Çarşamba, 13 Ağustos 2014 11:43

28 Ağustos ve Sonrası

Halkın ilk defa Cumhurbaşkanımızı kendisi seçmesinden sonra Yeni Türkiye’nin kapısı aralanmıştır. Artık üzerinde planlar yapılan değil, kendisi plan yapan ve dünya siyasetini yönlendiren bir Türkiye var karşımızda.

Bu çıkış Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’a nasip olmuştur. Türkiye yüz yıllık makûs talihini yıkarak asli benliğine ve öz değerlerine dönmeye başlamıştır. Tarihte bunun pek çok örneğini görmek mümkündür. 1071 de Anadolu’nun kapısını açan Alparslan çok güçlü bir ordu ile bu kapılara dayanmamıştı. Kendinden dört kat güçlü bir ordu ile karşı karşıya idi.

Osmanlı yine küçük bir beylik iken dünya imparatorları karşısında bu gücü yakalamıştı. 1923’te tüm değerlerimizi yerle bir ederek Eski Türkiye’yi kuranlar yine çok güçlü değildi. Şimdi değişimin adı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın çıkışı da çok güçlü değildi. O şimdi, kaderin yazgısı ile hedefine ve geleceğe emin adımlarla ilerliyor.

On iki yıllık ustaca uygulanmış politikalarla gelinen noktada artık dünya Müslümanlarına liderlik yapabilecek, İslam coğrafyasında akan kanı durduracak ve dünya siyasetini kendi etrafında şekillendirecek olan bir ülkenin başında halife namında tek bir başkanın olması gereği zaruret haline gelmiştir. 10 Ağustos seçimleriyle bu anlamda sadece Türkiye’ye değil İslam coğrafyasına bir başkan seçilmiştir.

Bugüne kadar AK Parti iktidarının yaptığı devrimsel dönüşümler çok sessiz ve parti içi mutabakatla ortaya konulmuştur. Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül geçmişte cumhurbaşkanlığına aday gösterildiğinde gelecek iyi okunmuştu. O tarihte çok kesim Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı cumhurbaşkanı olmaya teşvik etmişti.

O gün son kale cumhurbaşkanlığı hesapları yapılıyordu belki ama gelişen ve geleceğini planlayan, dünya siyasetini yönlendiren bir Türkiye hedefleyen bunun için de icranın başını terk etmeyi düşünmeyen bir oluşum ve Başbakan vardı karşımızda.

Dolayısı ile yeni devlet başkanımızın göreve başlayacağı tarih olan 28 Ağustos ta Ak Parti içerisinde bir çözülme olacağı ve şahsi hesapların yapıldığı doğru değildir. Cumhurbaşkanlığını bırakacak olan Sayın Abdullah Gül’ün başbakan olmaması adına 27 Ağustos’ta AK Parti genel kuruluna gidildiği yönündeki hesap kesinlikle planlanmış bir hesap değildir.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanlığı adaylığını açıklamayı müteakip kendisinden sonra gelecek olan başbakanın vasıflarını açıkça ortaya koymuştur. Gelecek süreçteki başbakanın hem milletvekili hem parti genel başbakanı olması gerektiğini net olarak ifade etmiştir. Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül haliyle o tarihte milletvekili olmayacaktır. Cumhurbaşkanlığı adaylığı açıklanmadan günler öncesinde Türkiye’nin geleceğini planlamaya aday bu insanlar kendi partilerinin geleceğini planlamadan, istişare etmeden, mutabık kalmadan böyle bir yola çıkmış olamazlar.

Hiçbir endişeye gerek yok. 28 Ağustos’tan sonra bu müthiş parti gelecek Türkiye’nin başbakanını yine istişare ederek parti içi mutabakatla en verimli ve ideal şekilde belirleyecektir. Gerek Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün, gerek Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ve gerekse Ak Parti içerisindeki idealist her ferdin kişisel hesapları öne çıkmayacaktır.

Onlar neye hizmet ettiklerini nasıl bir yapıyı hedeflediklerini çok iyi bilmektedirler. Ebedi menfaat bulacakları bir makam için kişisel ve dünyevi bir tercih yapmayacaklardır. Türkiye’nin ve dünya Müslümanlarının lideri Recep Tayyip Erdoğan sonrası başbakanlık ve diğer makamlar kimler tarafından işgal edilirse edilsin son derece uyumlu ve kardeşlik bağı içerisinde yürütülecektir.

Bu yüce toplum değişimi yürekten arzulamıştır. Müslüman’ın horlandığı, üzerinde oyunlar oynandığı, sömürüldüğü dönemler geride kalmıştır. Yıllarca tek pati ve tek lider zulmü altında ezilen bu millet kurtuluşu yine tek lider ve tek parti ile sağlayacaktır. Çünkü Allah-u Teâlâ Ra’d suresi 11. ayeti kerimede mealen bu durumu müjdelemiştir; “Onun önünde ve arkasında Allah'ın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler) vardır. Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez. Allah bir topluma kötülük diledi mi, artık onun için geri çevrilme diye bir şey yoktur. Onların Allah'tan başka yardımcıları da yoktur.”

İnanıyoruz ki bu değişim Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan ile zafere yelken açmıştır. Bu durumda kişisel hırslar öne çıkacak olsa bile Allah-u Teâlâ bunu engelleyecektir. Çünkü artık toplum değişimi istemektedir. Elbette sözünde duranların en hayırlısı Cenabı-ı Allah’tır.

Allah’ın emrettiği değişimi sağlamakta etkisiz kalan, bunu sağlamaya çalışırken yoldan çıkan dünya menfaatlerinin peşinde koşan bir topluluk olursa Allah o topluluğu bir başka toplulukla saf dışı eder ve yerine bu değişimi gerçekleştirecek bir topluluk getirir. Yani aslında değişim gerçekleşecektir. Bunu değişimi gerçekleştirecekler değişken olabilir. Sonra umulur ki bu parti Abdullah Gül’le 2015’te başkanlık sistemini gerçekleştirecek, anayasayı kökünden değiştirebilecek bir güce kavuşur.

Sözün özü şudur; endişeye hiç gerek yok. Gelecek kesinlikle İslam’ın ve Türkiye'nin olacaktır. Bize düşen görev bu işi başlatanların nihayete erdirmesi için dua etmektir. Kahve köşelerinde, arkadaş çevremizde hükümet kurup yıkmaya hiç gerek yok.

Hep birlikte haykıralım; “Yaşasın gelecek Türkiye, yaşasın İslam birliği…”

12.08.2014

Ersan Ergür

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...