A S K A P V İ Z Y O N U
ASDER camiasında; ASKAP (Adaleti Savunanlar Kamu Araştırmacıları Platformu) doğal üyeleri olarak, inancımız uğrunda yaşadığımız mağduriyetlerden kurtulup, Kamu’ya dönen yaklaşık 700 kişi olan bizler; kavuştuğumuz bu nimetlerin kadrini bilmeli ve üzerimize yüklenen manevi mesuliyetin farkında olarak gereği için neler yapabileceğimizi sorgulamalıyız. Acaba sadece bir irtica suçlaması gibi görünen mağduriyet mi? Yoksa özellikle seçilen kıyamet askerleri miyiz? Görmek isteyen doğru yere bakarsa resmin bütününü görebilir.
Mevcut haklarımızın yeterli olmadığı ve hatta geri dönük haklarımızın henüz verilmemiş olmasından hala ızdırap duyanlarımız vardır. Hatta, artık başka bir nimet alacağımızı beklemenin hayalcilik olduğunu düşünen de vardır. Fakat yaklaşık iki yıldır aldığımız düşünülen iade-i itibarla birlikte emsallerimiz seviyesinde maaşla memuriyete dönüşümüzün bile, kendilerine de şamil olması için çeşitli platformlarda birleşerek ayrı tutulduklarını ıspatlama ve sırf aynı haklardan yararlandırılmaları gerektiği üzerine mücadele sürdürenler var. Bunun bile farkında olmamak aymazlık sayılır.
Hükümetin, 6191 sk. ile geriye dönük haklarımızı vermemek gibi bir niyeti olduğunu iddia etmek; üstün yeteneklerini göstermek için su üzerinde yürüyen bir bakanı, “yüzme bilmiyor” gibi bir gerekçeyle insafsızca eleştirmeye benzer. Devlet adına hükmetmenin elbette bir usulü vardır ki; hem kamunun düzenini gözetmek, hem muhalefet edenleri ikna etmek ve hem de hakkı teslim edebilmek küçümsenemiyecek bir maharet ister. Tamamı verilemiyen haklarımızdan, sanki hiçbirşey verilmediğini iddia etmek anlamına gelebilecek insafsız eleştirilere müdahil olmamalıyız.
Mücadelemiz; mevcut siyasi iradeye karşı değil, (bizlerin mağduriyetine sebep olan darbeci zihniyete ve keyfi uygulamalara zemin hazırlayan) bürokrasiyle olmalıdır. Mesela medya aracılığıyla kamuoyunda oluşturulmaya çalışılan Silivri ve Hasdal’daki (güya mazlum ve mağdur.!!) darbeciler için, belki medyada eş zamanlı olarak zulüm ve ihanetlerini ifşa eden basın açıklamaları yapabiliriz. Bürokrasinin çarkını kendi ideolojisine göre yorumlayıp, hak-hukuk tanımayan bürokrat takımına karşı ise, dersimizi iyice çalışıp hukuki mücadele ile satır aralarında aleyhimize anlam verilebilecek maddelerle ilgili düzeltme veya iptal davalarını takip etmeliyiz. Hukuk devleti normları çerçevesinde, sanki bu “ayırma” işlemi hiç yapılmamış gibi TSK’de görevde olsaydık, bu günlere kadar hak edecek olduğumuzdan fazla birşey istemediğimizi beyan etmeliyiz.
Bizlerin bürokratik çabalarımızla elde edilecek büyük - küçük her türlü hakkın, aslında daha sonra benzer statüye kavuşacak olan diğer mağdur arkadaşlarımızın da karşılaşacakları aynı problemlerin önceden çözümü anlamında olduğunun da görülmesini sağlamalıyız. Çünkü Kamu’da bizimle başlatılan “Araştırmacı-6191”li statüsü, kapsamına aldığı biz eski askerlerin önceki rütbelerimiz gözetilmeden eşit değerlendirildiğimiz bir vakıadır. Elbette bu durumun kendileri için statü kaybı olduğunu düşünenlerin haklılığı kadar, bunu görmezden gelenler de bir o kadar haksız sayılırlar. “Pehlivan pehlivan, alta düştüm diye yerinme üste çıktım diye sevinme..”denildiği gibi, hayatın bize görünen bürokrasi yüzüyle çok dikkatli güreşmeliyiz. Ne hak edemiyeceğimiz bir makamı işgal, ne de kendimize layık görmediğimiz mevkinin hakkını vermemezlik yada ihmal etmeyelim.
