Salı, 31 Ağustos 2010 14:37

Honkong'da Ehli Kitap Düşünceleri

Hong Kong’da Ehli kitap düşünceleri

Hong Kong’dan yurda dönerken ister istemez sayıları milyarlar ile ölçülen Çinlileri düşündüm. Ne yazık ki bunların çok büyük çoğunluğu dinsiz. Komünizm’in en acımasızca olanını Mao uygulamış ve bu ülkede inançlı insan neredeyse hiç bırakmamış. Zaten Çin’de Müslümanlar 20.yüzyıl başında büyük bir kıyıma uğramışlar 1950’de ise bütün inançlı insanlar ortadan kaldırılmış. Tek tük bir Budist karşınıza çıkabiliyor, fakat onlar bile büyük bir yıkım görmüşler.

Bu felaketi düşünürken ister istemez M. Şevket Eygi’nin bir yazısını düşündüm ve böylesine usta bir kalemin neden aşırı sayılabilecek bir söylem içine girdiğini sorguladım. Günümüz şartlarını anlamak için zamanın büyük âlimlerine ne kadar ihtiyaç olduğunu daha iyi anlamaya başladım.

Sayın Eygi, İslam terminolojisinde “Ehli kitap” adı verilen Hristiyan ve Musevileri de çok keskin ifadelerle adeta yerin dibine geçiriyor. Hatta “Resulullah'ı, Kur'anı, İslam'ı inkâr ve tekzib eden Yahudiler ve Hıristiyanlar da ehl-i necat ve ehl-i Cennettir diyenlerin imamlık yapması caiz olamaz” diyerek çok sert bir ifadelerde bulunuyor. Bunu hangi cesaret ve maksatla söylediği pek anlaşılmış değil.

Buradaki en büyük hata İslam’ın ilk yıllarındaki gelişmeleri tam olarak kavrayamamaktan ileri gelmektedir. O yıllarda doğruluk ve yalancılık yani hak ve batıl birbirinden tamamen ayrılmıştı. Peygamberimize (a.s.m) inananlar ile en yakını olduğu halde ona düşmanlık edenler arasındaki mesafe büyük bir uçurum gibiydi. Bu nedenle Hıristiyan ve Musevilerle ilişki içinde bulunmak, onlarla dostluk kurmak İslamiyet’e büyük zarar veriyordu.

Günümüzde ise her şey birbirine karışmış. Doğru sözlü bildiğimiz birisi yalan yanlış konuşabiliyor. Küçücük dünya menfaatleri insanları baştan çıkararak kutsal değerlere karşı gelmesine sebep olabiliyor. İyilerle kötüler, doğru sözlüler ile yalancılar adeta iç içe geçmiş durumda. Materyalizm yani güç ve kudreti maddede arama fikri insanları pek derinden etkilemiş. Dinsizlik her yerde kol geziyor. Komünizm öldü ama tahribatı öyle etkili oldu ki insanlık hiçbir devirde bu kadar kötü duruma düşmemişti.

Kendisini dindar olarak tarif edenler bile materyalizmin kıskacına girmiş durumda. Para kazanmak, rahat ve lüks içinde olmak birçok insanın yegâne yaşam felsefesi olmuş. Sabahtan akşama kadar üç kuruş para peşinden koşup dinlenme zamanlarını da medeniyet fantezileri ile geçirmeyi marifet sanan insanların sayısı çoğalmış. Hele hele Çin gibi yerlerde tamamen dünyaya dalmış boş şeyler ile kendilerini avutan insan sayısı milyarları buluyor.

Hong Kong’daki camide konuştuğum Hintli bir Müslüman’a niçin namazlarda Çinli Müslümanlar yok diye sordum. Zira camide tek tük bir Çinliye rastlanıyordu. Bana “parayı çok seviyorlar” dedi. Diğer bir Pakistanlı ise Çinli bir imamın bulunduğu başka Camiye gidiyorlar dedi. Fakat Çinli Müslümanlarda da para kazanma hırsının her şeyin önüne geçmiş durumda olduğunu öğrendim.

Allahtan tasavvuf yolu ile İslam’a hizmet etmeye çalışan insanlar var. Camilerde medreselerde Kuran öğretip İslam’ı yaymaya çalışıyorlar. Onlarda olmasa felaketin boyutları çok dehşetli olacaktı. Fakat tasavvuf yani tarikatların yöntemleri günümüz insanlarının dini ihtiyaçlarına artık yeterli gelmiyor. Zira insanların değer yargıları çok değişmiş. Eskiden bir ülkede sadece birkaç dinsiz bulunurken şimdi küçücük bir kasabada bile onlarca, yüzlerce bulunabiliyor. Bunlar daha önce toplum baskısı ile kendilerini gizliyorken şimdi açıktan açığa dine ve dindarlara saldırıyorlar. Bir kısım cahil insanlar anlamını bilmeden İslam’ın özü olan Şeriata dil uzatıp hakaret edebiliyor.       

