Pazartesi, 08 Ağustos 2011 13:12

Malazgirt’te bir komutan

Bazı darbeci askerlerde ecdadımızın yaptırdığı camilere karşı bir husumet vardı. Özellikle 12 Eylül 1980 darbesinden sonra minaresi olmayan bütün camiler yıkıldı veya amacı dışında kullanılmaya başlandı.

1930’lardaki cami düşmanlığı yeniden hortlamıştı. Din düşmanlığı yapan darbeci generaller, camileri yıkmakla kalmamış televizyonlara çıkıp abuk sabuk konuşmalar yapıyorlardı. Hatta kendini Cumhurbaşkanı seçtiren darbeci Evren, Ramazan’da Erzurumluların gözü önünde su içiyor, kürsüde inciler döktürüyordu.

Bu dönemde askeri öğrenci idim. Bahriye Mektebinde din düşmanlığının her türlüsüne maruz kalıyorduk. Hatta 1983 yılında Deniz Harp Okulunda Türk öğrencilerin oruç tutması yasaklanmıştı. Namaz kıldığı tespit edilen öğrenciler  “disiplinsizlik” bahanesi adı altında okuldan atılıyordu. Kuleli, Maltepe ve Bursa Işıklar askeri liselerinden binlerce öğrenci aynı bahane ile atılmış sıra harp okullarına gelmişti.

Burada da yüzlerce öğrencinin okullarından ilişiği kesilmişti. Suçları ise namaz kılmak ve dini kitaplar okumaktı. Acımasızca dindar öğrenci kıyımı yapıldı. Kamuoyundan ciddi manada hiçbir ses çıkmadı. Dindar insanların onuru ile oynanıyor her türlü edepsizlik meşru görülüyordu.

Günümüzde ordu içinde Ergenekon suç örgütü ortaya çıkmış ve darbe planları ile gündeme gelmiş ise bunun en önemli sebebi işte bu yıllarda askeri okullardaki din karşıtı eğitimin bir sonucudur. Allah’tan korkmayan kuldan utanır mı? Askeriye içindeki suç örgütlerinin kökenini burada aramak gerekir.

İşte bu amansız din düşmanlığının yapıldığı yıllarda cesur bir komutan Adnan Tanrıverdi, Malazgirt’teki bir alaya komutan olarak tayin edilmişti. Askerlerin dine olan ihtiyacını biliyor bu maksatla birliğine cami yapılmasını istiyordu. Zira savaşta “ölürsem şehidim, kalırsam gazi” diyerek kahramanca savaşmış ecdadına ancak bu şekilde hayırlı bir evlat olacağını düşünüyordu.

Cami yapılması için ilk önce gerekli plan-tadilatları yaparak üst komutanlığa gönderdi. Darbecilerin rağmına komutanlık cami projesini onaylamıştı. Şimdi gereken iş cami için gerekli malzemelerin temini ve inşaatın başlaması idi.

Bölge insanı ile iyi ilişkiler kuran Komutan Tanrıverdi, kısa zamanda devlete hiçbir masraf yaptırmadan caminin malzemelerini temin etmişti. Karargâh bölük komutanı cami inşaatına sahip çıkmış bir ay gibi kısa bir zaman içinde Camiyi inşa etmişti. Fakat caminin minaresi yoktu.

Bu maksatla Komutan, bölgenin ileri gelenlerinden bir zata bu durumu bildirir ve yardımını ister. Seve seve bu hayırlı işi yapan Malazgirtli zat kısa zamanda minareyi de yaptırır.

Artık Malazgirt’teki askeri birliğin çok güzel bir camisi olmuştu. Komutan Tanrıverdi, başarılı görevlerinin ardından çok kısa bir süre sonra General rütbesine yükseldi ve ordumuzun bir yüz akı olarak dört yıl tugay komutanı olarak görev yaptı.

Malazgirt’e daha sonra gelen komutan ise dine ve dindarlara kan kusturmakla nam salmış birisi idi. Camiyi denetliyorum diye çizmeleri ile girmiş minarenin eğik olduğunu iddia ederek yıkılmasını istemişti. Amaç minaresiz olduğu için kolayca yıkılan camilere bir yenisini ilave etmekti.

Fakat buna muvaffak olamaz. Zira orduda hala böyle kişilere haddini bildirecek insanlar vardır. Sonunda Malazgirt ovasındaki bu askeri birliğimizde camimiz minaresi ile birlikte dimdik ayakta duruyor. Eğer PKK bu bölgede başarılı olamamışsa bilin ki bu caminin büyük bir rolü vardır.

Kıssadan hisse bu olmak gerektir ki askerlerin ve özellikle de askeri öğrencilerin dini eğitimine önem verilmeli cami gibi ihtiyaçları en kısa zamanda karşılanmalıdır. Alay ve eşiti birliklerde muhakkak surette camiler açılmalı askerlerimizin manevi ve moral ihtiyaçları zaman geçirilmeden sağlanmalıdır.

Hâlihazırda Sovyet yönetimindeki bir cumhuriyetten farkımız yoktur. Komünistlik adı verilmemiş ise de uygulamada dinsizliğin en ağır şekli mevcuttur. Herkesin dine ihtiyacı vardır ama askerin daha fazla olduğu tartışılamayacak kadar açık bir gerçektir.

Hükümetimiz ve komutanlarımız laiklik adı altında tereddüt yaşıyor ise NATO birliklerindeki dini tesisleri gözlerine sokuyorum. Utanın ve bu Hıristiyanlardan ders alın. Eğer askeri birliklerde cami inşa edemiyor askerlerin dini ihtiyaçlarını karşılayamıyor iseniz bilin ki şanlı ecdadımıza karşı bu davranışlarınızla büyük bir suç işliyorsunuz.

Bu vatanda hala yaşayabiliyor ve özgürce hareket edebiliyor isek şanlı ecdadımızın “peygamber ocağı” diyerek, dine önem vermesi sayesindedir. Yoksa cami yıkarak, dindar askerleri ordudan atarak işte gazetelerde gördüğünüz gibi darbeci suç örgütleri ile baş başa kalırsınız, vesselam…

Vehbi Horasanlı

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

1 yorum

  • Yorum Linki mustafa hacımustafao Salı, 09 Ağustos 2011 15:37 yazan mustafa hacımustafao

    Vehbi kardeşim,eline sağlık.
    TSK'daki en temel soruna parmak basmışsın.
    EĞİTİM-EĞİTİM KURUMLARI ve
    ÇARPIK ZİHNİYET.

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...