Pazartesi, 04 Mart 2024 12:56

Sen ve Rabbin gidin savaşın, biz burada oturacağız!

Milattan önce 70 ile 135 yılları arasında Yahudiler Filistin topraklarından çıkarılmış ve Mısır’da yaşamak zorunda kalmışlardı.

Mısırda firavundan zulüm gören Yahudiler Musa (as) kumandasında Filistin’e doğru yola çıkmış ve Filistin’i ele geçirmek üzere savaş ile emrolunmuşlardı.

Ancak düşmanın güçlü olduğu gerekçesine sığınarak savaşmaktan korkan Yahudiler Musa (as) Peygamber’e; “Sen ve Rabbin gidin savaşın, biz burada oturacağız!” Demişlerdi.

Allah-u Teala bu durumda Yahudileri cezalandırmış 40 yıl başıboş çölde dolaşmak zorunda kalan 20 yaş ve üzeri tüm Yahudiler veba hastalığından ölmüşlerdi.

Bugün batıya meftun İslam ülkeleri ve Türkiye İsrail terör devletinin Gazze’ye yönelik katliamları karşısında diplomatik olarak kınamaktan başka bir girişimde bulunamamaktadırlar.

İsrail’in durdurulabilmesi ancak caydırıcı bir güç ile sağlanabilir. Tıpkı 7 Ekim 2024 tarihinde Hamas Mücahitlerinin İsrail terör devletine karşı elde ettikleri başarı sonrası ABD’nin Gerard Ford uçak gemisini Doğu Akdeniz’e göndermesi gibi.

Son yüzyılda Osmanlı Devleti’nin yıkılması ile başsız kalan İslam Ülkeleri kukla idareciler ile üretim ve sanayileşmeden mahrum edilerek batıya meftun ve bağımlı bırakılmışlardır.

Tarihsel süreçte Filistin toprakları Hristiyan ve Müslümanlar arasında defalarca el değiştirmiş, Kudüs fatihi olarak gönüllerde taht kurmuş Selahaddin Eyyubi sonrası bölge ancak 42 yıl Müslümanların elinde kalabilmiştir.

Günümüzde Gazze dahil Kudüs ve çevresi ilk kez Müslüman soykırımına maruz kalmamaktadır. Ancak tarihin hiçbir döneminde Kudüs’ün zulme maruz kalmasına karşın bu millet idarecilerine bu kadar güvensizlik duymamıştır.

Cennet misal ülkemiz Türkiye’de Ezan’ın Türkçe’den Arapça aslına çeviren başbakanın asıldığı, 28 Şubat benzeri darbe girişimleriyle ülkede İslam düşmanlığının yeşertildiği dönemlerden yeni yeni kurtulmuş iken bazı söylemlerin gücümüzün eksilmesine ve aramızda nifaka sebep olacağı aşikardır.

Allah-u Teala her kulu bağımsız olarak kendi yaptıklarından imtihan etmektedir. Bir kul hiçbir şartta başkasının yaptığından imtihan edilmeyeceği gibi sorumlu da tutulmayacaktır.

Bugün ülkemizin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son 22 yılda ortaya koyduğu azim ve irade ile Müslümanca yaşamaya başladığımız bu memlekette geldiğimiz noktayı değerlendiremeyerek Gazze’de gerçekleşen katliam karşısında; “Rabbim zor günler geçiren Gazze halkının yardımcısı olsun” temennisini Allah’ın bizzat savaş emri verdiği halde Musa (as) Peygamber ile savaşa gitmeyen Yahudilerin; “Sen ve Rabbin gidin savaşın, biz burada oturacağız!” isyanı ile eşdeğer tutan düşünce yapısını anlamakta zorlanıyorum.

Bu sözleri sarf eden kul asla ülkemizin lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın yapamadıkları ya da kendi tabirlerince yapmadıkları ile hesaba çekilmeyeceklerdir.

Ancak şu bir gerçek ki bir fert olarak neden Gazze halkı için Hamas Mücahitleri ile savaşa iştirak etmedin sualine muhatap olacaklardır.

Elbette verecekleri cevabı duyar gibi oluyoruz, “Biz devlet miyiz? Silahlı gücümüz yok! Ölmeye mi gideceğiz?”

Doğru haklılar. Ancak Hadisi Şerifin bildirdiğine göre bi’setten beş bin yıl önce firavun ile bir genç arasında yaşanan hadise sonrası kendini direğe bağlatarak firavuna verdiği ok ve yay ile “bu gencin Rabbi adına” söylemi ile kendisini öldürten gencin ölümü ile Allaha iman eden koca bir şehir halkı hatırıma geldi.

Demek bazen ölmek başka hayatların kurtuluşuna vesile olabiliyor.

Türkiye dahil 60 İslam Ülkesinin kınaması sonuç vermeyecek. Bu zulmün durdurulabilmesi ancak caydırıcı bir güç ile İsrail terör devletinin, ABD dahil batılı destekçilerinin karşısına çıkmak gerek.

Ancak bu da şimdilik mümkün değil. Çünkü Türkiye dahil caydırıcı güce sahip tek bir İslam Ülkesi maalesef yok.

Türkiye ve diğer İslam Ülkeleri askeri müdahale kozunu devreye almalı. Ancak bu durumda da riskli bir bölgesel savaşı başlatabilir. İsrail’e müdahale sonrası ABD ve müttefiklerine karşı caydırıcı bir güç oluşturmadan böylesi bir mücadeleye kalkışmak vakti gelmeden Selahaddin Eyyubi’yi cepheye sürmek anlamına gelir.

Bunun için maalesef henüz erken. Şimdilik bize düşen; “Yapılamayanı eleştirip veyl olsun demek yerine Müslümanları ve liderlerini motive edip, İsrail terör devletinin yok edileceği güne hazırlamaktır.”

Evet, Gazze’de başlatılan katliam hepimizin aklını başından aldı. Gazze bombalandı binalardan önce bizim aklımız çöktü. Allah’tan başka ne imkân ne de akıl verecek olanımız yoktur. “Ne yapılabilir” diye düşünmeye dahi mecalimiz yok.

Bizim moralimiz oradaki cesetlerden önce öldü. Ne yazık ki…

Ne edip edip yarınlar için daha umutlu olmalıyız. Bizden sonrakilere umutsuz bir hayat ve dünya devredemeyiz.

Gelin birlik olalım. Bir ve beraber bu ülkenin şaha kalkması için çalışalım. Çünkü Türkiye var olursa insanlık hayat bulur. Türkiye yenilirse İslam yenilir.

Ve biz şunu diyecek günlere kendimizi motive edelim;

“Ey başkan: Git, sen ve rabbin beraber savaşın, biz de sizinle birlikte savaşacağız!”

 

Ersan Ergür

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...