toplum içinde Aykırı ve farklı olmak ne kadar da zor... Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, herkes, başkası olma başarısını gösteren bir diğerini, kendi suretine çevirmeye çalışıyor.

Kendi rengiyle boyayıp, kendisi yapmaya uğraşıyor. Farklılıklarını köreltmeye gayret ediyor. Hatta bu yolda onu hırpalıyor, incitiyor, suçluyor.

İnsan; Öyle merhametsizleşmiş ki karşısındaki fikre hakikat hatırına hakk-ı hayat dahi vermiyor.

Eleştiriye gelmiyor, hatta en masum ve yumuşaklarını bile itiyor, reddediyor.

Yetmiyor mu? Bu sefer de muhalefet etmekle, “hainlikle” suçluyor. Başka ülkede yaşamasını isteyecek kadar hadsizleşip sanki bu ülke babasından kalma bir miras gibi bir gücü varmış gibi, tekfir ve tezyif ediyor..!

Dünyaya hakikati bulmak için gelmiş, bu devrin ehl-i akıl insanları için ne acı bir tablo bu... Belki cadı avları bitmiş... Eskisi gibi kimse yakılmıyor şehir meydanında..!

Fakat daha farklı, daha şedit bir avcılık, fikirler bazında yapılıyor. Bir psikolojik savaş, Bir endoktrinasyon, (bir toplum mühendisliği) bir acımasızlık, her platformda devam ediyor.

Ne sağcı solcuya, ne solcu sağcıya, Ne laik laik olmayana, ne islamcı seküler görüşte olana tahammül edebiliyor.

Herkes, sanki bu elzemmiş gibi, aklı erer ermez kendisini bir grubun içinde şuursuzlaştırıyor.

Kendi fikirlerini, Kazanımlarını, kapasitesini, tecrübesini, yok edip; başkanları, lideri önderleri, şeyhleri, ağabeyleri gibi olmaya düşünmeye başlıyor.

Bir arada yaşama kültürü; biraz da farklılıkların kabulü, biraz da tahammül değil midir halbuki..?

Meşveret-i meşrua; insanların birbirlerinin görüşlerini anlamasalar da, saygı göstermeseler de, en azından tahammül edebilmeleri demektir.

Şimdi ise bırakın saygı duymayı, tahammül edebilen bile yok. Öylesine azgın bir zamandayız. Öylesine bedbahtız.

Farklı Düşünmek suç... Yasalar indinde olmasa bile toplum indinde büyük suç. Sen ki, içinde bulunduğun gruptan, partiden, sendikadan Oda’dan örgütten, cemaatten, milletten, devletten farklı düşünüyorsun; o halde tahammül edilememeye alışacaksın.

Şimdi Necip Fazıl’dan, Nazım Hikmet’ten, Timurtaş Hoca’dan, Yaşar Kemal’den, Hrant Dink’den Ahmet Kaya’dan, Sabahattin Zaim’den, Abdurrahman Dilipak’dan, Rasim Özdenören’ den, Hüsrev Altınbaşak’dan, Abdullah Yeğin’den, Zübeyr Gündüzalp’den, Uğur Mumcudan, Şamil Tayyar’dan, Kemal Burkaysan, Hulusi Yahyagil’den, Ahmet Akgündüz’ den, Ozan Arif’ten, Abdurrahim Karakoç’ dan, Ali Ulvi Kurucu’dan, Yasin Aktay’dan, Ertuğrul Özkök’ten, Taha Akyol’ dan, Mehmet Barlas’dan... vs.. farklı farklı isimlerden bahsedebilirim.

Hepsinin de bir enteresanlığı, bir garipliği vardır. Burada zikri geçen isimlerden en az birisi için; onu seven grup sevinirken, onu sevmeyenlerde; “Hiç bu isim, şunun yanına yakışmış mı?” diyebilir. Benim kanaatime göre, farklı olmak noktasında bu yazı ve aynı satıra yakışmışlardır.

Evet, biz insanız, dünyaya farklı şeyler söylemeye, farklı desenler çizmeye ve “orijinal” olarak yaşamaya gelmişiz.

Bediüzzaman Hz.lerinin ifadesiyle; İnsanın bir ferdini, sair hayvanların bir nevinden (türünden) daha kıymetli yapan da bu orijinallikleri olmalıdır.

Bu farklılıkları eritmek, köreltmek, birbirimizde asimile olmak uygun bir davranış değil düşünceme göre.

Ulus devletler kuruldu kurulalı, Vestefalya (Westphalia) anlaşmasından beri cetvelle çizilen kara parçaları içinde farklılıkları yok etmeye çalışıyoruz. Farklı milletlerin ve farklı düşüncelerin oluşmasına engel olmaya gayret ediyoruz.

Vatanımızdan acı bir misal verecek olursak; Elimize ne geçti, onlarca kanlı savaştan başka? Kan akıtmaktan başka neyi başardık? Dağlara, taşlara “Ne mutlu” ile başlayan cümleler yazmakla dünyaya bir şey anlatamadık, katamadık.

Bo­şuna dağlarda oyalandık.

Değerli dostlar; Ulus devlet anlayışının, ya da taassup sahibi cemaat, tarikat anlayışlarının veyahut hangi çatı altında olursa olsun, böyle şekillendirmelerin, yönlendirmelerin baskıcılığının reddiyesi; yeniden insan olmak için hepimize lazım.

Yanlış anlaşılmasın; Her şey de asi olalım, isyana bağlayalım, karşı çıkalım demiyorum, Fakat biraz daha müdakkik olmak, hakikatin ortaya çıkması adına yapıcı özeleştiride bulunmak, karşı fikirlerimizi söylemekten çekinmemek şart değil mi..?

Neden mi şart..? Çünkü fıtratımız bunu iktiza ediyor,(gerektiriyor.) Cenab-ı Hak bizi doğruyu tek başına bulan değil, birlikte hareket edip, farklılıklarını ortaya koyarak neticeye varan toplumlar olarak yaratmış.

Bu sebepten yalnız kalamıyoruz. birliktelikler, gruplar, topluluklar, aidiyetler arıyoruz. Bulamazsak oluşturuyoruz. Hakikati bulabilelim diye yapıyoruz bunu…

Değerli Dostlar; İyisimi tahammül kültürümüzü biraz daha ilerletelim de, zenginliğimiz olan farklılıkları öldürmeyelim, Vesayetci, ulusalcı, baskıcı, beyin yıkamacı, tüm yanlarımızdan soyunalım.

İri Olalım ,diri olalım, Birlik halinde Biz olalım; İnanıyorum ki istersek başarırız..! Siz ne dersiniz.?

Mehmet Kanmaz

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...