Uyarı

JUser: :_load: 989 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.
Pazartesi, 25 Temmuz 2022 11:51

Ankara Siyaha Karşı

Ankara, gençlik yıllarımızda “mabedsiz şehir” gibiydi. Halk, sorunu bodrum katlarında , izbe yerlerde mescitler açarak çözmeye çalışıyordu.

Altı yüzyıllık Osmanlı Devlet güneşi sararıp battığında, Anadolu’nun orta yerinde küçük bir yerleşim yeri olan Ankara hayatımıza girmiş, İstanbul’dan vazgeçilmesi telkinlerine boyun eğilmişti.

İstanbul: Sönmüş bir medeniyetin çok acı çekmiş, büyük çalkantılar yaşamış, kaybetmiş de olsa; kubbeleri, sanat eseri mezar taşları, tekke ve dergâhları, türbeleri, medreseleri, muvakkithaneleri, vakıfları, tarihsel derinliği ve özgün karakterli saraylar, konaklar, yalıları ile İslâm Medeniyeti’nin en önemli şehriydi…

Bugün muhafazakâr ve modern çılgınlığın, açgözlülüğün, kifayetsiz muhterisliğin kurbanı olsa da kimliği olan bir şehir. Bizim şehir… Bize ait, bize yakın, yüzlerce yıllık taşlarında, sarnıçlarında, su kemerlerinde, Ayasofya’da Sultanahmet’de, Süleymaniye’de kendimizi bulduğumuz ata yadigârı, ana kucağı.

Ankara, İstanbul’un karşısında hep hırçındı. Nereye konumlandığına baktığımızda reddi mirasın bütün izlerini görmek mümkündür.

Başkent Ankara’nın en merkezi bölgesi Ulus Meydanı’na çarıkla, şalvarla ve merkeple girilemeyeceği belediyece yönetmeliğe bağlanmıştır… 1946 yılına dek “milletin efendisi köylüler” şehirlerin önemli caddelerine alınmazlar.

Aşık Veysel’in torunu Halil Süzer anlatıyor: “Dedem köylü kıyafeti giyiyordu. Elbisesi de yamalıydı. Ayakkabı olarak küçük çarık giyiyormuş. Hatta çarığı bile yamalıymış. O dönemin fakirliğinin getirdiği durum bu. Ancak o dönemin zabıtaları polisleri onu Ulus’tan atmışlar.”

1929-1946 yılları arasında Ankara Valiliği ve Belediye Başkanlığı görevlerini yürüten Nevzat Tandoğan’ın uygulamalarda büyük rolü vardır ama o da yeni rejimin uygulayıcısıdır. Soyadı meydanlar ve yollara verilir. Yeni anlayışın zihin haritası netleşmeye başlar.

3 Mayıs 1944’te tutuklanıp huzuruna çıkarılan Osman Yüksel Serdengeçti’ye Nevzat Tandoğan’ın söylediği sözler yeni dönemin işaret taşlarıdır : “Ulan öküz Anadolulu. Sizin milliyetçilik, komünizm ile ne işiniz var. Milliyetçilik lazımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse, onu da biz getiririz. Sizin iki göreviniz var. Birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek, ikincisi askere çağırıldığınızda askere gitmektir.”

Eski CHP Genel Başkanı Baykal, çarşaflı kadınlara parti rozeti takmasını savunurken ilk kez CHP’nin uyguladığı ’Tek Parti’ politikalarını eleştirir. Baykal, partisinin grup konuşmasında, 1929-1946 yılları arasında Ankara Valiliği ve Belediye Başkanlığı görevlerini yürüten Nevzat Tandoğan’a atfedilen iddialara değinerek şunları söyler:

"Cumhuriyet döneminde, Atatürk Bulvarı’ndan kılık kıyafeti müsait olmayan insanları geçirmiyorlardı. Poturlu, şalvarlı birtakım insanlar öyle Ankara’ya gelip bulvara giremiyordu. Tek parti zihniyeti oydu! "Kıyafetini düzelt, öyle geç" diyorlardı. Biz bir siyasi partiyiz. Yani bir kıyafet tüzüğü mü ilan edeceğiz? Türkiye’deki genel yasaların ötesinde insanları kılık kıyafetine göre yeniden tasnif mi edeceğiz? Çarşaflıyı alacağım kardeşim! Kıyafeti, ’Devlete meydan okuyor’ diye algılamak bir saplantının sonucudur. Türkiye’yi zaten bölmüşler, bir de biz mi böleceğiz? Kıyafetle siyaset arasındaki ilişkiyi bire bir tutmak doğru değildir. "Neden böyle yaptınız" diyorlar. Alacağım kardeşim alacağım! Bir tek kişi olsa bile, senin ona haksızlık yapmana izin vermeyeceğim.” (https://www.ensonhaber.com/politika/chp-tek-parti-donemini-elestirdi-143296)

