Uyarı

JUser: :_load: 989 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.
Pazartesi, 02 Ocak 2012 15:07

Borçlanmak yerine halka arz yöntemi gelişiyor

2012 Yılına girerken malikiyet ve serbestiyet devrinin özelliklerini daha da çok görmeye başlıyoruz. Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin dünya üretimindeki payı sürekli artıyor. Gelişmekte olan ülkeler on yıl önce dünya üretiminin üçte birini ancak yapıyorlardı hâlbuki 2012'de artık yarısından fazlasını üretmektedirler.

Önceki yıllardan gelen rakamlar doğrultusunda yapılan analizlerde 2012’de 73,7 trilyon dolar olarak tahmin edilen dünya hâsılasının 37 trilyon dolardan fazlasını gelişmekte olan ülkeler gerçekleştirecektir. Gelişmekte olan ülkelerin üretimdeki payı artınca bu sefer mali varlıkların mülkiyet dağılımı da değişmektedir. Daha önce tekelleşmiş durumda olan uluslararası sermaye dünyadaki ekonomik krizin de etkisi ile tabana yayılma eğilimi göstermektedir.

2011 Yılında dünya mali varlıkları, hisse senedi, bono, tahvil ve diğer borçlanma araçları olarak 11 trilyon dolar artarak toplam 212 trilyon dolara ulaşmıştı. Halen dünya mali varlıklarının yüzde 79'unu zengin ülkeler, yüzde 21'ini de gelişmekte olan ülkeler ellerinde tutmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin dünya mali varlıkları içindeki payı giderek yükselmekte 2020'de ise bu oranın yüzde 36'ya ulaşacağı tahmin edilmektedir.

Çin, Rusya, Hindistan, Brezilya, Türkiye, Meksika, Güney Kore, Endonezya gibi gelişmekte olan ülkelerin ekonomik güçleri ve mali derinliği artma eğilimindedir. Bunun sonucunda zenginleşme, yatırım imkânlarının çoğalması ve finansmana daha kolay ulaşma fırsatı doğmaktadır.

Gelişmekte olan ülkelerde öne çıkan ve önümüzdeki dönemde 800 milyon kişiye ulaşacağı tahmin edilen orta sınıf mensupları, tasarruflarını daha iyi değerlendirerek hisse senetlerine yönlendirdiği gözlenmektedir. Böylece faizle borçlanma yerine, hisse senedinin getirdiği "ortak olma" esası, sıfır finansman maliyetiyle yatırımları hızlandırmaktadır. Yani paradan para kazanma devri sona ermekte büyük sermayenin elinde bulunduğu faizci-tefeci sistem son demlerini yaşamaktadır.

Öyle ki Bediüzzaman’ın “ecir devri” adını verdiği ücretli sistem, insanın fıtratında yer alan “sahip olma” bir başka ifade ile malikiyet duygusu karşısında çökmeye başlamıştır. İnsanlar ücretle çalışmak yerine çalıştığı işyerinin hisse senetlerini alarak ortak olmayı istemektedir. Bu trend böyle devam ettiği sürece Bediüzzaman’ın öngördüğü “malikiyet ve serbestlik devri’nin“  kısa bir süre sonunda gelmesi kaçınılmaz bir hal almaktadır.

Hisse senetlerinin halka arzı ve orta kesimin işine sahiplenme duygusu sonucunda çok ortaklılık özellikleri devreye girmektedir. Bunun çeşitli avantajları da bulunmaktadır. Örneğin ticari riskin azalması ve sermayenin çoğalması imkânı ortaya çıkmakta bunu çok az maliyetle yapabilme fırsatı doğmaktadır. Tefecilere bankalara muhtaç olmadan fabrikalar ve işyerleri büyüyebilmektedir. Sanayi devrimindeki zengin ülkelerin kalkınma aracı günümüzde daha da kolaylıkla yapılabilmektedir.

İktisat tarihçisi Douglas C. North, Batı Avrupa'nın kalkınmasını etkin ekonomik organizasyona bağlamıştır. Anonim şirketler bir başka ifade ile çok ortaklı işyerleri riskin sermaye ile sınırlı olması ve ortaklık payının devredilebilmesi sayesinde daha büyük yatırımların yapılmasına imkân sağlamaktadır. Bununla birlikte gelişmekte olan ülkelerde yatırımcılar, tasarruf mevduatı, bono, tahvil gibi sabit getirili geleneksel mali araçlara yatırım yaparak büyümeye çalışmışlardı. Bunun sonucunda ise tekelleşme ve sermayenin belirli ellerde toplanarak gelir dağılımı adaletsizlikleri ortaya çıkıyordu. Fakat artık devir değişti. Şimdi bu yatırım anlayışı yerine halka arz yolu ile büyüme moda olmaya başladı. Mesela Çin'de 2011 yılında 125 milyar dolar tutarında hisse senedi halka arz edildi. Aynı dönemde ABD'de yapılan benzeri hisse senedi halka arzı ise sadece 35 milyar dolar olmuştu. ABD karşılıksız para basarak ekonomik üstünlüğünü devam ettirmeye çalışmakta fakat her geçen gün duvara toslamak üzere hızla yol almaktadır.

Üretmeden tefecilikle, faizle, paradan para kazanmakla bir yere varılamayacağı anlaşılmış vahşi kapitalizmin yıkılacağı artık görünür hale gelmiştir. Geçen yüzyılda “suistimalat o dereceye vardı ki, bir sermayedar, kendi yerinde oturup, bankalar vasıtasıyla bir günde bir milyon kazandığı halde; biçare amele (işçi) sabahtan akşama kadar, tahtelarz (yeraltında) madenlerde çalışıp, kut-i lâyemut (ölmeyecek kadar) derecesinde, on kuruşluk bir ücret kazanıyor” du.

Lakin iletişim teknolojisinin gelişmesi ile her şey görünür hale gelmiş internet vasıtası ile her türlü gizli bilgi insanların eline geçmiştir. Sömürü düzeninin bundan böyle devam etmesi mümkün değildir. Devletler, istese de istemese de serbestliğe önem vermek zorunda kalmış tekelleşmeye, haksız kazanç elde edilmesine engel olmaya çalışmaya başlamışlardır.

Serbestlik ve özgürlük selinin önünde ne var ise silip süpürülmektedir. Geçmişte kanlı katliamlara yol açan diktatörlükler birer birer yıkılmakta demokrasinin nimetleri Arap ülkeleri de dâhil olmak üzere dünyanın her yerinde anlaşılıp uygulanmaya çalışılmaktadır. Gerçi bu gelişmeler sancılı olmaya devam edecektir zira “devletler, milletlerin hafif muharebesi, tabakat-ı beşerin şedit (şiddetli) olan harbine terk-i mevki ediyor. Fakat “beşer esir olmak istemediği gibi ecir olmak da istememektedir”, bu vahşi kapitalist düzen bir gün mutlaka yıkılacaktır, vesselam…


Vehbi Horasanlı

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...