Uyarı

JUser: :_load: 78 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.
Perşembe, 11 Aralık 2008 14:14

BAYRAMDA İÇLER ACISI BİR HAL...

     BAYRAMDA İÇLER ACISI BİR HAL...

 

 Prof.Dr.Mustafa NUTKU

 

Bu yazı başlığı altında bahsedilecek halin, savaş, terör, kıtlık, fakirlik, ağır hastalık gibi hallerden biri olabileceği ilk anda hatıra gelebilir ise de, bunlardan hiçbiri değil..

Kurban Bayramı’nın birinci günü, sabah namazını mahallemdeki mescitte kıldıktan sonra bayram namazını İstanbul’un en büyük camisi olan Süleymaniye Camiinde kılmak için otobüsle yola çıktım. Otobüsle ve onu müteakip yaya yürüyüşüyle, bayram namazına Süleymaniye’ye yetişemeyeceğimi anlayınca, yolun yarısında İstanbul’un en eski, dindar ve muhafazakâr bir semti sayılan Fatih’te otobüsten inip en yakındaki bir mescide girdim.

Bayram namazı vaktinin yaklaşması sebebiyle cami dolmuş, geç gelenler caminin dışında cami bahçesine serilmiş plastik hasırlar üzerinde yerlerini almışlar, vaazı dinleyerek bayram namazı vaktinin  gelmesini bekliyorlardı. Ben de, cami bahçesine serili plastik hasırlar üzerinde boş bulduğum bir yere oturdum.

Biraz sonra, yaşlı bir adamla orta yaşlı bir adam ve biri 12 diğeri 7 yaşlarında kadar gözüken iki erkek çocuk, ellerinde seccadelerle ve namazlıklarla geldiler. Ellerindekileri serecek yer aradılar; neticede önümdeki boş bir hasır üzerine sermeğe karar verdiler.

 7 Yaşlarındaki çocuk, seccadeyi kıble istikametinin  ters istikametine serip, kendisinin babası olması muhtemel orta yaşlı adamla karşılıklı oturdu. Sanki hiç namaz kılmamış, namaz eğitimi almamış ve camiye gelmemişe benziyordu. Çocukların babası olması muhtemel orta yaşlı adam, çocuğa seccadeyi ters serdiğini söyleyip düzelttirdi ve yanına oturttu. Cemaatle bayram namazına başlandığında, yaşlı olanı hariç, diğerleri namazla bağdaşmayacak çeşitli hareketlerde bulundular.

Bilhassa önce iki yanındaki çocuklarının başlattığı yüksek sesle gülmelere namaz içinde onları tokatlayıp ardında kendisi de iştirak eden, gülmesini frenleyebilmek için kazağını başı üzerine çekip iki büklüm olan güya namaz halinde, tam önümdeki garip davranışlarda bulunan orta yaşlı adamın durumu çok ibret verici idi.

 

İmam selam verince, bu 4 kişi bir an önce camiyi terk etmek ister gibi hemen seccadelerini toplayıp gittiler. Bunların, bir insanın imandan sonra en mühim meselesi olan namazla ve cami adabıyla tezatlı halleri, daha sonra beni ibretle düşünmeye sevk etti:

1 – Baştan beri hiç konuşmadan ve herhangi bir harekette bulunmadan olanlara hep seyirci kalmış olan yaşlı adam, kızını fâsıka vermiş bir baba gibi görünüyordu.

2 – Orta yaşlı adamın bayramdan bayrama, belki de muhtemel kayınpederi misafiriyken geldiği namazın, âdab ve erkânından uzak hali çok dikkati çekiyordu. Namaz eğitiminin hem kendisinde hem de çocuklarında, emaresinin olmadığı açıkça görülüyordu.

3 – Bu durumdan çıkarılabilecek çok dersler ve bununla ilgili söylenebilecek çok şeyler olmakla beraber, maalesef devrimizde ve ülkemizde üzerinde gereği gibi durulmayan

 “Bir Müslüman kızın fâsık bir erkekle evlen(diril)memesi gerektiği”

  konusuna bu vesileyle biraz dikkati çekmekte fayda vardır.

 

BİR MÜSLÜMAN KIZ,

FÂSIK BİR ERKEKLE

EVLEN(DİRİL)MEMELİDİR

 

Evlenme çağına gelmiş Müslüman kızlardan bazıları, çeşitli sebeplerle fâsık bir erkekle evlen(diril)mektedirler.

Zaten ekseriya bilinen bu sebeplerin hepsini sıralayıp her birini burada tahlile girişmeden, bu konuda kesin yasak getiren hadislerin bulunduğuna dikkati çekmek de kâfidir.

