Perşembe, 26 Ocak 2012 08:53

Al Birini Vur Ötekine..!

Emekli asker olduğumuz için,muhatap olduğumuz bazı kişilerin askerlik ve muvazzaf askerlerle ilgili merak ettikleri sorularıyla karşılaşıyoruz.

Sıkça sorulan sorulardan biri de mevcut Genelkurmay Başkanının nasıl bir kişi olduğu.

Bu soru bana her Genelkurmay Başkanı için defalarca sorulmuştur.

Tabi ben havacı olduğum ve Genelkurmay Başkanları da genelde Kara kuvvetlerinden çıktığı için hiçbirini yakından tanımam mümkün değil.

Biz de çevremizdeki yakın mesai arkadaşlarının verdiği bilgilerden fikir edinme şansına sahibiz.

Mevcut Genelkurmay Başkanımızın da,Onursal Başkanımız E.Tuğg.Adnan Tanrıverdi’nin devre arkadaşı olması,birlikte çalışmış olmaları nedeniyle hakkında birinci elden bilgi edinme şansımız oldu.Çok değerli,birikimli ve büyük hizmetler yapacak bir kişi olduğunu öğreniyoruz.

Aslında bütün Genelkurmay Başkanları Anadolu’nun bağrından çıkmış insanlar.

Hepside çocuk denecek yaşlarda silahlı kuvvetlere intisap etmiş,mevcut sistem içinde her kademede görevler icra edip temayüz ederek bu makama gelmişler.

Yüz yüze görüştüğünüz zaman hepsinde,engin bir vatan ve insan sevgisi göreceğinizden eminim.

Ancak,devletin işleyişi, silahlı kuvvetlere yüklenen vazife ve teamüllerin oluşturduğu sistem,Genelkurmay Başkanlarına ve silahlı kuvvetler mensuplarına farklı bir kimlik ve görüntü yüklüyor.

Halkın zihnini bulandıran olumsuz gelişmeler, genelde bu kişilerin şahsından değil, mevcut sistemin yanlışlarından kaynaklanmaktadır.

Aynı değerlendirmeyi,yargılanan ordu mensupları içinde rahatlıkla söyleyebiliriz.

İçlerinde,sistemi zorlama yorumlarla kendi yanlış emelleri için kullanalar olsa da,çoğu sistemin kendilerine dikte ettiği görevleri yaptığını düşünmektedir ve bu konuda samimidirler.

Şimdi,Genelkurmay Başkanlığı yapmış bir kişi de tutuklu olarak yargılanmaktadır.Kuvvet Komutanlığı yapmış kişiler,Orgeneral rütbesinde ordu mensupları cezaevinde.

Dün,görevini hakkıyla yaptığına inanan ve hatta çevresinde kahraman olarak görülen kişiler,şimdi birer suçlu olarak yargı önünde hesap veriyor.

Ben onların hepsini sistemin kurbanı olarak görüyor ve üzülüyorum.

Aslında yargılanması gereken asıl suçlu,mevcut bozuk düzendir.

Bu düzen değişmediği sürece,bugün yargılanan kişilerin halefleri fırsatı ele geçirdiğinde haklı olduklarına inandıkları yarım kalmış icraatlarını tamamlamak için harekete geçecektir.

Çünkü,Harbiye’de aldıkları eğitim,kıtalarda kazandıkları tecrübe,silahlı kuvvetler mensubu olmanın üzerlerine yüklediği vazife anlayışı onlara bunu yapmayı emrediyor.

Siyasi irade ve yargı da kendini güçlü gördüğünde,bugün olduğu gibi onları içeriye tıkıp cezalandıracak.

Karışan zihninizi biraz berraklaştırmak için konuyu somutlaştırmakta fayda var.

Eski Genelkurmay Başkanlarından E.Org.Hılmi Özkök’ün gazeteye verdiği bir beyanatı hatırlarsınız.”İrtica,Türkiye Cumhuriyeti için her zaman tehdit olmuştur ve olacaktır.”

Görevdeyken,darbe girişimlerini usta manevralarla engelleme dirayetini gösteren bu komutanın,bu ifadeyi inanarak söylediğine eminim.Önceki Genelkurmay Başkanlarından E.Org.Hüseyin Kıvrıkoğlu da,”İrtica ile mücadele 1000 yıl sürecek.” demişti.Bin yıl sonrasını görebilecek bir cezbe (!) ile..!

Bütün komutanlar, bu konuda ortak kanaate sahiptir.Çünkü sistem öyle öğretip dikte etmektedir.

İrtica ile,yani İslam dini ve ona inanan insanlarla mücadele,sistemin onlara yüklediği en temel görevdir.

