Perşembe, 19 Ocak 2017 21:50

Türkiye Ortadoğu ve Mazlum Milletlerin Sığındığı Bir Liman

"Türkiye Ortadoğu ve mazlum milletlerin sığındığı güvenli bir liman!" Bu sözü televizyon programlarından, radyolardan, gazetelerden, vs çok duymuşsunuzdur. Hatta siz de göçmenlerle ilgili fikirlerinizi söylerken kullanmış olabilirsiniz. Bunda hakkınız da var. Gerçekten de Türkiyemiz tüm mazlum milletlerin umudu.

Ancak bizzat olayın içine girince göçmenlerle ilgili bütün hakikati, çıplaklığı, vehameti ve gerçekliği ile görüyor, bihakkın yaşıyorsunuz.

Bir ayı biraz aşkın bir süredir eşim ve bir grup vicdan sahibi, merhamet sahibi, Türkiye ve insanlık aşığı, Allah rızasından başka bir şey hedeflemeyen güzel arkadaşlarımızla göçmenlerle ilgili bir çalışma yürütüyoruz.

Bu çalışma ve gayretin içine girince devletimizin büyüklüğünü, Cumhurbaşkanımız'ın vizyonunu, milletimizin asaletini, merhametini ve yüreğinin genişliğini, güzelliğini bir kere daha gördüm, gurur duydum, onur duydum. Böyle bir ülkenin ferdi olduğum için, müslüman Türk Milleti'ne ait bir insan olmayı bana nasip ettiği için yüce Allah’ıma bir daha, bir daha teşekkür ettim.

Bir WhatsApp grubundan gelen bir mesajda Irak Telafer'den DEAŞ katillerinin zulmünden kaçarak Ankara'ya kadar gelen Türkmen ailelerin çok zor durumda oldukları, aç ve açıkta oldukları yazıyordu. Bir de irtibat telefonu vardı.

Eşim ve bir aile dostumuzla sabah erkenden söylenen yere gittik. Bir eve misafir olduk. 2+1 küçücük bir ev tam 45 kişi. İnanın eve ayakta zor sığıyorlar. 3-5'i erkek, gerisi hep kadın ve çocuk. Yerde bir kilim, bir bez parçası bile yok.

Diğer bir evde durum daha vahim! 40 kişinin yaşamaya çalıştığı bu evde beş tane bebek var. En küçüğü on günlük, en büyüğü altı aylık!

DEAŞ katillerinin elinden kurtulur kurtulmaz bu kardeşlerimiz Suriyeli insan kaçakçıları tarafından 30-40 günlük zahmetli ve tehlikeli bir yolculuktan sonra ülkemize Suriye üzerinden kaçak olarak girmişler.

Bir tarafta canlarını kurtarmanın vermiş olduğu buruk bir sevinç, diğer taraftan ne olacaklarını, ne yapacaklarını, hatta karınlarını nasıl doyuracaklarını bilememenin vermiş olduğu ümitsizlik, korku ve karamsarlık.

Güzel olan şey ise dillerinde devletimize, milletimize ve Reis-i Cumhur'umuza olan bitmek bilmeyen hayır dualar.

Daha yeni geldikleri için kimlikleri yok, kayıtları yok. Kimlikleri olmadığı için devletin kurumları ve belediyeler, resmi olarak yardım yapamıyorlar.

 Onlara ev tutmaya, eşyalar bulmaya, kıyafet, gıda temin etmeye, kiralarının bir kısmını karşılamaya çalışıyoruz.

Resmi işlerinde de yardımcı oluyoruz. Ancak Türkmenlerin kimlikleri olmadığı için ve Suriyeli göçmenler için çıkarılan "Başbakanlık Genelgesi" Türkmenler için çıkarılmadığından (Türkmenler ağırlıklı olarak yeni gelmeye başladığı için) memurlarımızın tüm iyi niyetli çalışmalarına rağmen zorluklar yaşanıyor. Örneğin hastanelerde Suriyeli göçmenler ücretsiz tedavi olurken, Türkmenler ücretli ya da senet karşılığı tedavi olmak zorunda kalıyorlar.

Tespit ettiğim en önemli sorunlardan bir tanesi de güvenlik sorunu. Göçmenlerin önemli bir kısmının ülkeye kaçak yollardan girdiği için ya hiç kayıtları yok, ya da kayıtları başka illerde görünmesine rağmen Ankara'ya gelmişler. Bu sorunun bir an önce çözülmesi ve göçmenlerin tamamının kayıt altına alınması gerek yardımların düzenli yapılması ve gerekse güvenlik sorununun asgariye indirilmesi için hayati önem taşımaktadır. Bu gariban insanların arasına terör örgütü elemanlarının sızması çok kolay.

Bu çalışma bana gösterdi ki;  devlet yetkililerimiz üç buçuk milyon göçmen var dese de kayıt altına alınamayan göçmenlerle birlikte korkarım bu rakam çok daha fazla.

Özellikle Altındağ ve Mamak bölgesinde Suriyeli ve Türkmen göçmenler çok yaygın. Burada göçmenlere yardım için çalışan gönüllü dernekler de var. Bu dernekler kendi usullerine göre insani bir gayret içindeler ancak profesyonel bir çalışma şekli oluşturamamışlar. Vatandaştan topladıklarını bir şekilde ulaşabildikleri göçmenlere veriyorlar. Ancak ev tespiti, ihtiyaç tespiti, doğru dürüst adres tespiti yok. Planlı bir yardım yok. Uyanık göçmenler 3-4 dernekten yardım alırken, garibanlar yine kenarda aç ve susuz kalıyor. Bu derneklere bölgeler ve sorumlu olacakları aileler verilmesi daha uygun olacaktır kanımca. O zaman daha adaletli bir yardımlaşma olur ve kıyıda kenarda unutulan kimse olmaz.

Ben tespitlerimi E-DEVLET aracılığı ile sn Cumhurbaşkanımıza, BİMER aracılığı ile Başbakanlığa ilettim. Bimer sn Tuğrul Türkeş'e iletmiş. Ayrıca twitter ile sn Türkeş'e konuyu teferruatlı olarak aktardım.

Herşeyi devletten beklemek elbette doğru bir davranış şekli olmaz. Hepimiz devletimize elimizden geldiği kadar yardımcı olmalı, devletin yükünü paylaşmalı ve bir Ensar mantığıyla bize sığınan göçmen kardeşlerimize kol kanat germeliyiz.

Tekrar Allah asil milletimizden razı olsun. Cömertliği, hayırseverliği, merhameti ve Allah rızasını gözetmesi her türlü övgü ve ifadenin üstünde. Ancak acilen devletimizin kurumları göçmen konusunda koordinasyonu sağlamalı ve hepsini kayıt altına almalı.

Ne mutlu ki, Allah 21. yüzyılda Ensar olarak Türk Milleti'ni seçmiştir, vesselâm.

Son Düzenlenme Perşembe, 19 Ocak 2017 22:09
Hakverdi ALTUĞ

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...