Salı, 07 Şubat 2023 14:12

Büyük felaket

Bizzat yaşadım, içindeydim, bilirim o çaresizlik ve onulmaz acıyı. 17 Ağustos 1999'da Marmara Depremi'nde yok olan şehirleri gördüm. Enkaz üstünde çalıştım. Kokmuş cesetler ve yaralılar çıkarttık. Biçare insanların acılarını paylaştık...

Bu defa ikisi peş peşe geldi. 7.7 ve 7.6'lık iki büyük sarsıntı yaşadık. Büyüklüğü 6,6'yı bulan artçı sarsıntılarla karşılaştık. Üstelik son derece ağır hava şartları altında gelip vurdu felaket.

Dile kolay, 13 atom bombası gücünde bir hasarın ortaya çıktığını söyleyen bilim adamları var.

Tablo çok, hatta çok büyük! Peş peşe gelen iki deprem üst üste konulduğunda, bulunduğumuz coğrafyada tarihte yaşanan en büyük felaketle karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz.

En önemli sıkıntı da hava şartları: Bu tür depremlerde, enkaz altında kalanları kurtarmak için en fazla 72 saatiniz vardır. Gerçi biz Sakarya'da 5 gün sonra enkazdan 17 yaşındaki Çiçek Kurani'yi canlı olarak çıkardık. Tabii o tam bir mucizeydi.

Ama bu defa maalesef 72 saat çok uzun süre. Çünkü, hava çok soğuk, hipotermi tehlikesi var. Ne yazık ki, o soğukta enkaz altındaki bir kişinin hareketsiz şekilde uzun süre hayatta kalması çok zor.

Çok şükür ki çabuk organize olduk. Hızlı davrandık. Dün öğle saatlerine kadar yaklaşık 2.500 kişiyi enkaz altından canlı çıkarttık.

17 Ağustos'ta ise yaklaşık 24 saat boşa geçmişti. İş makineleri ise neredeyse 48 saat sonra ortaya çıkabilmişti. Halk ne yapmışsa, kendi çabası ile yapmıştı.

Bu defa elbette çok daha iyiyiz. Ama felaketin boyutları da bir o kadar büyük ve hava şartları da alabildiğine aleyhimize.

***

300 kilometrelik bir çaptan bahsediyoruz. Deprem, çevre ülkelerden de hissedildi, Suriye'de bile büyük yıkıma sebep oldu. 560 can kaybından söz ediliyor.

İkinci 7,6 şiddetindeki deprem sırasında biz de Ankara'da sallandık.

Tek tesellimiz hızlı kararlar alınmasıydı. Sabah 06.00'da olayı duyup kalktığımda, devlet ayaktaydı. İçişleri Bakanı Soylu kameraların karşısındaydı, pek çok bakan da bölgeye hareket etmişti. AFAD enkaz üstündeydi. Kızılay organizasyona başlamıştı. Pek çok belediye de yardım için faaliyete geçmişti.

Fox TV'de bile deprem uzmanları değerlendirmeler yaparken bir gerçeğin altını çiziyorlardı:

"O göçük altından diri bir insan çıkarmak çok zor. Ama Türkiye deprem sonrasındaki ve deprem sırasındaki hizmetler açısından dünyada birinci ülkelerden bir tanesi. Biz kendimizi çok eleştiririz ama depremin üzerinden 2 saat geçmeden hemen kurtarma ekipleri ulaştı bölgeye."

Evet, aynen öyle oldu...

Ama felaket o kadar büyüktü ki, yüzlerce yıkılmış binanın tamamında elbette aynı anda çalışma başlatılamadı. Çeşitli illerden ekiplerin gelmesi beklendi.

İlk anki kesintilerin ardından hava limanları da kısa sürede uçuşa açıldı.

Kızılay'ın yaptığı çalışmaların yanı sıra, kamu binaları ve camiler devreye sokuldu, halk sokakta ve aç kalmadı.

Dünyanın dört bir yanından da yardımlar yağdı. Bunlar güzel görüntüler ama elbette can kaybını önlemek için ne yaptıysak biz yaptık. İlk saatleri çok iyi değerlendirdik.

Gücümüz var, yaraları saracağız elbette. Ama ateş düştüğü yeri yakacak!

 

https://www.aksam.com.tr/yazarlar/emin-pazarci/buyuk-felaket/haber-1341888?utm=gazeteoku&utm_source=gazeteoku&utm_medium=referral

 

Emin Pazarcı

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...