Bu konuda zamanın güzeli Bediüzzaman’ın eserlerini ve açıklamalarını dikkatle okumak gereklidir. Onu dinlemeden fikir yürütmek insanı hem mahcup hem de mesul eder. Sayın Eygi, oturduğu yerden ahkâm keseceğine bir de Çin’i görsün bakalım. İçinde bir parça merhamet duygusu taşıyan insan bu büyük dinsizlik faciası karşısında neler yaşayacaktır. İnsanlığın bu derece sukut ettiği ve dinsizliğin kol gezdiği Uzakdoğu ve Çin’de “ehli kitap ile iyi ilişkiler kurmak gerekli mi, gereksiz midir” sorusunu iyi düşünmesini tavsiye ederim

Aslında Çin bariz bir örnek olduğu için üzerinde duruyorum bugün başta Avrupa olmak üzere bütün dünyada dinsizlik kol geziyor. Kiliseler, havralar kapanarak yok olmaya başlamış. Her yerde, ahlaksızlığın her türlüsünün yapıldığı eğlence yerleri açılmış. Avrupa’da bazı Hıristiyanlar “kilisemiz bataklığa dönmesin” diye cami yapılması için karşılıksız olarak Müslümanlara hibe ettiği bir dönemde ehli kitabı ve Hıristiyanları bu derece acımasızca yermek onları düşman edinmek, dinimize uygun mudur? Bu sorumun dikkatle düşünülmesini isterim.

Bediüzzaman “Hıristiyan ve Musevilerle dost olmayın” ayetini tefsir ederken bu konuyu gayet açık ve çarpıcı bir örnekle dile getirmiştir. “Ehli kitaptan bir eşin varsa elbette onu seveceksin” diyerek ayetteki “dost olmayın” kelimesini “onların yanlış hareket ve inançlarına dost olmayın” şeklinde izah etmiştir.

Evet, dinsizliğin her yerde insanlığı yakıp yıktığı ahir zamanda, Müslümanlar, aralarındaki kin, kavga ve nizayı bırakmalı. Hatta Hıristiyanların dindar ruhanileri ile dahi iyi ilişkiler kurmalıdır.  Bunun için “diyalog kurmak” acil ve elzemdir. İslam'ı anlamaya ve öğrenmeye çalışan sayısız ehli kitabı yok saymak hatta onlara düşman olmak gafletten başka bir şey değildir.

Diyalog kelimesine neden bu kadar karşı çıkılır, anlam veremiyorum. Hazreti Resulullah (a.s.m) ehli kitaptan olanlar ile müşriklere yani Allah’a ortak koşarak onu inkâr edenlere karşı ittifaklar kurmuştu. Zira müşrikler sadece İslam’a değil Hıristiyanlık ve Museviliğe de karşı idiler.

Bizler de günümüzde büyük güç kazanan materyalizme diğer bir deyişle dinsizliğe karşı ehli kitapla iyi ilişkiler kurmak zorundayız. Aksi takdirde Çin’de olduğu gibi Maazallah bu dinsizlik canavarı bütün insanlığı yutacak. İşte ateşleri her yeri sarmış hatta evimizin içine dahi girmiş, içinde evladımız yanıyor. Buna karşı mücadele veren bir avuç insanı ağır hakaretlerle yermek hatta din dışına atmak büyük bir haksızlık dehşetli bir günahtır.

Sayın Eygi’ye sadece “zillet içinde diyalog kuranlar” ifadesi kullandığı takdirde kısmen katılabilirim. Elbette bir Müslüman onurlu ve vakarlı olmak zorundadır. İzzetini muhafaza etmeden diyalog kanallarını açık tutmak İslamiyet’e hıyanet anlamını taşır. Fakat bunun dışında İslam'ı dünya düzeyinde yaymak için başta Hıristiyanlarla görüşme yani diyalog kurmak “emri bil maruf” tanımına girer ki bu da farz bir ibadettir.

Müslümanların çekmiş olduğu sıkıntıların en büyük sebebi zamanın büyüğünü, açık bir ifade ile Bediüzzaman Said Nursi’yi dinlememesinden kaynaklanmaktadır. Bütün olaylara siyasi mülahazalarla bakmak büyük bir körlük, hatta ahmaklıktır.

Dünya hayatı siyaset ve politikadan ibaret değildir. İslam’ı yaymak ve bunu hayatının en önemli görevi olarak sayanlar, siyasete baktıkları vakit, çok dikkatli olmalı haddini aşan söz ve davranışlardan uzak durmalıdırlar.

Ne yapıp edip Bediüzzaman’ı anlamaya çalışmalı, yüzeysel ve önyargılı yaklaşımlarla onun eserlerini okumak yerine, onun davasını anlamaya çalışmalı, yoğunlaşmış olduğu “iman kurtarma” hizmetini öğrenmeye çalışmalıdır. İslam’ı kan dökmek ve zorla insanlara kabul ettirmeyi esas alan sözde din adamlarına değil, akla kalbe ve fikirlere kumanda eden Risale-i Nur felsefesine kulak verilmelidir, vesselam…

Vehbi HORASANLI

Son Düzenlenme Çarşamba, 01 Eylül 2010 14:43
Vehbi Horasanlı

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

1 yorum

  • Yorum Linki vatandaş Cuma, 03 Eylül 2010 14:11 yazan vatandaş

    harika bir yazı olmuş bence ulusal çapta yayım yapan bir gazetede herkesin okuması için yayımlanmalı.Vehbi bey bu yazıyı zaman yenişafak vakit bugün gibi gazetelere yayımlanması için göndermenizi öneririm

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...