Pazartesi, 30 Mart 2009 04:36

İMAN, BİLİM ve ROMANTİZM

Gerçek bilim, “âdetullah kanunları”dır.  Bunlara saygı duymalıyız. İmanî bir delil olabilecek şeyin seçimine dikkat edilmelidir. İmanî bir meselede, zayıf ve reddedilebilir bir delil gösterilemez

------------------------------------------------------------------------------.

 

İMAN, BİLİM ve ROMANTİZM

                                                                                                                                                                                                                                                                                                          

                                                                                                           Prof.Dr.Mustafa NUTKU

 

“İmanî  hakikatler” ve “Bilimsel gerçekler”, aslında birbirlerine aykırı değildir; uyum halindedir ve birbirini destekler. Gerçek bilim, “âdetullah kanunları”dır.  Bunlara saygı duymalıyız. İmanî bir delil olabilecek şeyin seçimine dikkat edilmelidir. İmanî bir meselede, zayıf ve reddedilebilir bir delil gösterilemez. Gösterilse, hem o iman davasına hem de o delili imanlarına dayanak yapmağa çalışmış insanlara, belki bilmeyerek zarar verilebilir. Mucizeler ve kerâmetler olabilir, fakat bunlar istisnaî hallerdir; Allah’ın (c.c.) peygamberlerine ve evliyalarına ikramı olan âdetullah kanunlarındaki bu istisnalar, genel kaideyi bozmaz.

 “Bir çadır kurdum; gelin bu çadıra girin..” diyerek pek sağlam olmayan bir direkle kurulan bir çadıra  iyi niyetle de olsa bir davet yapılsa, bu iyi niyetli davete uyarak çadıra girenler yıkılabilecek olan o çadırın altında kalmak tehlikesinde bulunsalar, baştan bu tehlikeyi ikaz etmek icap eder.

          Dr.Masaru Emoto adlı bir Japon, suyun donarak buz haline gelişinin mikroskop altında çektiği fotoğraflarını kendine göre yorumlayarak, dünya basınına sansasyonel bir haber olarak verdi; web sitesine koyduğu fotoğraflarla ve 2002 de yayınladığı bir kitapla da  ilgi çekmeye çalıştı. O tarihten beri onun yorumlarına bizim basınımızda da hakikaten imanî bir delil gibi, tekrar ile yer verildiği dikkati çekmektedir.  Dr.Emoto’nun gerçek niyeti ne olursa olsun, suyun değişik ses etkileri altında buz haline gelişiyle ilgili çektiği fotoğrafları yorumlamasındaki bazı yanlışlarına dikkati çekmemiz icap ediyor. Aksi halde, yukarda misalini verdiğimiz pek sağlam olmayan direkle kurulmuş bir çadırın çökmesi gibi, ileride verebileceği manevî zararlara bilerek kayıtsız kalmış oluruz.

1 – Önce, “Su kristali” ifadesi kullanılmaz; suyun katı hali için “Buz” kelimesi kullanılır. Su, H2O formülündeki moleküllerden meydana gelen maddenin sıvı halinin adıdır.

2“Canlı” olmak ne demektir? Bunun tarifini göz önüne alıp, eğer bu tarife uyuyorsa, suyun canlılar gibi davrandığını söylemek lazımdır. Âhirette her şey canlı olacak; taşlar bile konuşacaktır. Fakat bu dünyada öyle değildir. Biyolojiye göre canlılar, bitkiler, hayvanlar ve insanlardır. En basit canlılar olan bitkilerde, canlılığının sebebi olan “hayat” vardır; hayvanlarda ve insanlarda ise ayrıca,  hayattan başka canlılık özellikleri de bulunur.

