Pazartesi, 18 Eylül 2017 15:27

İkinci İsrail mi Kuruluyor?

25 Eylül’de Kuzey Irak’ta bir bağımsızlık referandumu yapılacağı kesin gibi. Geçtiğimiz günlerde Türkmen, Arap ve muhalif Goran Hareketinin protesto edip katılmadığı bu karar bölgesel mecliste onaylandı. Başta Türkiye, İran ve Irak olmak üzere dünyanın birçok ülkesi böyle bir bağımsızlık kararının birçok sıkıntıyı da beraberinde getireceğini düşünerek bu adımdan vazgeçilmesi yönünde çağrılarını yineliyorlar. Barzani’nin bağımsızlık yönündeki referandum kararına açıktan destek veren tek ülke İsrail. ABD ise Daeşle mücadele zarar görür endişesi referanduma değil zamanlamasına karşı çıkıyor.

Arz-ı Mev’ud Adım Adım

İsrail bayrağında da iki mavi şerit ve ortasında da altı köşeli Davut Yıldızı var. O iki mavi şerit Fırat ve Dicle Nehirlerini temsil eder. Yahudiler, bu iki nehir arasındaki toprakların Arz-ı mev’ud yani Büyük İsrail için kendilerine vaadedilmiş topraklar olduğuna inanırlar. Bu topraklar Türkiye’de Nevşehir’in güneyinden başlar Dicle’nin batısından Akdeniz’e kadar olan bölgeyi kapsar. 1897’de yapılan Dünya Siyonist Kongresinde 100 yıllık bir plan kabul edilir. Plana göre ilk 50 yılda Filistin’de bir İsrail devleti kurulacak, ikinci elli yılda da vaadedilmiş topraklarda Büyük İsrail Devleti kurulacaktı. İlk elli yıllık planları gerçekleşti ve 1948’de Filistin’de bir İsrail Devleti kuruldu.

İkinci plan ise 1980’de yürürlüğe kondu. Bölgede İsrail’e karşı koyacak büyüklükteki devletlerin parçalanarak küçük lokmalara ayrılması gerekiyordu. İran devriminden sonra,  hem devrim ihracını önlemek, ama esas olarak her iki devleti de zayıflatmak için Irak’ı İran’a saldırttılar. Yaklaşık dokuz sene süren savaşta her iki taraftan da bir milyon insan öldü. Bu savaşta hem İran hem de Irak, insan kaynaklarını tükettikleri gibi ekonomi kaynaklarını da silah alımına harcadılar. Kazananı olmayan bu savaşın sonunda silah satan ülkeler karlarını katlarken, İsrail kendisine tehdit olan bu iki devletten de kurtulmuş oldu.

İran’ı yenemeyen Saddam bu defa yine kendisine kurulan tuzağı göremedi ve 1990’da Kuveyt’i işgal etti. 1991 Mart’ında ABD’nin Çöl Kalkanı harekâtı ile Kuveyt işgali sonlandırıldı ve Irak’ın parçalanma süreci başladı. 2003 yılında kimyasal silah bahanesiyle ABD tarafından tamamen işgal edilen Irak, bir yandan PKK, Daeş gibi terör örgütleri öte yandan Sünni- Şii , Arap-Türkmen- Kürt ayrımı, diğer yandan da kuzeyde bağımsız bir devlete doğru atılan adımlarla birlikte birkaç parçaya bölünecek gibi. Diğer ülkelerinden Ürdün ve Suudi Arabistan ABD güdümünde, Lübnan’da bir devlet otoritesinden bahsetmek zor, Suriye’nin hali de ortada.

100 Yıllık Plan Türkiye’yi Yakından İlgilendiriyor

1980 yılında Ariel Şaron yaptığı bir açıklamada “Türkiye ilgi alanımız içinde” demişti. Irak’ın ve Suriye’nin parçalanmasını öngören planların içinde Türkiye’de var. Geçmişte yapılan tüm darbeleri, Gezi olaylarını, 7 Şubat MİT krizini, 17-25 Aralık yargı darbesini ve en son 15 Temmuz darbe ve işgal teşebbüsüne verilen dış desteği bu bağlamda değerlendirmek yanlış olmaz.

Nitekim Ankara’da görülmekte olan Akıncı Üssü davasının 15 Eylül 2017’deki duruşmasında, tanık olarak yazılı beyanda bulunan eski Hava Kuvvetleri Komutanlığı Personel Başkanı Tümgeneral Cevat Yazgılı, davanın bir numaralı sanığı Akın Öztürk’ün, gözaltında bulunduğu sırada, “İsrail bizi sattı” dediğini belirtmiştir.

Türkiye Müsaade Edemez

İki hafta sonra yapılacak referandum Türkiye için çok önemlidir. Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı Kerkük, Süleymaniye, Tuzhurmatu, Telafer gibi bölgelerde göç veya asimilasyon ve en kötüsü terörist olayların yaşanmasından endişe etmek gerekir. Bunun yanında güneyde Irak’tan başlayarak Suriye’nin batısında son bulacak bir koridor Türkiye’nin güneydeki ülkelerle irtibatını tamamen kesecektir. Aynı şekilde İran, Irak, Suriye ve Türkiye’den toprak talebinde bulunulması da sürpriz olmayacaktır.

Barzani’ye Yedirmezler

İsrail dışında Türkiye dahil bölge ülkelerinin karşı çıkmasına rağmen eğer referandum evetle sonuçlanırsa ki öyle gözüküyor Kuzey Irak’ta iç karışıklıklar çıkması büyük ihtimaldir. ABD’nin PKK/PYD’ye verdiği 1250 tır dolusu silah ve mühimmat, Daeş için fazla ancak Kuzey Irak’ta kontrolü ele geçirmek için kafidir. Ortaya çıkacak karışıklıklara PKK/PYD’nin müdahalesi ve orta vadede bölgeye hakim olması büyük ihtimaldir. Ancak PKK’da buna fazla sevinmemeli. Çünkü plan gösteriyor ki; 1950’de Kuzey Irak’tan İsrail’e taşınan 100 bin Yahudi Kürt, devleti yönetmek üzere geri dönecekler. Bunu yaptıkları takdirde 100 yıl önce yapılan planın ikinci bölümü de gerçekleşmeye başlamış demektir. Büyük resme bakıldığında böyle bir gelişmenin Türkiye, İran Irak ve Suriye için ciddi bir tehdit olacağı açıktır. Umarız, Barzani yapmakta olduğu yanlıştan geri adım atar, atmazsa şayet bölgede daha sıkıntılı günlerin yaşanacağı kesin gibi gözüküyor.

Bir iyi bir kötü

Geçtiğimiz Kurban Bayramı’nda Suşehri’ne gelmiştim. Hemşehrilerimizle birlikte olduğumuz 3 gün içerisinde gündemle alakalı sohbetlerimizin yanında bölgenin ortak meseleleri üzerinde de durduk. İşsizlik, göç, üretim gibi ortak sıkıntılar var. İşin iyi yanı herkes meselelerin   farkında. Kötü yanı ise çözüm noktasında çok farklı fikirlerin olması. Her düşünce sahibi halatın içindeki bir lifi tutmuş çekiyor. Parçaların bir arada durmasıyla sağlam olan halat adeta ipliklerine kadar ayrılmış ve ortaya bir kördüğüm çıkmış. Herkesin her şeyi bildiği bir ortamda maalesef ortak bir çözüm üretilemiyor.  Diyeceğim o ki; bir an evvel o parçalar birleşmeli. 

Selamlarımla

Son Düzenlenme Perşembe, 21 Eylül 2017 12:41
İbrahim Keleş

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...