Çarşamba, 09 Haziran 2010 13:01

Irkçılık Hastalığı

Irkçılık Hastalığı

Ortadoğu ve körfez bölgesinde yaklaşık dört ay boyunca çalıştım. Gemiyle gittiğim limanlarda birçok insanla tanışma ve konuşma fırsatım oldu. Gördüm ki bu bölgede en önemli problemlerden bir tanesi ırkçılıktır. Emperyalist batı, Osmanlı Devletini nasıl ki Frenk illeti denilen ırkçılıkla zehirleyip parçaladı, şimdi aynı oyunu bölgedeki diğer kardeşlerimize karşı kullanıp onları zayıf düşürmeye çalışıyor.

Irkçılık, ilk defa Şeytanın kendi nevini üstün görmesi ile başlamıştır. İblis öyle kibirliydi ki “İnsan topraktan yaratıldı ben ise ateşten yaratıldım” diyerek Allah’a isyan etmişti. Irkçılığın kökeninde kibir yani kendini beğenme ve üstün görme duygusu vardır. Bu hastalık büyüyerek bazen öyle bir noktaya varır ki aciz bir mahlûk olduğu halde Şeytan başta olmak üzere ondan ders alan bedbaht insanları da yutar. Başlangıçta kendini büyük görürken bu sefer kendi nevini büyük görmeye başlar.

Fransız İhtilali ile birlikte insanlık için büyük bir tehdit haline gelen ırkçılık hastalığı, zaman içinde Alman ve İtalyan milletlerini etkileyerek dünyanın en büyük katliamlarının yapılmasına sebep olacak kadar dehşetli bir noktaya gelmiştir. Hitler ve Mussolini gibi liderleri bulan ırkçılar, 2. Dünya Savaşı süresince milyonlarca insanı felaketin kucağına atmışlardır.

Gerçi Almanlar ve İtalyanlar milliyetçilik sayesinde birlik haline gelmiş güçlü devlet olmuşlardır. Zira feodal beyler ve küçük krallıklarla yönetilen Alman ve İtalyan halkları zayıf iken milliyetçilik sayesinde bu sefer Prusya ve İtalya devletlerini kurarak Avrupa’nın önemli devletleri haline gelmişlerdir.

Fakat faşizmin etkisi ile milliyetçilik öyle bir noktaya gelmiştir ki “arî ırk” safsatası ile insan yetiştirme havraları yani çiftlikleri gibi ahmakça bir düzeye kadar işi ilerletmişlerdir. Sonuçta Avrupa tam bir kan gölüne dönmüş insanlık âlemi tarihinde hiçbir zaman görmediği kadar vahşet ve gaddarlığa maruz kalmıştır.

Ne yazık ki ırkçılığın vermiş olduğu zararlar birçok Müslüman kardeşimiz tarafından hala yeterince anlaşılamamıştır. Ülkemizde ırkçılık yüzünden PKK gibi bir baş ağrısı oluşmuş çözümü İslamın emrettiği kardeşlik yerine başka yöntemler kullanılmasından dolayı hala bu problemden kurtulamamışızdır.

“İnnemel mü’minune ihvetün ve eslihu beyne ehaveyküm”  Ayeti Müslümanların kardeş olduğunu ve aralarındaki işlerin de sulhkarane olması gerektiğini emretmektedir. Buna mukabil ırkçılık başkasını yutmakla beslendiğinden dertlere deva değil, yaraların iyice kanamasına neden olmaktadır.

Ülkemizde yaşanan bu sorunlar ne yazık ki hemen yanı başımızda komşu ülkelerde de kendisini göstermektedir. Irkçılık hastalığı o kadar çok derinleşmiş ki en basit coğrafi isimlerde bile kendisini gösteriyor. Örneğin; Körfez bölgesi adı üzerinde bile kavga yaşanıyor. Kuzeyinde İran’ın bulunduğu güneyinde ise Arap ülkelerinin yer aldığı bizim Karadeniz kadar bir deniz olan Körfez bölgesinin Hürmüz boğazı ile Hint okyanusuna çıkışı vardır.

Körfezin her tarafında büyüklükleri 300 bin ton olan ham petrol taşıyan süper tankerler dolaşıyor. Adeta yüzen bir ada olan bu tankerler bu bölgenin en büyük zenginliği olan petrolü Avrupa ve Uzakdoğu pazarlarına taşıyorlar.

Bu körfez şeklinde kuzey batıya doğru uzanan denize İranlılar Pers (Pars) Körfezi, Araplar ise Arap körfezi diyorlar. Aksine hareket edenleri ise çeşitli şekilde cezalandırıyorlar. Hangi ülkeye gidersek onların istedikleri şekilde söylemek zorunda kalıyorum zira gemimizin bu ırkçı düşünceler yüzünden zarar görmemesi için uğraşmam gerekiyor.  Onlar hala Frenk illeti olan ırkçılık yüzünden kavga ede dursunlar ben bu denize birçok kişinin dediği gibi sadece “Körfez” demeyi uygun buluyorum.

Bu hastalığın tezahürlerini konuştuğum birçok kişide gördüm. İranlılarda en yaygın olan isimlerin başında “Arien” var. “İranlı veya arî, temiz ırk” anlamına geliyor. Bu zavallı kardeşlerimizde Zerdüşt dini yani diğer bir adıyla Mecusilik tortuları kalmış. Güzel olan her şeyimizi İslama borçlu olduğumuz halde Pers İmparatorluğu özlemi var. Bu ırkçılık belası yüzünden İslam’ı kendilerine getirmiş olan Araplara düşmanlık besliyorlar. Hatta Şiilik inancının en yaygın olduğu bu ülke için Müslümanlar “Onların sevgisi Ali’ye değil, Ömer’e olan düşmanlık” şeklinde alay ediyorlar. Zira Hazreti Ömer zamanında İslam Orduları ateşe tapan Mecusileri savaşlarda yenilgiye uğratıp saltanatlarını yıkmıştı. İslam la şereflendikleri için Hazreti Ömer’e dua edeceklerine, Şiilik bahanesi ile ona düşmanlık ediyorlar. Şüphesiz onların bu yanlışlıklarının altında ırkçılık hastalığı yatıyor.

Irak’ta ise Kürt asıllı bir vatandaşın ilginç bir sözünü iştim. Almanlar da Kürtler gibi arî bir ırktan geliyormuş. Buna benzer şeyler söyledi. Kendisine İslam kardeşliğinin bize lazım olduğunu dünyayı ateşe atmış Almanlardan bu bakımdan uzak durulması gerektiğini söyledim. Gerçekten de Almanlar bunca felakete yol açmalarına rağmen hala ırkçılık hastalığından kurtulamamışlardır. Bu necaseti kendileri yetmiyormuş gibi bir de Müslüman milletlere de bulaştırmaya çalışıyorlar. Ne diyeyim Allah akıl fikir versin… 

 

                                                                                  Vehbi HORASANLI

 

 

 

Son Düzenlenme Perşembe, 10 Haziran 2010 13:01
Vehbi Horasanlı

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...