3“ Su molekülleri ve atomlarının bir insan duyarlılığına sahip olduğu” (?) iddiası da doğru değildir. Kendisinde hayat bile olmayan su, nasıl en mükemmel canlı olan insan gibi duyarlı davranabilir?  İnsanların  sözünden  etkilenmeyen çok sayıda  insan bulunduğu halde ve hemcinslerini etkileyebilmek insanlar için bile özel kabiliyet, ilim ve sanat olduğu halde, cansız su moleküllerinin insanların sözünü duyması, anlaması ve etkilenmesi nasıl mümkün olabilir?

4“Su molekülünün manyetik alanının havadaki ses dalgalarından etkilendiği” iddiası da yanlıştır. Manyetik alanlar, havadaki ses dalgalarından etkilenmezler . 

5“- Peki, su moleküllerinin donarken değişik buz yapıları meydana getirmelerine değişik seslerin etkisi ne olabilir?” diye sorulacak olsa, bunun cevabı kimyacılar için çok basittir:  Kimyacıların ayırma ve saflaştırmalarda çok kullandıkları “kristallendirme” işleminde, iyi bir kristallenmenin (yani saf katı halinde sıvıdan ayrılmanın) yapılması istenen  sıvının, hareketsiz olması temine çalışılır. Kristallenme sırasında molekül veya iyonlar birbirine eklenip katı kristal yapısını meydana getirirler. Sıvıdaki hareketler ve dalgalanmalar, o sıvıdaki molekül ve iyonların hareketlerine tesir ederek katı kristal yapılanmasının meydana getireceği katı şeklini değiştirebilir. Havadaki değişik ses frekanslarının ses şiddetlerinin sıvı yüzeyinde meydana getirebileceği mekanik etki ve bunun neticesinde de  sıvı kütlesindeki dalgalanmalar farklı olabileceğinden, o sıvıdan teşekkül edebilecek katı kristallerinin şekilleri de tabii ki, farklı olur. Suyun donarken farklı seslerin etkisinde farklı şekilli buz kristalleri meydana getirmesi meselesinin sebebi ve yorumu, Dr.Emoto’nun dedikleri gibi değil, bundan ibarettir.

Her şeyin Allah (c.c.)’ı tesbih ettiği ve hal lisanları ile bir nevi duada bulundukları hakikatının açıklanması ise ayrı bir mevzudur ve Dr.Emoto’nun söyledikleri ona delil olamaz. 

Allah’ın (c.c.) varlığına, birliğine, kudretine, isim ve sıfatlarının çeşitli tecellîlerine kâinatta ve onu inceleyen fenlerde sayısız deliller varken, Dr.Emoto’nun söylediklerini, meselenin gerçeğini bilenlere de sorup araştırmadan, gerçek ve çok mühim bir imanî delilmiş gibi sık sık bahis konusu etmeğe lüzum yoktur.

 

Son Düzenlenme Pazartesi, 30 Mart 2009 04:39
Prof.Dr. Mustafa Nutku

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

1 yorum

  • Yorum Linki Serkan Bayraktaroğlu Pazar, 26 Nisan 2009 09:39 yazan Serkan Bayraktaroğlu

    Merhaba Sayın Nutku,

    Kısaca kendimi tanıtmam gerekirse, ben yükseklisansını yeni tamamlamış ve akademik kariyer planlayan bir gencim, alanım bahsı geçen konunun dahil olduğu temel bilimlerden olmasa da yazının kalan kısmında, monolog olduğu için sizden teyid alamıyorum, size \"hocam\" diye hitap etmeyi uygun görüyorum.

    Yazınızı dikkatle birkaç defa okudum. Ben bahsi geçen Dr.Emoto\'nun tüm röportajlarını ve bildirilerini halihazırda okumuş değilim fakat okuduklarım ve onlardan çıkardıklarım doğrultusunda hocam sizin düşüncelerinize katılmadığım bir kaç noktayı belirtmek ihtiyacı hissediyorum.

    Öncelikle yazının başlığında da öztlediğiniz (\"iman, bilim ve romantizm\") sağlıksız bir hipotezin iman için delil yada keramet olarak gösterilmesi tehlikesine ve imani hakikatler ve bilimsel gerçeklerin uyumu konusundaki görüşlerinize kesinlikle katılıyor ve olaya ta başından böyle baktığınız için sizi takdir ediyorum.