Ankara, işgalci emperyalistlerin düşünce inanç, eylem ve ideolojisinin yanında… Ankara, ayaklarına gidip getirdiği, okuttuğu siyahilere karşı…

Ankara, Kızılay’da Amerikan, İngiliz, Fransız, Alman, İtalyan burgercilerin yanında; Türkiye’ye umut bağlamış Somalilerin “Somali Sofrası”na karşı…

Avrupa’da çalışacak düzeyde eğitim ve yetkinlik sahibi Somalilerin eş ve çocuklarını Türkiye’ye yerleştirmelerine karşı…

Ankara, Kızılay semalarında “kara leke”ye karşı…

Cumhurbaşkanı Somali açılımı yanında, polis şefleri Ankara Kızılay’da “Somali Sofrası”nın renkli tabelâsına karşı…

Muna Awabdi İbrahim ... Somalili genç kız… Yakın zamana kadar Ankara’da gelecek hayalleri kuran, aramızda dolaşan genç bir fidan… Umutlarının ardından Ege’ye açılan bottan bedeni de suya düşen Muna Awabdi, Ankara’da tuvale aktarılmış kara bir tablo. İnsanlığımız ve Müslümanlığımız için yüz karamız…

Ankara, “misak-ı millî”nin yanında gibiyken, misakı millî’de yaşayan insanların bu topraklara gelmesine karşı…

Ankara, yüce Yaratıcının ayetlerim dediği insan topluluklarına, renklerine ve dillerine karşı…

Ankara, maddi manevi yükler üstlenerek getirdiği Asyalı Afrikalı insan topluluklarına karşı…

Ankara, ulusalcı elitleri hepten mülteci iken, mültecilere karşı…

Ankara, tüm Türkiye’yi istila etmiş İngilizce tabelaların yanında ürkek bir güvercin; Arapça, Kürtçe tabelâlar karşısında hırçın bir şahin…

Ankara, köksüz bir ulus tasarımının “beyaz rejim” düşlerinin yanında; hayatın çok renkliliğin, merhametin, sevginin karşısında…

Ankara, pusulasını yitirmiş bir gemi gibi 1920-30’lu yılların yanında, daha çok insan daha çok sevgi daha çok adalet daha çok merhameti hedefleyecek bir yönetimin fersah fersah uzağında…

Ankara, şiddete geçit veren tahammülsüzlüğün, vur deyince öldüren, yaralayan taşlayan zihinlerin yanında; kök değerlerin, ensarlığın, Tanrı misafirliğinin karşısında…

Ankara, Kürtçe, Arapça karşıtlığına Çerkesçe ve diğer göçmen kardeş toplulukların dillerini eklemenin yanında; Allah’ın doğuştan verdiği temel değerlerin yaşanmasına, dillerin kısa zaman dilimlerinde bile konuşulmasına karşı…

Tüm adaletsizlikler Türkçe için yapılıyor zannedilirken, Türkler Türkçe’den vazgeçtiler. Ağzı süt kokan bebelere İngilizce öğretmeye çalışan, adresler, iş yerleri, şirketler, ikamet edilen site adları İngilizce ya da İngilizceden uyarlanmış tuhaf cinlikleri tabelaya çeviren Türkler. İsimlerini değiştirmek için işlem başlatan binlerce kız ve erkek evladımız…

Ankara, tıpkı işgalci İsrail gibi sınırlarına yüzlerce km. duvar, tel örgü, gözetleme kuleleri çekmenin yanında; tarihi misyonunun, Müslim, gayrimüslim ezilen halklara el uzatmanın karşısında…

Aslına bakarsanız Ankara her şeye karşı.

Ankara, hayat damarlarını kestiğinin farkında değil. Bir gün ihtiyacı olduğunda yanında yöresinde kimsenin olmayacağının da…

23.07. 2022, Kardelen / Ankara

Mehmet Yavuz AY

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...