Perşembe, 11 Ağustos 2011 09:53

Sömürü ve Somali

Afrika boynuzu denilen Somali’ de binlerce insan açlık ve yetersiz beslenme nedeniyle tehlike altında. Kuraklığın bu faciada en önemli rolü olduğu söyleniyor. Acaba sadece bu neden doğru mu?

Kesinlikle doğru değil. En önemli neden; gaddar Avrupa zalimleri ve acımasız Amerikalıların bölgeyi sömürmek ve kendi küçük menfaatleri uğruna adeta cehennem yerine çevirmiş olmalarıdır.

Öncelikle Somali’de bir otorite boşluğunun meydana gelmesine çalıştılar. Kurulan birçok hükümeti Etiyopya askerlerini kışkırtmak sureti ile bu ülke üzerine göndererek, yıktılar. El altından Somali korsanlarına destek olarak bölgede her türlü başıbozukluğun oluşması için gayret gösterdiler.

Eğer bu sömürgeci zalimler stratejik öneminden dolayı bölgeyi karıştırmamış olsaydı bu derece kaht ve bela ortaya çıkmazdı.

Önemli bir bölgedir zira tam da petrol trafiğinin geçtiği coğrafyada yer almaktadır. Çok zeki olmaya gerek yok, bunun için haritaya bakmak yeterlidir. Ne yapıp edip bölgeyi karıştırmak hatta batılı askerleri bu bölgeye yığmak gerekiyordu. Çok da kolay bir şekilde bunu başardılar.

İşte denizcilerin amansız düşmanı Somalili korsanlar. Neredeyse 10 yıldır geniş bir deniz alanında terör estiriyor, 500 yıl öncesindeki Karayip korsanlarına benzer bir şekilde hareket ediyorlar. Fakat ne ilginçtir ki onlarca savaş gemisi bu soruna çare bulmakta yetersiz kalıyor.

Aslında kararlı bir şekilde hareket edilse bu korsan bozuntularının hakkından gelmek gayet kolaydır. Korsan limanı olan Eyl bölgesine bir baskınla korsanların kökünü kurutmak mümkündür. Lakin kasıtlı olarak buna yanaşılmıyor. Zira bölgede hala batının sömürgeci anlayışı devam ediyor. Aksi halde onlarca savaş gemisinin bölgede işi olmaması gerekirdi.

Bakın sömürgecilik nasıl yapılıyor, “Afrikalının kursağına uzanan kirli eller” başlıklı yazıyı paylaşmak istiyorum.

Afrika’da şu an milyonları tehdit eden açlığın nedenlerinden biri son 60 yılın en ağır kuraklığı olsa da, Afrika'da her şey coğrafya ve tabiat kaynaklı değildir.

“Dışarıya gıda maddeleri ihraç eden Afrika ülkeleri neden açlık çekiyor?” sorusu çok önemlidir. Evet, her şey Avrupalı sömürgecilerin gelmesiyle başlamıştı.

Batılıların Afrika’ya gelişinden önce bu bölge insanları huzur içinde yaşıyorlardı. Coğrafi Keşiflerden sonra Amerika’nın keşfedilmesiyle, bu yenidünyanın zengin maden yataklarında çalıştırılmak üzere insan işgücüne ihtiyaç duyuldu. İşte Afrika’nın dramatik hayatı o günden sonra başladı. Üç asır devam eden insan ticaretiyle tam bir köle pazarına dönen bu koca kıtada 200 milyona yakın Afrikalı Amerika ve Avrupa’ya götürüldü. Afrika’nın balta girmemiş ormanlarında bu kıta insanları adeta elleri kolları bağlı kaldı. Eli iş tutan insanların sayısının azalmasından dolayı bölgeyi işgal etmek kolaylaştı. Akbabalar gibi Afrikalının başına üşüşen Batılı ülkeler, asırlarca bu kıtayı sömürdüler.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Afrika ülkelerine bağımsızlıklarını veren Batılı ülkeler, bir başka zihniyetin temelini atarak bu kıtadan ayrıldılar. Bir zamanlar kanını kuruttukları bu insanların bu defada alın terlerini istismara başladılar.

Görünüşte toprağı üzerinde özgür olan Afrika insanı, bir kez daha zalim dünyanın oyununa geldi. Bu sömürgeci işi şöyle oldu:

Avrupalılar Afrika tarımını tek tipleşmeye zorladılar. Bu kıtada üretilen ürünler Avrupa kıtasına ihraç edilmek ve bu pazarın ihtiyacını karşılamak için ayarlandı. Buna göre, Nijerya pamuk üretimi için ayrılırken, Uganda kahve, Senegal, yerfıstığı üretmeye zorlandı. Köylüler ağır vergi yükü altında bırakılarak Batı pazarlarında para eden bu ürünleri ekmeye bir bakıma mecbur bırakıldılar.

