Salı, 08 Kasım 2016 21:39

İran Kime Hizmet Ediyor

ABD’nin 2011 de Irakta ve bölgeden askerini çekmesi ile başlayan bu süreçte, boşaltığı bölgelere, yerine mezhepsel ve etnik kimliklerden oluşturduğu ISİD-PKK-PYD gibi terör örgütleri ile Komutası kendi sevk ve idaresinde olan askeri operasyonlarda kullandığı, Blackwater – Dynacorp - Triple canopy gibi özel savaş şirketlere ihale ederek bıraktığını görmekteyiz. ABD’nin Ortadoğu’da yeni jeopolitik değişiklikleri, bu dinamik aktörleri kullanarak planlaması ve bu gücü aktif olarak operasyonlarda kullanması, bölgedeki güç dengesini yeniden şekillendirdiğine de şahit olmaktayız.

ABD ve müttefiklerinin Ortadoğu coğrafyasında uygulamaya başladığı bu süreçte, yeni jeopolitik değişimlerine karşı çıkan ve direnen Türkiye ile bölge ülkelerini, sahada bu aktörleri kullanarak etkisiz hale getirip direncini kırma stratejisinde şimdiye kadar başarılı olduğu aşikardır.

Bu karmaşa ve parçalama sürecinde Batının taşeronu terör örgütleriyle birlikte müttefiki olan İran, başta Irak-Suriye ve körfez bölgesinde etkisini artırdı. Uyguladığı politikalar ile Suriye savaşında Esad yönetimini destekleyerek taraf oldu ve Şii milisleri Suriye ve Irakta cepheye sürdü ve IŞİD’e karşı mücadele etme bahanesiyle bölgede etkisini artırdı.

İran, Suriye’de ve Irak’ta IŞİD’e karşı mücadelede Şii milisleri silahlandırıp devrim muhafızları komutasında ağır silahlarıyla destek vermesi sonucunda savaşın bir parçası olduğunu ilan etti.

İran Suriye ile birlikte Irak-Bahreyn-Yemen’de ve birçok cephede siyasi-iktisadi-askeri faaliyetlerini artırdı. Ayrıca, İran meclisinde Şii nüfusun yoğun olarak yaşadığı körfez ülkesi Bahreyn’i temsil eden Parlamenterin bulunması, İran’ın bölgede yayılımcı politikaları uyguladığının siyasi bir göstergesidir.

İran, Suriye’de özellikle Şam-Lazkiye-Halep bölgesinde yoğunlaşan askeri varlığını ve etkisini artırarak bölgeden toprakta talep etmektedir.

Suriye ve Irak iç savaşında askeri operasyonlarda, Rusya havadan İran karadan askeri faaliyetlerini sürdürürken son dönemde savaşın en ağır ciddi kayıplarını İran’ın vermesi, İran’ın havadan operasyonlara katılma isteği ve savaşın ağır maliyeti karşısında İran’ı ikileme sürüklemiştir.

Rusya’nın Suriye ve Irak’ta tek koalisyon ortağı İran’ı 30 Ekim’deki Viyana barış görüşmelerine davet etmesi, İran’ın böylece hem masada hem de sahada yer alması diplomatik ve askeri başarısı olmuştur.

II. Dünya savaşı sürecinde İran Temmuz 1941’de İngiltere ve Sovyetler Birliği tarafından, ikiye bölünerek işgal edilmiştir. Sovyetler birliği işgal ettiği Azerbaycan bölgesinde kendi himayesinde iki devlet kurdurmuştu, bunlardan bir tanesi “Azerbaycan Milli Hükümeti” diğeri de ”Mahabad Kürt Hükümeti” ancak Sovyetler Birliği’nin 1946’da bölgeden çekilmesiyle ömrü 11 ay süren Kürt Devleti’de yıkıldı. Kurulan Mahabad Kürt Devleti’nin Genel Kurmay başkanı Molla Mustafa Barzani’nin olması ve bayrağının da, şu anda Kuzey Irak Bölgesel Hükümetin bayrağıyla aynı olması münasebeti ile İran kendi topraklarında kurulan “Mahabad Kürt Cumhuriyetin’in” devamı olarak gördüğü Barzani’yi KDP Türkiye ile askeri-ticari ilişkilerini geliştirmesinden rahatsızlık duyuyor.

k2 4396 1

 

İran, Kuzey Irak’ta Barzani’ye karşı Goran (Değişim) ve KYB (Kürdistan Yurtseverler Birliğini) desteklemesi, ayrıca Süleymaniye’de başlayan Barzani’ye karşı şiddet olaylarını arka planda destek olduğu bilinmektedir. İran doğalgaz ve petrol alıcısı olan Türkiye pazarını rekabet halinde bulunduğu Kuzey Irak ile paylaşmak istemiyor.

Ayrıca bir başka küresel güç olan Rusya; doğalgaz kaynaklarıyla ve bu enerjiyi Avrupa pazarına sevkiyatını elinde bulundurması, enerji tekelini de elinde tutmak istemesi, ayrıca üretilen enerjinin taşınmasındaki boru hatlarının güvenliği jeopolitik değer oluşturması ve buna karşın Türkiye’nin Kuzey Irak bölgesinden Musul-Kerkük havzasında bulunan doğalgaz ve petrolü Avrupa pazarına taşıyıp tekelini kırabilecek güzergah oluşturma endişesi, Rusya’nın stratejisinde bunu dengeleyecek ve engel olabilecek bölge ülkesi olarak İran’ı müttefiki yapmıştır.

