Pazartesi, 14 Eylül 2009 06:03

DÜNYANIN EN BÜYÜK ADALET SARAYI

DÜNYANIN EN BÜYÜK ADALET SARAYI

 

Geçenlerde yeni metrobüslere binmiş EDİRNEKAPI tarafından gelerek MECİDİYEKÖY'e doğru gidiyordum. Yeniliklerin ve güzelliklerin verdiği güzel duygularla etrafa bakınıyordum.Mecidiyeköy'e yaklaşırken yeni yapılmakta olan büyük ve görkemli bir inşaat dikkatimi çekti. Çatısı göklere yükselen bu dev inşaatta neyin nesi diyerek etrafa bakınırken, kocaman levhalarla yazılan ilan levhası dikkatimi çekti.

 

' AVRUPA'nın en büyük ADALET SARAYI '. İnşaatı yaptıran T.C.Adalet Bakanlığı v.s..Anadolu yakasında da, sonradan öğrendim dünyanın en büyük adalet sarayını yapıyormuşuz.

 

Şaşkınlığım ve hayretim geçtikten sonra ülkemizde yaşanan o nazenin ve çok mukaddes adaletin perişan haline baktım. Hukuk namına yapılan en büyük hukuksuzlukları ve skandallarını hatırlamaya çalıştım. Çağdaş hukuk katillerini ve hukuk istismarcılarını göz önüme getirdim. Hayıflandım...Hayıflandım...!  Derinden bir ooof çektim. Çocukluğumuzdan kulağımıza yerleşmiş türkünün mısraları dilime geldi.

 

' Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır.'

 Bugün posta günü canım sıkılır.'

 

Benim ofum- ahım; hak yerine, adalet yerine, zulüm ve haksızlık dağıtan kurum ve kurumları, o yüksek makamları işgal etmiş alçak adamları ne kadar etkiledi bilmiyorum da, şunu çok iyi biliyorum. Atalarımız ne demiş:

 

'Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste.

 

Keşke dedim, en büyük adalet sarayları yapıyoruz diye kuru kuruya - manasızca  övüneceğimize, hem dünyada, hem öbür alemde alkışlanacak abide hukuk adamlarımızla, hukuk müesseselerimizle, hakkı ve hukuku bilip en iyi şekilde yaşayan toplumlarımızla iftihar edebilseydik.Yüzlerimiz ak olsaydı. Başlarımız dik olsaydı.

 

Sonra kendimi teselli ettim inşallah dedim, istikbalde bu mekânlar, adaletinde dağıtımında da en büyük yerler olurlar.

 

' Âdil mahkemeler; Kâinat Halikının HAK İsminin, ÂDİL isminin ve daha çok Esma-i İlâhinin tecelligâhıdır. Hak nâmına hükmeden, Âdil-i Mutlak hesabına adalet eden ve hakiki, İslami bir adalet olan kürsî - i muallâ ne yüksektir, ne mübecceldir... Hak tanımaz mağrur zalimleri huzurunda ser- furu ettiren, haksızları hakkı teslime icbar eden âdil mahkemeler, en yüksek tebcile ve en âlî ihtirama sezâdırlar.

                                                                                                                                                                    

                                                                                                                                                                                                           İşarat-ül İ'caz

 

KANUN DEĞİL ADALET İSTİYORUZ

 

Yer büyük bir mahkeme salonu. Devleti temsil eden idareci; sertçe bir ifadeyle, mağrurâne, diklenerek, mağdur ve mazlumların temsilcisine;

- Kanun var, kanun... diye seslendi.

 Mağdur ve mazlumların temsilcisi de, mahkeme heyetine dönerek, haklılığın verdiği kuvvet ve cesaretle;

 Sayın Hakimler ! Kanun değil adalet istiyoruz, diye haykırdı”.

Bu haliyle de, nice sızlayan vicdanlara tercüman oldu.

 Gerçek adaleti sağlamayan kanun; kanun kitaplarında da yazılsa, bir değil on tane mecliste de yapılsa, hayat bahşeden kanun değildir. Bir nevi zulüm aletidir. Kanun; toplumun, toplumları meydana getiren insanlığın meselelerini hakça, insanca halleden ve gene insanlığı ve toplumları yükselten ve eşit olarak herkese uygulanan esasları ihtiva etmelidir. Kanun, kat’iyyen belli kişi ve zümrelere menfaat sağlayan “zulüm aracı” olmamalıdır. Zulmü, haksızlığı ve adaletsizliği sistemleştirmemelidir. Unutulmamalıdır ki; insanlık tarihinde, bütün zalimlerin, kanlı diktatörlerin, firavunların da hep kanunları olmuştur. Ancak, adaletleri olmamıştır. Adil olamamışlardır. Onların kanunları yok olmuş; lakin zulümleri, insanlık tarihine kara lekeler olarak geçmiştir.    

Yaşasın Zalimler İçin Cehennem” sözü, masum ve mazlum insanlar tarafından, böyle zalimler için söylenilmiş ve böyle insanlar için cehennem istenilmiştir.

Bir kısım  insanlar,  kendileri gibi başka bir kısım insanlar için haklı olarak cehenneme girmeleri için beddua etmişlerdir. Bu dehşetli realite insanlık için, yüz karası bir tablo değil midir ?

İbrahim Töre

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

1 yorum

  • Yorum Linki şahin akdoğan Pazartesi, 18 Ocak 2010 12:27 yazan şahin akdoğan

    abi sen hep böyle dolaş böyle yüksek binalar gördükce gelen ilhamları dinlemek isterim.

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...