 

Dinî manasıyla “fâsık” kimdir, önce onun lügat manasını burada verelim:

 

Fâsık: Günahkâr. Hak yolundan hariç olan. Allah’ın emirlerini yapmamaya, yasak olanları yapmaya alışmış olan. Büyük günahı işleyen veya küçük günahta israr eden kimse.

 

            Namaz kılmayan, en hafif vasıflandırma şekliyle fâsıktır.

Bir kimse, fâsıklıktan daha ötedeki kötü vasfından dolayı namaz kılmıyor da olabilir.

            Bir damat adayının hakkında tahkikat yaparken, günde beş vakit namaz kılıp kılmadığı ciddî şekilde araştırılmalıdır.

Sadece damat adayının kendisine: “- Namaz kılıyor musunuz?” sorusunu yöneltmek kâfi değildir. Bazı damat adayları, kız istemek talepleri reddedilmesin diye, yılda bir-iki defa yukarıda misalini verdiğimiz şekilde bayram namazına gitmelerine atıfla, kelime oyunu yapar gibi; “- Namaz kılıyorum.” cevabını verip muhataplarını aldatırlar ve bu şekilde maksatlarını elde etmeğe çalışırlar.

            Aslında namaz kılmaktan kasıt; günde beş vakit namaz kılmaktır.

Kızını bilerek fâsıka veren ve bir fâsık erkekle onun fâsık olduğunu bilerek evlenen kızlar ve kadınlar hakkında, çok tehditkâr hadisler vardır. Evlen(diril)meden önce, bunların sorulup araştırılıp öğrenilmesi ve ona göre davranılması gerekir.

Kızını fâsıka veren, fakat kendisi beş vakit namaz kılan Müslüman bir kız babasına niye böyle yaptığını sorduğumda, sinirlenerek bana:

“- Evde turşusunu mu kursaydım..” cevabını vermişti. Ben de buna çok hayret etmiştim.

Bazı Müslüman kızlar ve onların Müslüman babaları, evlenmeğe talip erkeklerin zengin, yakışıklı veya mevki sahibi olmaları karşısında, fâsık oluşlarına ehemmiyet vermeyip evlen(dir)meyi kabul ediyorlar.

Maişet derdi için, “Kısmetim buymuş” diyerek hanımların fâsık bir erkekle evlenmemesi gerekir. Peki, başlangıçta hile ile ve yalanla kendilerini aldatmış ve fâsık oldukları evlendikten sonra meydana çıkmış erkeklerle veya evlendikten sonra fâsık olmuş erkeklerle evli hanımlar ne yapmalıdır?

Böyle durumlarla ilgili kendilerine davranış ölçüsü veren şu cümleler dikkate değerdir:

Hemşirelerim! Mahremce bu sözümü size söylüyorum: Maişet derdi için; serseri, ahlâksız, firenkmeşreb bir kocanın tahakkümü altına girmektense, fıtratınızdaki iktisad ve kanaatla, köylü ma’sûm kadınların nafakalarını kendileri çıkarmak için çalışmaları nev’inden kendinizi idareye çalışınız, satmağa çalışmayınız. Şayet size münâsib olmayan bir erkek kısmet olsa, siz kısmetinize razı olunuz ve kanaat ediniz. İnşâallah rızanız ve kanaatinizle o da ıslah olur. Yoksa şimdiki işittiğim gibi, mahkemelere boşanmak için müracaat edeceksiniz. Bu da, haysiyet-i İslâmiye ve şeref-i milliyemize yakışmaz!”                                        (RNK-Yirmidördüncü Lem’a)

(NOT: Buradaki: “.. Şayet size münâsib olmayan bir erkek kısmet olsa, siz kısmetinize razı olunuz ve kanaat ediniz. İnşâallah rızanız ve kanaatinizle o da ıslah olur.” cümlesine yanlış mana verilip “fâsık bir erkekle bile bile evlenmek” ruhsatının çıkarılması, hem önceki cümleye, hem de bu mevzudaki hadislerin yasağına aykırı olur. Burada ancak, “fâsık olduğunu gizleyerek aldatmış veya sonradan fâsık olmuş erkekler” kastedilmiş olabilir.)

Prof.Dr. Mustafa Nutku

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Bu kategoriden diğerleri: « KURBAN ve GAZOZ 'SADAKA KÜLTÜRÜ' »

1 yorum

  • Yorum Linki efe09 Cumartesi, 13 Aralık 2008 02:02 yazan efe09

    Mustafa Bey.. elinize ve yüreğinize sağlık derken önce sitemizde yazmaya başladığınız için size aramıza hoşgeldiniz demek istiyorum... Böyle önemli bir konuya değindiğiniz içinde ayrıca sizi tebrik ediyor ve yazılarınızın devamını diliyorum...
    Selam ve Dua ile

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...