Salı, 15 Aralık 2009 16:12

Cahiliye dönemine geri döndük

Cahiliye dönemine geri döndük

İslamiyet öncesinde toplumu yöneten kral, şah ve padişahlar aynı zamanda dini bir otorite idiler. Birçok ülkede bu insanlar, (hâşâ) Tanrı-kral konumundaydılar. Onlar, her şeyi gören, bilen keramet sahibi kimselerdi. İnsanlara düşen görev, kutsallaştırılan bu insanlara gözü kapalı itaat atmak, verdikleri emri itirazsız yerine getirmekti.

Dolayısıyla bu düzende yaşayan insanlar, düşüncesini kullanamayan, kaderine razı, edilgen ve pasifist bir karakter sahibi durumundaydılar.
Tarih sahnesine çıkan İslamiyet bu düzeni yerle bir etti. İlk ve Ortaçağın putperest sistemleri yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladı. Asrı-saadet sonrasında bakan, gören, yorum yapan ve sentezlere varan insan düşüncesi, fonksiyonel hale geldi.

Aynı zamanda İslamiyet’in ilme verdiği önem sayesinde keşifler ve icatlar çağı başladı. İnsanlık âlemi, ekonomi, politika, sanat, edebiyat ve bilim alanlarında büyük ilerlemeler kaydetti. İslamiyet’in büyük devletlerin resmi dini olması ile birlikte bu tür değim ve dönüşümler, daha da  ivme kazandı.

Nihayet insanlar, egemenlerin kulu olmaktan çıkıp özgür bireyler haline geldiler. Cumhuriyet, demokrasi, insan hakları, sosyal hukuk devleti, çok renkli çok sesli toplum gibi kurumlar, güçlenip kökleşmeye başladılar.

Fakat ne acıdır ki bizim gibi bazı toplumlar cahiliye âdeti adı verilen bir çeşit putperestliğe geri dönme bahtsızlığını gösterdi. Şahıslar öyle bir hale getirildi ki, düşünceleri eleştirilmez, karşı çıkılmaz adeta bir put haline getirildi.

Yıllarca yapılan propagandalar sonucunda milletimiz, düşüncesini kullanamaz bir duruma getirildi. Diktatörlük rejimi nedeniyle beyni dondurulan milletimiz, çağdaş bir toplum ve devlet kurmuş iken bu putperestlik denilen hastalık öyle bir seviyeye çıktı ki, ülkemizdeki komünistler bile bu puta tapmaktan yakalarını kurtaramadılar.
Allah’ın, peygamberlerin ve mukaddes kitapların dahi eleştirildiği günümüzde, ululuk verilen kişileri eleştirmek kanun ile yasaklandı. Sadece bu kanun bile içine düştüğümüz sefaleti ortaya seren çarpıcı bir örnektir.

Bu utanç verici durum öyle bir noktaya geldi ki terörist örgüt liderleri de aynı cahiliye âdetine sahip çıktılar. Marksist bir ideoloji ile ortaya çıkan Abdullah Öcalan, bölücülük yaptığı yetmiyormuş gibi şimdi de putlaştırıldı.

Serokê Netewi, yani Kürt Halk Önderi(!) Öcalan için dayalı döşeli hapishane dahi beğenilmez oldu. Kan dökmekten ve Müslümanları birbirine düşürmekten başka hiçbir müspet hareketi olmayan bu zavallı, bir kısım insanların gözünde adeta tapınılacak bir put oldu çıktı.

Örnek aldığı bir başkası hiç olmazsa bir devlet kurdu. Hâlbuki bu zavallı, bir çadır bile kuramadı. Müspet bir icraat yapabilseydi, şimdi bilmem kaç metre karelik hücrede olmaz, insanlara faydalı bir icraat içinde olabilirdi.
Kısaca diktatörlük, hem Türkleri ve hem de Kürtleri putperest bir konuma getirdi. İki put arasında sıkışmış olan insanlar, bir birinin gırtlağına yapışmış bulunuyor.

Düşünce devre dışına atılmış, duyguları patlama konumuna gelmiş birbirine hasım iki gurup, bir ölüm kalım savaşına tutuşmuş bulunuyorlar. Ne kural var ne de kaide.
Aklı başındaki yöneticilerin, “Aman yapmayın, etmeyin. Gençler ölmesin. Analar ağlamasın. Ülke kaynakları heder edilmesin” demeleri para etmiyor. İki halkın putperestleri, bayrak, flama ve şehit cenazeleri aracılığıyla yaptıkları propagandalarla iki halkın beynini işlemez hale getirerek, kör duygularını öne çıkararak, iki halkı koyun sürüsü haline getirmiş bulunuyor.
İnsanoğlunun uzayı feşettiği bir çağda, adeta cahiliye devrinde yaşayan insanlar arasında bulunuyoruz. Peki, bu utançtan kurtulmanın zamanı gelmedi mi?

Geldi de geçiyor. Aklımızı başımıza almanın tam zamanıdır. Bediüzzaman gibi hem Türklerin hem de Kürtlerin çok sevdiği bir çok İslam âlimi dururken dinsizlerin peşinden gitmek insanı büyük bir mesuliyet altında bırakır. Adama sorarlar “aklını peynir ekmekle mi yedin?” diye.

Rabbimden Milletimize akıl, duygu ve izan nasip etmesini, kalplerimize düşmanlık yerine, sevgi ve muhabbet duygusunu yerleştirmesini niyaz ediyorum.

Vehbi HORASANLI

 

 

Son Düzenlenme Çarşamba, 16 Aralık 2009 16:14
Vehbi Horasanlı

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

1 yorum

  • Yorum Linki Talha Perşembe, 17 Aralık 2009 19:05 yazan Talha

    Vehbi bey işin özünde cehalet olunca böyle oluyor. Gözü dönmüş bir takım insanlar kullanılıyor. Olaylara tarih bilinci ile baktığımızda daha iyi anlaşılacak sanırım. Elinize sağlık.

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...