Özellikle Rusya Türkiye’ye karşı Ortadoğu’da bir yandan Küresel aktör olan ABD-AB ile ortaklık yaparken, diğer yandan Bölgesel güç olan İran’la anlaşarak politikalarını uyguladığını görmekteyiz.

SONUÇ

1979 İran devriminden sonra bölge ülkelerinin dış politikaları İran karşıtlığı üzerinden kurdurulmuştur. İran ilk önce Sünni Irak’la savaştırılarak askeri olarak yalnızlaştırılmış.  İkinci olarak kültürel olarak mezhep savaşının temeli atılmış, üçüncü olarak kurulan körfez işbirliği ekonomik örgütüne alınmayarak da siyasi ve iktisadi olarak uygulanan bu politikalarla İran tecrit edilmiş yalnızlaştırılmıştır.  Böylece İran Batı’nın kucağına itilmiştir. Yalnızlaşan İran, böylece Büyük Ortadoğu Projesini (BOP) savunucusu, ortağı sahada uygulayan bir nefer haline dönüştürülmüştür.

Körfez Krizi’nden itibaren dillendirilen “Yeni Dünya” düzeni sürecinde, bölgemize yönelik olarak planlanan “Yeni Ortadoğu” söylemi ön plana çıkartılmış ve bu süreçte ABD askeri ve siyasi varlığını bölgemizde artırarak hamlelerde bulunmasının ilk aşamasında 2003’de IRAK’I işgal etmiş. Irak işgalinin sonunda Irak devletini bürokrasiyle birlikte, Şiilerin çoğunlukta olduğu bir hükümete devretmesi ile başlayan “Şii-Sünni” mezhep çatışmalarının böylelikle ilk adımları atılmıştır.

Ayrıca Sovyetler Birliği Cumhuriyeti dağıldıktan sonra, RUSYA yeniden güçlenmiş ve küresel askeri bir güç olarak Yeni Ortadoğu projesinde söz sahibi olmuştur. Tıpkı II. Dünya savaşından sonra ki soğuk savaş dönemindeki gibi dünyamız iki kutuplu hale gelmiştir.

Türkiye Rusya ile yaptığı Türk Akımı anlaşmasıyla Rus gazına alternatif olarak Avrupa’ya taşıyacak Gaz ve Petrol boru hattı projesini devreye koyarak Rusya’ya güvence vermiştir. Rus gazına alternatif rakip olarak Kuzey Irak doğalgaz ve petrollerinin olmayacağını dile getirerek İran’ın Rusya ile birlikte yürüttüğü askeri ittifakı etkisiz hale getirme hamleleri Türkiye’nin elini güçlendirmiştir.

BOP işgal sürecinde kullanılan İran 1941 yılında Rusya ve İngiltere tarafından işgal edildiğinde kurulan Kürt Devletine bırakılan topraklara bakıldığında, bu işgal projesinin hedefinde Türkiye ve İran’ın olduğu görülmektedir. Birileri hafıza kaybına uğrayan İran’ı uyandırması lazım ise bu ülke neden Türkiye olmasın?

Bu BOP işgal projesinde birinci aşamasında Türkiye, ikinci aşamasında ise İran sınırlarının yeniden çizilmeye başlanacağını, bu süreçte İran ve Türkiye sınırlarında kurulacak olan Seküler Kürt devleti ile kara sınırlarının Müslüman Araplar ülkeleri ile karadan bağlantılarını kesilmesi ve oluşturulan bu tampon bölge ülkeleri vasıtasıyla İsrail’in güvenliğinin sağlamlaştırılmak istendiği kesin olarak anlaşılmaktadır.

k2 4396 2

 

Böylelikle kültürel olarak Müslüman olan İran ve Türkiye’nin karadan, Müslüman Arap ülkeleriyle bağının koparıldığı bu planın ilk aşamasının 1941 İran’ın işgaliyle başladığını düşünebiliriz.

Yalnızlaştırılarak Batı’nın kucağına atılan İran, Türkiye ile birlikte bölgesel bir güçtür, bu da İsrail’in dolayısıyla Batının işine gelmez. İran tekrar kazanılmalı Siyasi-İktisadi-Askeri oluşumların içine alınmalıdır. Kurulan İslam Ordusuna da davet edilmelidir.

İran, Türkiye ve Arap devletleri son dönemlerde yükselen gerilim ve güvensizlik sarmalından aralarında yapacakları başta ekonomik, siyasi, askeri anlaşmalarla kurtulabilir, aksi takdirde gerilimin kargaşa ortamının artması bölgenin parçalanmasına hizmet etmektedir.

Türkiye bölgesel güç olarak kutuplaşma ve mezhep temelli siyasete karşı Dinimiz bir, Kitabımız bir, Peygamberimiz bir gelin bir olalım diye çağrı yapmakta, Mezhepsel farklıklar bir ayrışma değil bizim zenginliğimizdir çağrısını Tek bayrak-Tek devlet diyerek dillendirmektedir.                                                                                             

                                                                                        

OKUNAN KAYNAKLAR

-Ortadoğu’da değişen jeopolitik, “Ortadoğu Analiz, Uluslararası 

Son Düzenlenme Çarşamba, 09 Kasım 2016 15:39
Çetin ZAMANTIOĞLU

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...