Kardeşim Mehmet bir daha YAŞ yazmayacağım demişti, ama kendini yazmak zorunda hissetmiş bana gönderdi sen köşende dostun yazısı diye yayınla dedi.
İnşallah referandum evet çıkarda bir daha YAŞ eli ile zulümler işlenmez bizlerde böyle yazılar yazmak zorunda kalmayız.
Dostun duygulara hitap eden gönülden gelen yazısı aşağıdadır.
Nurettin YAVUZ
YAŞ NE YAPTIĞININ BİR FARKINDA OLSA...
Onu kocaman siyah çantasıyla hafif önüne eğik emin ve ağır adımlarla ve de hep
düşünceli bir biçimde yürürken hatırlıyorum.
Yıl 1990... Jandarma Subay okulunda haftada bir olan Trafik dersimize geliyordu.
Okulda 5 sınıf vardı, O yıl 120 kadar Harbiyeli J.Teğmenler, 30 kadarda Subaylığa geçiş yapan
Astsubaylar beraber okuyorduk.
Ceza hukuku, idare hukuku, Jandarma meslek, Kriminilastik, İstihbarat Vb. Mesleğe yönelik dersler
ağırlıkta idi. Ancak onun Trafik dersi bir başka ve en çok özleneniydi.
Diğer derslerde şamata yapan arkadaşlar onun dersini adeta transta dinliyorlardı.
Diyebilirim ki, sinek kanat çırpsa sesi duyulabilirdi. Hiç bir arkadaş onun, değil bir cümlesini, bir kelimesini dahi kaçırmak istemiyordu.
Çoklarının onunla randevu alıp konuştuklarını arkadaşlar söylüyorlardı.
O böyle bir hoca idi (komutandı).
Müşiş hitabetine başladığında, Adeta, pirize sokulmuş fişin bağlı olduğu teyp gibiydi.
Konuşmasının tesiri hem beyine, hem kalbe, hem gönüle, hem ruha hitap ediyordu.
Cümleleriyle bir mevzuyu kanaviçe gibi işliyordu.
Kimbilir o kocaman çantasında ne içerikli kitaplar bulunduruyordu.
Kurs boyunca Adeta Trafik dersinin ziyafetini yan konularla bize bir güzel tattırmıştı.
Asla mübalağa yapmadığımı rastladığınız onun öğrencilerinden ve de maiyetinde çalışanlardan
sorduğunuzda size bundan fazlasını anlatacağını rahatlıkla iddia edebilirim.
Kendi payıma ben böyle bir komutana (hocaya-insana) o güne kadar rastlamadığım gibi,
sonrasında da hiç rastlayamadım.
onu özlediğim günler çok oldu.
Bazen o şimdi nerdedir, diyordum.
Ondan alıntıladığım mevzuları çeşitli sohbet ortamlarında anlattığımda muhabbete bir kalite
katılmış olduğunu beni dinleyenlerin bakışlarından anlayabiliyordum.
DÜN onu gördüm!...
Gazetenin iç sayfasında vesikalık resmini.
Bir yanım akıp gitmişti.
Suçumun ne olduğunu sormak için referanduma evet diyeceğim, yazıyordu.
O şimdi nerededir dediğim,
Meğer;
Benden 2 yıl sonra 1997 de ihraç edilmişti...
bu gün bana her rastlayan rahatsız mısın diyordu,
Yüzlerine bakıp bakıp durdum.
Ne anlatabilirdim ki,
Anlayabilirler miydi ki...
İstikam Binbaşı Sadık PAKSOY.
Sen eğer atıldıysan, Ki, atıldın.
Bu memleketin çivisinin çıktığının tam delilidir.
Bu gün çok ağladım,
Gözlerimi balon gibi görenlere, Elime Diken battı dedim,
Ne demeliydim ki,
Anlamazlardı ki....
Memleket için,
Vatan için,
Tam kırmızı alarmlık bir durum. Vesselam.
Mehmet ERDİL