“Balyoz davası kapsamında tutuklanan emekli Korgeneral Engin Alan'ı haziran seçimlerinde milletvekili adayı göstereceklerini belirten Bahçeli, yıpratılmasına izin vermeyeceklerini söyledi.
- Engin Alan partimizin üyesi. Kendisi ve ailesi önce Cenab-ı Allah'a sonra MHP'ye emanet. Siyasi beraberliğimiz devam eder. Mahkeme sonuçlanıncaya kadar takipçisi olacağız. Her türlü sıkıntılarında, ihtiyaçlarında yanında olacağız.
- TSK'nın bölücü terörle mücadelesinde üstün başarı sağlamış bir şahsiyeti fazla yıprattırmayız. Sosyal itibar yanında, sahiplenme ihtiyacı da olması lazım. Partiye davetimiz sırasında, onu aynı zamanda Meclis'te görmek istedik. Sıradan bir davet veya propaganda aracı olarak değil, TBMM'de MHP'yi birikimi ve tecrübesiyle temsil edebilecek bir kişi olarak algıladığımızdan bu davet yapıldı. Muhtemelen de seçimlere girmesi gerekir. ( Akşam Gazetesi Haberi)
TSK da bulunduğum 20 yıl boyunca dini ibadetlerimi yapmaya gayret ettim.
Haliyle hanımımda başörtülü idi.
Bundan doğal ne olabilirdi.
Çünki ben, Dedem Korkut hikayeleri ile büyümüş,
TÜRK-İSLAM sevdalısı olarak yetişmiş bir ülkücü idim.
Çünki ben, “Türk-İslam düşmanı babamda olsa vurana kurbandır bu canım benim” diyenlerdendim.
Bu düşüncelerle askerlik görevimi yaparken, babamın da etkisi ile Astsubay olmaya karar vermiş, Tankçı Astsubay sınıf okulundan 2 nci olarak mezun olmuştum.
İlk Kıt’am da 15 günlük Astsubayken tanıştım TSK da yapılan başörtü düşmanlığı ile,
eşime kimlik kartı almak için yaptığım müracaatla,
Engin generalin birliğinde sakıncalı personel kategorisine ayrıldım 1995 yılında.
Doksanlı yıllar!,
Ah! O yıllar…..
O yıllarda neler olmadı ki TSK da.
BÇG türü cunta örgütlenmeleri yapılandı.
Başörtüsü ideolojik dendi yasaklandı.
Namaz kılmak suç sayıldı, Cuma’ya gidenler fişlendi.
Kışlada camilere kilit vuruldu.
Dininin emirlerini yaşayanlar “Mürteci” ilan edildi,
Tarikatçı diye yaftalandı Ülkücüler,
Hanımı başörtülü, kendisi namaz kılıyor diye,
Darbeye engel olurlar endişesi ile.
Subay – Astsubaylar, yargılanmadan, yargıya müracaat hakları olmadan
YAŞ la TSK dan atılmaya başlandı,
Zulümler zulümleri kovaladı.
Kendisi Terörle mücadele ederken cepheden alındı,
hanımı da tedavi gördüğü GATA dan çıkarıldı o vatan sevdalılarının.
Milletin değerlerine ters kadrolaşma hız kazandı.
Sonun da istenen oldu. 28 Şubat post modern darbesi yapıldı.
Doksanlı yıllar!,
Ah! O yıllar…..
O yıllar da siyasi görüşlerde değişime uğramaya başladı.
TÜRK-İSLAM davasından İslam’ı çıkarma gayretine girdi bazıları.
Dost görünen bazı siyasiler, gizli dinsiziler ve kriptolu Müslümanların yaptığı gibi
İnancını yaşama gayretinde olanları “İRTİCACI” görmeye başladı,
O zamanlar yargısız infaz edilen o kutlulara sahip çıkmak her babayiğidin işi değildi.
Balans ayarından korkmuştu çokları.
Telefonlarından bile silmişlerdi isimlerini.
Yine de birileri vardı korkmayan, birileri.
“Millete çevrilen tanka selam durmam” diyen birileri.
Her şeyi göze alarak belediyesinde o kutlulara işveren birileri.
Onlardan birisi, o gün İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı idi, şimdi Başbakan...
Yine sahip çıkıyor.
Diklenmeden dik durarak.
Kanun çıkarıyor, TSK dan yargısız infazla atılanların İtibarlarının iadesi için.
Milletçe göreceğiz yakındır,
Sayın Bahçeli de destek verecek mi bu kanuna,
Ülkücüleri yargısız infazla TSK dan atanlara sahip çıktığı gibi?...
Sahip çıkacak mı?
Yargısız infaz kurbanı YAŞ mağdurlarına?
“Orduevi Cemaatinin” istişare kararı olmadan yüksek rütbeli Generallerin, dışlanma korkusu ile tek başlarına girecekleri partiyi seçebileceğine inanamıyorum nedense,
Benim kanaatim “Orduevi Cemaati” görev verir, General kabul eder. TSK da 20 yıl görev yapmış biri olarak altıncı hissim bunu söylüyor.22.02.2011
Nurettin YAVUZ
E. Kd.Bşçvş
ASDER Genel Sekreteri