Hılmi Özkök aynı konuşması içinde,”Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (MGSB),bir hükümet belgesidir.Hükümet,iç ve dış tehdit unsurlarını belirler.Sır değil,iç tehditlerin hep iki ana teması olmuştur.Birincisi bölücülük,diğeri irtica…Belgede adına irtica dense de,denmese de bu böyledir.” diye devam ediyor.

Yani,irtica ile mücadele edilmesini,bir zamanlar “kırmızı kitap” olarak bilinen,devletin en üst düzeydeki güvenlik belgesi emrediyor.Hem de Başbakan’ın imzasıyla.

En son yapılan düzenlemede MGSB’indeki “irtica” tabiri kaldırılıp yerine”aşırı dini akımlar” ibaresi kondu,ama Hılmi Özkök’ün açıkça ifade ettiği gibi adına irtica deseniz de demeseniz de “ben bildiğimi okurum” havası hakim..!

Siyasi partileri,“irticai faaliyetlerin odağı” olarak yorumlayan sistem algısı,”aşırı dinci akımların odağı” olarak ta algılayıp suçlu sandalyesine oturtabilir elbette.

İşin diğer garip tarafı,irtica ile mücadeleyi en önemli görev olarak algılayan kişilerin,kendi özel hayatlarında irticai faaliyetlerde bulunmaları..!

Örneğin E.Org.Hılmi Özkök’ün vakit namazlarını kıldığından emin olmasam da,Cuma namazlarını kıldığını tahmin ediyorum.Görevdeyken namaz kıldığına da şahit olan kişilerle görüştüm.Yani bu komutanların ve silahlı kuvvetler personelinin çoğu da aslında irticacı..!

Nasıl bir sistem ki,kişiyi sadece içinden çıktığı topluma değil,kendisine bile düşman ediyor..!

Siz,mevcut sistemin zoruyla,hükümet olarak astlarınıza irtica ile mücadeleyi hedef olarak gösterirseniz (siz göstermeseniz de adamlar bir şekilde görmeye şartlandırılmış üstelik) onlar da üzerlerine düşen görevi icra etmek zorunda olacaktır.

İrtica Eylem Planı ve İnternet Andıcı,MGSB’nin uygulamasından ibarettir.

Haa,vur deyince öldüren anlayışta olanlar,maksadını aşan gayretlere de girmişlerdir  muhakkak.

Söylemek istediğim,sorun sistemde yani bozuk düzendedir..!

Bu sistemde evliyayı getirip Genelkurmay Başkanı yapsanız sonuç de-ğiş-mez..!

Verdiğimiz örneğe dönersek,MGSB’nden iç tehdit kriterleri kaldırılmalıdır.

Vatandaş tehdit olmaz,suçlu olur.Onlarla da İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı ilgilenir.

Sisteme neşter vurma,kökten değiştirme ve yeniden yapılandırma cesaret ve dirayeti hayata geçirilmediği sürece,Silivri boş kalmayacak..!

Silivri sakinleri de dişçilik (!) yapacakları günlerin özlemiyle kıvranıp duracaklar..!

Vesselam…

Mustafa HACIMUSTAFAOĞULLARI

19 Ocak 2012

Mustafa Hacımustafaoğulları

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

2 yorum

  • Yorum Linki Hakan Can Perşembe, 26 Ocak 2012 13:20 yazan Hakan Can

    Mevcut düzeni kökünden değiştirmesi gereken ve yüzde 50 oy alarak da halktan çok güçlü bir destek almış olan Ak Parti hükümeti malesef beklediğimiz ivmeyi bir türlü yakalayamadı. Sanki süreci makul ve mümkün mertebe zamana yayarak siyasetin sürebildiği kadar sefasını sürmek istiyor gibi. Bunun en belirgin göstergesi Avrupa Birliği sürecini neredeyse dondurmuş olması. Şimdi önümüzde yeni anayasa süreci var. Bu yasama yılında yani 6-7 ay içinde bu yeni anayasa beklentilerimiz doğrultusunda yapılamadığı taktirde kuvvetle muhtemel bu süreç de bir sonraki seçim sonrasına ötelenecek ve vesayete çok ciddi bir zaman kazandırılmış olacaktır. Bu süre esnasında misal sayın Başbakanımıza birşey olursa birçok şey tersine dönebilecektir. Her açıdan yeni anayasa konusu üzerinde ciddiyetle durmak hayati öneme haiz gözüküyor.

    Raporla
  • Yorum Linki Abdullah SELÇUK Perşembe, 26 Ocak 2012 09:37 yazan Abdullah SELÇUK

    Mustafa bey'in bu yazısına tam katıliyorum. Bende,aynı fikirdeyim.Mevcut iktidar,muktedir ise bu çürümüş,kokuşmuş bu sistem ve rejimi kökten değiştirmek zorundadır. Çok eskimiş elbise artık yama tutmuyor.

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...