Cuma, 19 Haziran 2009 03:14

EZANIN ASLÎ HALİNE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ

EZANIN ASLÎ HALİNE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ  

                                                                                            

                                                                                            Prof.Dr.Mustafa NUTKU

 

İstanbul, Tophane’de haftada bir gün öğle tatilinde yaptığımız dinî sohbete herkesten önce gelen ve o dinî sohbeti büyük bir dikkatle takip eden bir sohbet arkadaşımız var; eski bir denizci.. Meşhur Yamani Dede gibi, o da Müslüman olmuş eski bir Hıristiyan Rum.. Eski adı Dimitri iken, Müslüman olduktan sonra Mustafa ismini almış.. Mustafa, o sohbetimiz esnasında, derin manevî âlemlere dalar gibi bir hal gösterir. Konuştuğunda en fazla üzerinde durduğu mevzu ise; ezan sesinden etkilenerek Müslüman oluşudur. Beş vakit namazını camide, cemaatle kılar. Namaz vaktinden 15-20 dakika evvel camie gider ve sessizce ezanı bekler; ezan okunurken huşû ile dinler.

Ezan-Muhammedî’nin aslî şekliyle okunması, tartışılamayacak kadar açıklıkta haklı bir konu olmasına rağmen, maalesef Türkiye’de bunun haklılığını tartışmağa çalışanlar, hatta yakın tarihimizdeki gibi, halk iktidarına karşı bunu darbe gerekçesi yapanlar (!) bile olmuştur.

Ezan-ı Muhammedî, farz değildir; sünnettir. Fakat İslâm’ın en mühim işaretlerinden olduğu için, şahsî farzlardan daha önemlidir. Mehmet Âkif’in, TBMM’de milletvekillerinin ayakta alkışlayarak oy birliğiyle kabul ettiği İstiklal Marşı’nın en tesirli beyitlerinden biri de, ezanla ilgili olan: “Bu ezanlar ki, şehadetleri dinin temeli; ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.”  beytiydi.

Kâinatta en yüksek hakikat: “Tevhid Hakikatı” yani Allah’ın (c.c.) varlığı ve birliğidir. Ezan-ı Muhammedî, bunu ilan eder. Ondan sonra; “Nübüvvet (Peygamberlik) Hakikatı” gelir. Ezan-ı Muhammedî ikinci olarak da, bunu ilan eder. İnsanın dünya ve âhiret saadetinin anahtarı, hakîki insanlığının temel özelliği olan İslâm imanının giriş kapısı, parolası olan o kelimelerle başlar ezan.. Ve, bu imanın kelime-i şahadetten sonraki en mühim gereği ve fiili olan, namaza davet cümleleriyle de devam eder. Günde beş vakit namaz içinde en önemlisi olan sabah namazına davet ederken, namazın uykudan hayırlı olduğuna da dikkati çeker. Bundan sonra, tekrar tevhid hakikatini vurgulayarak tamamlanır.

Cumhuriyetin ilanından önce mütevazı bir Anadolu şehri olan Ankara, Cumhuriyetin ilanından sonra başkent olunca, hızla gelişti. Yeni kurulan “Yenişehir” adlı bir semtinde, ilk zamanlar hiç cami yoktu. Rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde öğrenciyken, camisi olmayan Yenişehir’i “Mabetsiz Şehir” adlı bir kitabına konu yapmıştı. Geçen yıllar sonrasında, o “Yenişehir”de çok artan mescitlerin ezan sesleri, rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti’nin ruhunda da aksediyor ve ruhunu şad ediyor olabilir.

Dünya bir imtihan yeri olduğundan ve bu imtihan yerinde insanların ne yapacağına bakılıp değerlendirilmesi için, akıl ve iradeleriyle geçici bir “sorumlu-serbestlik” yaşamalarına fırsat verildiğinden, herkesin her konuya bakış açısı ayni olmaz. Bazı konular bazıları tarafından tehlikeli görülürken, bazıları tarafından da tam aksine, çok faydalı kabul edilir. 14 Mayıs 1950 de iktidara gelen DP’nin bundan 33 gün sonra 16 Haziran 1950 de ezanın aslî şekline dönüştürülmesiyle ilgili TBMM’de karar alıp bunu 17.6.1950 tarihli Resmî Gazetede yayınlatarak yürürlüğe koyması, şuurlu Müslüman halk tarafından “DP’nin en mühim icraatı” kabul edilirken, bazıları tarafından da bu “DP’nin en fazla hedef alınacak hatası” (?) olarak değerlendirilmiş ve Müslüman halkımızla bu konuda bütünleşen DP iktidarını, darbe ile düşürmek kararına dayanak yapmağa çalışılmıştır.

 Barla Lahikası’nın sonlarında yer alan bir mektupta yer alan bir cevapta, “dine zarar verecek bid’atlara taraftar olmak “yedi kebair”den (yedi en büyük günahtan) biri” olarak bildirilmekte, eserin müellifi beyanlarında bu kötü bid’atlara misal olarak da, ezan-ı Muhammedî’nin asıl şeklinden başka dilde okunmasını belirtmektedir.

Ezan-Muhammedî, insanların maneviyatı için bir “test vasıtası” ve bir “uyarıcı” gibi de vazife görür: Hakka ve hakikate meyletmiş olan bazılarının bu meylini arttırır; bazılarının ise, küfrünü tahrik eder.

İktidara gelişinden 33 gün sonra 16 Haziran 1950 de “yedi kebair”den ezanla ilgili olanın halka devlet tarafından dayatılmasını TBMM’deki ekseriyeti ile ortadan kaldırdığı için, o tarihte ve ondan sonra Adnan Menderes iktidarına kin besleyenlerin; Adnan Menderes’le iki bakanını haksız yere çok büyük bir zulümle idam edenlerin ve onların bir derece takipçiliğini yapmağa çalışır gibi ezanla ilgili önceki bid’atın tekrar geri gelmesini isteyenlerin bulunması, içinde bulunduğumuz bu dünya imtihanının bir özelliğidir. Bu dünya, imtihan yeri olduğundan, ezan-ı Muhammedî’nin aslına uygun şekilde okunmasından memnun olanlar da bulunur, memnun olmayanlar da.. Herkes, her konuda olduğu gibi bu konuda da, kendi tercihinden, değerlendirme şeklinden  ve savunduğundan mesuldür.

Zilzâl Sûresi son ayetlerinde belirtildiği gibi, zerre kadar hayır ve şer karşılıksız kalmayacaktır. Bilhassa, konu ezan-ı Muhammedî olursa…     

Prof.Dr. Mustafa Nutku

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...