Meselâ Fransız sömürgesi olan Mali’de 1930’larda 5 kg. pamuk yetiştirdiğinde vergi yükünden kurtulan vatandaş, 1960’larda 40 kg. 1970’deki korkunç kıtlıkta 48 kg. pamuk üretmeye mecbur bırakıldı. Yani vergi yükü 40 yıl içinde 9 katına ulaştı.

Köylüler kendilerine biçilen ağır vergi yükünün altından kalkmak için ticarî ürün yetiştirmek zorunda kaldılar. Batılıların kendi sanayi çarklarını işletmek üzere başlattıkları bu yöntem Afrika insanının kendi ihtiyacını karşılamak üzere yapa geldiği geleneksel tarım anlayışını yıktı. Yerli işbirlikçi zalimlerde kendilerine yardımcı oldular.

Batı güdümündeki Afrikalı devlet adamları, Batı pazarlarında ihtiyacı duyulan sanayi ürünlerine kilo başına daha fazla para vermek suretiyle ülke insanlarını bu tür mahsulleri ekmeye mecbur bıraktılar. Önceleri ziraî aletler ve gübre ucuz kredilerle Afrika insanına verildi. Sanayi mahsulünü ekmeye cazip kılacak fiyatlar bu ürünlere verilerek teşvik edildi. Halk tarlalarını bu ürünlere ekmek üzere hazırladı. Ucuz krediler kullanılarak büyük bir hevese işe koyuldu.

Büyük umutlarla tarlarını Batılı pazarlara hazırlayan Afrikalılar, neticede arzu edilen kârı elde edemediler. İş geri dönülemeyecek noktaya geldikten sonra, Batılı büyük şirketler ürünlere çok düşük düzeyde ücret ödemeye başladılar.

Zamanla oynanan oyunun farkında varılsa da, Afrika insanı geriye dönemedi. Aldığı kredilerin borçlarını ödeyebilmek için, para eden ürünleri ekmeye daha fazla muhtaç hale geldi.

Bunun yanında Batılı ülkeler, kendilerine bağımlı hale gelen bu insanlara verdikleri ziraî alet ve gübre fiyatlarını da artırdılar. Afrika insanı çok çalışan fakat hiç kazanamayan bir fasit daireye mahkûm edildi. Topraklarını kredi veren kurum veya kuruluşlara kaptırma tehlikesiyle karşı karşıya kaldılar.

Afrika ülkelerinin Batılı pazarlarına olan bağımlılığı bu ülkelere Batılı endüstrisinin ihtiyacı olan ürünleri üretmeye, kendi ihtiyaçları olan ürünleri de dışarıdan almaya zorladı. Afrika insanı, çok ucuz emekle elde edebileceği ihtiyacı olan ürünlere, büyük paralar ödemek suretiyle dışarıdan almaya mecbur bırakıldı. Kutu layemut yani ölmeyecek kadar kendilerine bırakıldı. Kıtlık ve kuraklık gelince de facia ortaya çıktı.

İşte gelinen son üç ay içinde açlıktan ölen çocukların sayısı 30 bin. Hepsi beş yaşın altında. Gereken yardım ulaşmazsa 500 bin çocuk kısa sürede hayatını kaybetme riski altında. Vahşi kapitalizmin ne derece acımasız olduğu tarihi gerçeklerden yola çıkarak bir kere daha gözler önüne serilmektedir.

Rabbimden bu mübarek Ramazan ayı hürmeti ve bereketi için açlık çeken bütün Müslüman kardeşlerimize rahmetini niyaz ederim…

Vehbi Horasanlı

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

2 yorum

  • Yorum Linki recep kara Cumartesi, 13 Ağustos 2011 02:53 yazan recep kara

    dediklerinize tamamen katılıyorum ancak bu insanların madem karınları aç,bu kadar çocuk yapıyorlar bu zamanın imkanlarından faydalanıp çözüm üretmeyi neden düşünmüyorlar ben de bunu merak ediyorum herkeste çok sayıda çocuk var artık kendileri bunun farkında değiller mi selamlar

    Raporla
  • Yorum Linki CETİN ZAMANTIOĞLU Perşembe, 11 Ağustos 2011 17:43 yazan CETİN ZAMANTIOĞLU

    Cihan alt üst olurken seyre baktın öyle durdun da
    Ben böyle bakıp durmayacaktım, dili bağlı
    Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım.
    M.akif

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...