Yürüteceğimiz çalışma, öncelikle Araştırmacı-6191’li arkadaşların bir araya gelmesini gerektiriyor. STK olarak ASDER’in yıllardır sürdürdüğü mücadelenin bir meyvesi olarak çıkarılabilen yasadan yararlananlar adına; 6191 sk.dan sonra, Araştırmacılarla ilgili uygulamadaki görülecek uyumsuzlukların tespiti ve ASDER önderliğinde çözüm üretilmesi için, Mart-2011’de bir Alt Çalışma Komisyonu kuruldu. Görevlendirme şeklinde başlatılan bu çalışmalarımız, Kamuya dağıtılmış her arkadaşımızın, önce kendi aralarında tanışıp bir temsilciyi, sonra il temsilcisini seçmeleri hedeflenerek planlanan organize olma çalışmaları geçen yıl sonunda tamamlandı. Bu yılki planlanan ilk “İl Temsilcileri” toplantısını da Şubat ayı başında Ankara’da gerçekleştirdik. Katılımın iller arası çoğunluğu sağlayamamış olması, VİZYON’ umuzu yeterince anlatamadığımız gerçeğini ortaya çıkarmış oldu.
Artık daha kalıcı ve geniş bir kadroyla yola devam edilmelidir. Hem de uzun yıllar bu statüyü taşıyacak genç arkadaşlarımızın görev alacağı dinamik bir kadronun meydana çıkması lazım. Bunun için bütün illerdeki Araştırmacı İl Temsilcisi arkadaşlarımızın kendi kurum ve illerindeki tüm arkadaşlara mutlaka ulaşarak bu dayanışmanın yararını ve gereğini anlatmaları gerekiyor. ASDER İl Temsilciliğini sürdüren arkadaşlarımıza, kamudaki görevi müsait olan Araştırmacı arkadaşlarımızın yakın destek vererek her iki temsilciliğin omuz omuza ASDER adına birlikte yürütülmesi de beklenen tabii bir durum olacaktır.
Kamuda benzer şartlarda görevli bazı özel statüsü olan memur gruplarının da kendi haklarını takip ve statülerini muhafaza edebilmek için oluşturdukları (SUDER:Sivil Savunma Uzmanları Derneği gibi) birlik ve dernekleri mevcut. İleri dönemde bizim de böyle bir özel derneğimiz oluncaya kadar, ASDER gibi bir marka haline gelmiş STK’nun çatısı altında oluşturulan ASKAP’ı desteklemeliyiz. Bu ise ASDER’in gücünü artırmak için üye olmayan arkadaşlarımızı harekete geçirmekle başlatılabilir.
ASDER’in kuruluş gayesini yalnız YAŞ mağdurlarının hakkının alınması için olduğu zannına sahip olan arkadaşlarımız var. Halbuki ASDER’in asıl misyonu şimdi anlaşılmaktadır. Adeta bir gönül ordusu oluşumunun ilahi planı icra edilmiş ve izzetinden taviz vermeyen imanlı askerler zillete maruz bırakıldıklarını zannederken tekrar İZZET ile muhteşem bir dönüş yapmışlardır. ASDER memleketimizde neşv-ü nema bulan gönüllü STK’lar arasında, nev-i şahsına münhasır olmak üzere çoğunluğu imanlı askerlerden oluşan kadrosuyla, sivil toplum temsilcilerine DEVLET hakkında danışmanlık ve askeri konularda tek söz hakkına sahip görülerek, üzerine düşen sorumluluğu aşkla yerine getirmek azmindedir.
ASDER’in bu vazifesini icra için bir ilahi lütuf olarak zahirde bile generalliğe ulaşan rütbesinden sonra, gönlümüzün ve istisnasız tanıyan tüm Müslümanların kabul ettiği gerçek bir kumandan ve gönüllerin PAŞA’sı Adnan TANRIVERDİ onursal başkanımız ve en başından beri yılmadan emek veren gönülferman değerli yönetim kurulumuz var. Hatta aralarında; 6191’den yararlanıp emekli olan (3), Araştırmacı olan (4) ve emekliliğe zorlanan (2) hemen her kategoriden temsilcinin de bulunduğu çok özel bir kadronun gayretleriyle, bugüne kadar emeği geçen tüm kurucu ve yönetimde bulunmuş önceki şahsiyetlerin ASDER’i getirdikleri çizgiden daha ötelere taşıma azminde olan samimi bir ekip var. ASKAP’ın tabii üyesi olması gereken Araştırmacı arkadaşlar olarak ise, her birerimiz kamunun değişik bir biriminde ve ülkenin dört bir tarafında görev yaparken, bürokratik sistemin işleyişine vakıf olarak DAVA uğruna üzerimize düşecek hizmetleri keşf ve memleket hayrına nasıl değerlendirebileceğimizi ARAŞTIRAN birer gönül erleri olmalı değil miyiz?
Haydi, derhal en yakınımızdaki veya irtibatta olduğumuz asker gönül dostlarımızın ASDER’e üye olup olmadığını sorgulayarak,üye olmayanların da ASDER’e gönül ve destek vermeleri için harekete geçelim. STK’ larının çalışma ve hedefine ulaşabilmesinin en temel şartları, üyelerinin katkılarını sürdürmesi ve bunu bir DAVA olarak algılamalarıdır. Nasıl olsa birileri yapar (!) değil de, BEN YOKSAM KİMSE YOK-BEN VARSAM HERKES VAR..prensibini şiar edinelim…
Selam ve dualarımla,
Osman KAÇMAZ
ASKAP Sekreteri
ASDER Ynt.Krl.Üyesi
