Cuma, 17 Şubat 2012 15:56

Camiler ve Köprüler medeniyeti

Şanlı ecdadımız dünyanın her tarafına öyle eserler bırakmış ki aradan 400-500 yıl geçtiği halde dimdik ayakta duruyor ve ne derece yüksek bir medeniyet inşa edildiğini herkese gösteriyor.

Bunun en bariz örneği muhteşem camilerimizdir. Yüzyıllardır görenlerin hayranlıkla izlediği camilerimiz, hem şehirlerin sembolü hem de gezilecek en önemli mekânı olarak günümüze kadar gelmiştir. Mimar Sinan’ın acemilik eserim dediği Saraçhane’deki Şehzade Camii, bu gün dahi en usta mimarların hayallerini süslüyor.

İstanbul’un yedi tepesinden birisinde yükselen Süleymaniye Camii, Sinan’ın kalfalık eseridir. İstanbul’un her yerinden görünür ve bu şehrin büyük bir İslam medeniyetine beşiklik ettiğini dost düşman herkese gösterir.

Sultan Ahmet Camisi ise altı adet minaresi ile Ezan-ı Muhammedi’nin önemini haykırıyor gibidir. Boğazdan geçen bütün gemiler hayranlıkla Ayasofya ve Sultan Ahmet Camiini seyrederler. Yüzlerce defa kaptan olarak geçtiğim bu boğazda gemiye kumanda ederken Camilerin bulunduğu kırlangıca çıkarak (köprüüstündeki geminin idare edildiği çıkıntı) bu muhteşem manzarayı seyrederim. Hatta balıkçı teknelerini ikaz eder gibi yaparak bu güzel sanat eserlerini ve burada ibadet eden Müslümanları gemi düdüğü ile kendimce selamlardım.

Eminönü’ndeki yeni Camii, Fatih’teki Fatih ve Yavuz Selim Camileri de İstanbul’a başka bir güzellik katar. Topkapı Sarayı ve Beyazıt Kulesi bu camilerimizle birlikte muhteşem bir medeniyeti gösterir. İstanbul’un silueti yüzyıllarca bu eserlerle şekillenmiş ve bu güne kadar gelmiştir.

Elbette bize düşen önemli bir vazife; yüksek binaların bu silueti bozmasına fırsat vermeyecek şekilde inşa edilmesini sağlamaktır. Önemlidir zira bu eserlerin görünmesini engellemek İstanbul’daki İslam mührünün kaybolması demektir. Ne yapıp edip bu tahribatı yapanlara engel olmalıyız.

Bu önemli hususu belirttikten sonra bir de gelelim şu köprü meselesine. İstanbul’a asma köprü yapılmasına benzer gerekçeler ile karşı çıkanlar olmuştu. Hatta yetmemiş Boğaziçi köprüsü inşa edilirken” buradan zenginler geçecek niçin bütçeden buraya para aktarıyorsunuz” diyerek aklı sıra muhalefet eden siyasi parti liderleri olmuştu.

Bu iddiaların çok büyük bir hata olduğu sonradan anlaşılacaktı. Zira Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprüleri Camii siluetlerini bozmayacak şekilde boğazın kuzeyine inşa edilmişti. Köprüden sadece zenginler değil orta halli ve fakir insanlar da geçerek iddia sahiplerini mahcup etmişti. Daha da ötesi bu iki köprü gelişen Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılayamamış bir üçüncüsünü ve tünel inşaatını gerekli kılmıştı. Marmaray tüneli Camilerin siluetini bozmayacak şekilde denizaltından inşa edilmiş ve halen de inşaatı devam etmektedir.

Türkiye’nin büyüme ve kalkınma hızına paralel bir şekilde köprü inşaatları ihtiyacı karşılar mı bilinmez. Ben bunlarında yeterli olacağını zannetmiyorum.  Zira yüksek kalkınma potansiyeli ve dinamik genç nüfusu ile daha çok camiler ve köprüler yapmamız gerekir kanaatindeyim.

Bu köprüler boğazı çirkinleştirmiyor bilakis güzellik katmaktadırlar. Boğazın gerdanlıkları denmesi hatta evlerde salonlara güzellik katan tabloların birçoğuna bu köprü resimlerinin bulunması en güzel delildir.

Bağnaz ve tutucu insanların “çirkinleştiriyor” iddialarına kulak asmamak gerekir. Zira ticaret gemileri ile yaşadığım birçok seyahatte en güzel şehirlerin köprülerle donanmış olduğunu gördüm. Kartpostalların çoğunun köprü resimleri olması boşuna değildir. Hele hele dünyanın en büyük merkezlerinden biri olan New York’ta yüzlerce köprü görmüş hayretimi gizleyememiştim.

New York köprülerinde bizdekinin aksine sıkışık araç trafiği görünmüyordu. Zira Amerikalılar insana değer veriyor araç sıkışıklığı nedeni ile saatlerce köprü trafiğinde beklemek yerine yol ve köprü yapıyorlardı. İnsanlar evlerine ve işyerlerine daha çabuk ulaşıyor en değerli şey olan zamandan kazanıyor pahalı olan akaryakıt israfından kurtuluyorlardı.

Geçenlerde İstanbul’a 3. Köprü yapılması için ihaleye çıkıldı. Aynı tutucu zihniyet burada haksız kazanç elde edileceğini iddia ederek “ballı ihale” adı altında ve çirkin yapılaşma sözleri ile köprü inşasına karşı çıktı. Fakat yap-işlet-devret şeklinde yapılan ihaleye kimse teklif vermedi. Demek ki öyle ballı mallı bir ihale değilmiş. Olsaydı onlarca firma katılır kıran kırana mücadele edilirdi.

Her ne ise şimdi devlet kamu kaynakları ile yeniden ihaleye çıkarak bu önemli eseri  de inşa edecek. Allah, memleketimize hayırlı olacak şekilde ihalelerin sonuçlanmasını nasip etsin.

Kıssadan hisse bu olmak gerektir ki; İslam’ın sanat eserleri heykeller değil, camilerdir, köprülerdir, kervansaraylar ve çeşmelerdir. Medeniyet heykeller dikerek zulüm ve cinayetleri taşlaştırarak, adeta halka meydan okumak, onların karşısında serfüru etmek yani boyun eğdirmek değildir. Osmanlı ve Selçuklu ecdadımız gibi insanların hayatını kolaylaştıracak şekilde camiler ve köprüler yapmaktır, vesselam…

Vehbi Horasanlı

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...