Çarşamba, 10 Haziran 2015 12:03

İman ve Nifak Ehli Ayrılıyor,

7 Haziran Türkiye’nin kader anı... Bu günü sadece Türkiye değil dünya izliyordu. Bu günü izleyen birileri daha vardı ki onlar bambaşkaydı. 
Onlar; Filistin de tatlı dağıtmak için bekleyen mücahitlerdi. Arakanda ağlayan müminlerdi. Doğu Türkistan’da kurtuluş bekleyen mahzunlardı. Afrika’da aç ve susuz aş bekleyen zavallılardı. Ortadoğu’da küfrün bombaları ile zulme uğrayan ümmetti. Dünya siyasetinde yeniden söz sahibi olmak isteyen Müslümanlardı.
AK Parti ile bu bekleyişin umut ışıkları sarmıştı afakı. Heyecan kaplamıştı gönülleri. Bizde varız diyen bir ses çıkmıştı cepheye…
Cumhuriyetten sonra Türkiye’nin ayağa kalkmasını bekleyen tüm İslam âleminin umudu bugün yıkılmış gibiydi.
Ama aslında gerçek öyle değildi. Allah 313 yiğit ile başlattığı bu kutlu yürüyüşü elbet bugün milyonlarla devam ettirecek kudrete sahipti.
Bugünün özel olmasını sağlayan aslında AK Partinin oylarının düşmesi değil. İman ve nifakın ayrıldığının göstergesiydi.
Allah Tövbe Suresi 105. Ayeti kerimede mealen buyuruyor ki; “Çalışın yaptıklarınızı Allah’ta, Resulü’ de, Müminler’ de görecektir…” buyuruyor.
Bugüne kadar üç dönemdir çalışan ve çalıştığını gösteren bir siyasi hareketin emeklerini elbette Allah, Resulü (sav) ve Müminler gördü. Tek fark şu ki Allah bu çalışmada kimin ihlas ile kimin de nifak içinde çalıştığını görmek ve göstermek istedi.
AK Partinin üç dönem sonunda yıpranmaması mümkün müydü? Elbette hayır. Küfür tek millet bir ülkeye hatta bir tek siyasi harekete savaş açmıştı.
Bu savaşın asıl sebebi siyasi iktidar değil bir ülke üzerinden Dünya Müslümanlarını kontrol altına almak ve onların kıyamete kadar ayağa kalmasını önlemektir.
Uhud savaşı da Müslümanların dönüm noktası idi. Hatırlayın Uhud’da Müslümanlar önce zaferi tatmış sonrasında yenilmiş ve bu yenilgiye Museviler Yahudiler sevinmişlerdi. Araplar arasında bölünmeler olmuş ve dağılmalar başlamıştı. Peygamber (sav) bu duruma ne kadar üzülmüştü.
İbnu’l-Kayyim rahimehullah Zâdu’l-Me’âd adlı kitabında, Uhud savaşından çıkarılan birçok güzel hikmet ve sonuçtan şöyle bahsetmiştir;
1- İtaat etmemenin, gevşeklik göstermenin ve çekişme içine girmenin sonucunun kötü olduğunu ve başlarına gelenin de sırf bu yüzden olduğunu bildirmesi. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Allah, izniyle, onları (müşrikleri) kırıp geçirdiğimiz sırada size olan vaadini gerçekleştirdi. Nihâyet sevdiğiniz şeyi (zaferi) size gösterdikten sonra zaaf gösterdiniz. (Peygamber’in verdiği) emir konusunda tartıştınız ve emre karşı geldiniz. İçinizden dünyayı isteyenler de vardı, ahireti isteyenler de. Sonra sizi denemek için onlardan yüzünüzü çevirdi (kaçıp hezimete uğradınız. Buna rağmen) sizi bağışladı…”Ali İmran 152
2- Allah’ın peygamberleri ve onlara tâbi olan ümmetleri hakkındaki hikmet ve sünnetinin bir defa lehlerine, bir defa da aleyhlerine cereyan etmesidir. Ama nihai sonuç lehlerine olur. Çünkü devamlı onlar gelip gelseler, içlerine samimi iman edenler de başkaları da girerler; doğru ve samimî olan öbürlerinden ayırt edilemezdi. Al-i İmran 179
3- Doğru ve samimî mü’ minin yalancı münafıktan ayırt edilmesi. Çünkü Bedir savaşında, Allah Müslümanları düşmanlarına galip getirip şöhretleri etrafa yayılınca, aslında İslâm’a girmeyen kimseler, görünüşte onlarla birlikte İslâm’a girdiler. Allah’ın hikmeti, kullarına, müminlerle münafıkları birbirinden ayırt edecek bir sıkıntıyı sebep kılmayı gerektirdi. Münafıklar bu savaşta (Uhud’da) başlarını gösterdiler, içlerinde gizlediklerini konuştular, müminler de böylece kendi yurtlarında bazı düşmanlarının olduğunu öğrenip onlara karşı önlem aldılar ve ihtiyatlı olmaya çalıştılar.
4- Allah devamlı onlara yardım etse, onları her yerde düşmanlarına galip getirse, onlara düşmanı yenme imkânını, kâfirlere de devamlı yenilmeyi takdir etse azgınlaşır, gururlanıp kibirlenirlerdi. Kulları ancak bolluk ve darlık, sıkıntı ve rahatlık bir arada olunca yola getirir.
Bu ifadeler nasılda bugüne bakıyor. Başlangıcı sıkıntılı olan bir davanın refah ve rahat içerisinde geçmesini beklemek hatadır. Bizden öncekilerin başlarına gelenler bizlerin de başlarına gelmeden imtihan olunmayacağız.
Ey iman edenler bugün gelinen nokta parlamenter denen sistemin nasıl bir bela ve çıkmaz olduğunun en büyük göstergesidir. İslam’ın özüne uymayan bu sistem ile Müslümanlar yönetilemez. Sadece kaos içerisinde bırakılarak şahlanışları önlenir. Dün Uhud’da sevinenler bugünde demokrasi adı altında ülkemizde uygulanan parlamenter sistemin ortaya çıkardığı sonucuna sevinmektedirler.
Kıyamete kadar Müslümanlar daimi yenilmezler. Ancak bir süreliğine imtihan olunurlar. İşte bu imtihanlardan biri önümüzde… Yılmadan üzülmeden hezimete uğramadan bu işin üstesinden geleceğiz.
Gecenin en karanlık olduğu an sabaha en yakın olduğu andır. Eğer inanıyorsanız zafer sizindir. Yolunuz ve yolumuz açık olsun. 
                                                                  08.06.2015
Ersan Ergür

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...