    Diğer taraftan su kristalinin \"buz\" diye adlandırılmasının gerçekliğinin yanında ben bahsi geçen doktorun yazılarında suyun açık olarak \"canlı\" ilan edildiğini hiç görmedim. Fakat sıklıkla \"canlı gibi\", \"bizi dinliyor\", \"karşılık veriyor\" tarzında benzetmeler gördüm. Şüphesiz bunlar benzetmeden öteye geçmeyecek cümlelerdir. Ayrıca bunlar bir maddenin canlılığının önesürülmesi için yeterli de değildir. Eminim bunu Dr. Emoto da biliyordur. dolayısıyla su; canlı yada insani hassasiyetlere sahip değildir! Dikkat çeken nokta suyun sese, düşünceye (belki bu esnada doğan manyetik dalgalanmalara)tepki verebilmesi. Yani suyun bir tür taşıyıcı olabilmesi durumu. Kendi cümleleriyle;

    \"Sonuç olarak su da benlik veya rahatsızlık yoktur. Ancak, suyun misyonu bizim düşüncelerimizi veya önlerindeki herhangi birşeyi taşımak ve çok boyutlu bir nakliyeci olarak davranmaktır. Su, sürekli olarak verilen bilgileri kopyalar. Su kristali fotoğrafına baktığımızda ilk etapta suyun şuurlu olduğunu düşünürüz. Bu durumda su, projeksiyon yapan bir yansıtıcı ve ayna görevini yapan tek şeydir.\"
    Kaynak: http://www.Hado.com dan Türkçe tercüme, (http://www.sufizmveinsan.com/arastirma/sukristalleri.html)

    Dr. Emoto\'nun yada basının olayı dramatize ederek hikayelendirmesi elbette ki arka plandaki gerçeği yok saymamıza neden olammalıdır. Öyle olsa kıyamet kopacak sonunda diye her yerde öykülendirilen o meşhur çarpışma deneyinin tamamen safsata sayılması gerekirdi.Suyun taşıyıcılığı gibi bir bilgisayar disketi de canlı değildir fakat bilgisayardaki floppy driver da gerçekleşen işlemlerle üzerine bir şey yüklenip aktarıcı olarak kullanılabilir. Kabaca bir benzetmeyle virüs bulaşmış bir disket bilgisayarı bozabilir, ama sağlam bir disket zarar vermez. Kabul etmeliyiz ki bu önemli bir ayrıntı.

    Eğer su molekülleri sesden etkilenip farklı şekillerde donuyorsa (bunu siz de kabul ediyorsunuz) bu farklılaşma o molekülün ileriki adımlarda daha farklı süreçlerden geçeceği anlamındadır. Varsayalım ki bunun düşünceyle hiçbir ilgisi yok tek sebep sesdalgalarının farklılığı. Eğer biz bu yol ile su moleküllerini farklılaştırabiliyorsak (su halindeyken de) emiliminden hücreden geçişine kadar bir çok noktada bu özellikten faydalanabiliriz. Nano teknoloji biraz da bunu andıran bir dal değil mi?

    Dr. Emoto\'nun araştırmalarından birisi de üzerine güzel ve kötü söz yazılan iki farklı kaptaki suyun yine farklı şekiller oluşturarak (molekül sevyesinde mutlaka) donması. Bu noktada ses dalgası da işin içinden kısmen çıkmış oluyor.

    Son söz olarak Dr. Emoto kendi çektiği fotoğrafları kendine göre yorumlayarak sansasyon yaratmayı başarmıştır diyerek olayı basitleştirmek bence işi bir imani delil olarak göstermek kadar sakıncalıdır.


    Saygılarımla,

    Serkan Bayraktaroğlu


    \n

    Bu mail adresi spam botlara karşı korumalıdır, görebilmek için Javascript açık olmalıdır


    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...