Salı, 28 Haziran 2011 10:24

Barış denizi; Ege

Yunanistan büyük bir ekonomik kriz yaşıyor. Çünkü; silah satabilmek için Türkiye ile suni krizler meydana getirilmiş büyük silah alımları ile Yunan ekonomisi ağır bir borç yükü altına sokulmuştu.

Ekonomisi ekseriyetle turizm ve gemiciliğe dayalı bu ülke küresel kriz ile birlikte büyük yara aldı. Zaten yapısal sorunları olan Yunan ekonomisi, hala büyük açıklar vermeye devam ediyor. Avrupa’nın kurtarma operasyonlarının amacı Yunanistan değil, kendi paralarını kurtarma telaşı. Bunu iyi bilmek gerekiyor. Kısaca bu duruma nasıl gelindiğine bakalım:

Yunanistan, Akdeniz uyanıklığı gereğince Goldman Sachs ve diğer Batı bankalarına hesaplarına makyaj yapması için uzun yıllar el altından milyonlarca dolar para ödedi.  Ancak, devamlı ötelenen problemler, sonunda saklanamaz hale geldi. Artık “mızrak çuvala sığmayınca”, iktidara yeni gelen Papandreou, Yunanistan’ın mali hesaplarını uzun zamandır “gerçeklerden farklı olduğunu” itiraf etti. Hükümetin bütçe açığının rapor edilenden iki kat fazla olduğu ortaya çıktı. 2010 başı itibariyle Yunanistan hükümetinin toplam borcu 216 milyar dolardır. Yunanistan’ın milli gelirinin yüzde 120’sine ulasan toplam borçlarının yüzde 70’i yabancılaradır.

Aşırı borç yükü, zayıf ekonomi ve düşük vergi gelirleri piyasalarda Yunanistan’ın borcunu çevirememe korkusu doğurunca, S&P, Fitch ve Moody’s gibi değerlendirme kuruluşları, Yunanistan’ın kredi notunu bir bir kırdı. Bu şartlarda Yunanistan’ın borçlanma maliyeti yüzde 15’leri buldu. Bunun üzerine daha da zorlanan Yunanistan, tüm AB projesini ve Euro’nun geleceğini tehdit eder hale geldi. Sonunda Yunanistan havlu attı. Uzun pazarlıklar ve diretmeler sonucu üçlü bir kurtarma operasyonu düzenlendi.

Almanya’nın başını çektiği Avrupa Birliği, Avrupa Merkez Bankası ve IMF’nin ortaklaşa operasyonuyla Yunanistan’a yüzde 5 faizle 110 milyar Euro kredi taahhüt edildi. Bunun 30 milyar Euro’su IMF’den, 80 milyarı Avrupa ülkelerinden temin edilecekti. Bu kredi Yunanistan’ın radikal bir şekilde kemer sıkması şartıyla verildi. Bu Yunanistan için, vergileri artırma, devlet memurlarını işten çıkarma, memurların maaşlarını kesme, emekliliklerini geciktirme, kamu şirketlerini özelleştirme, kriz fonu kurma gibi acı müeyyideler demekti. Bu kadar sert politikalar birçok çıkar gurubunun menfaatine dokununca, bir anda Yunanistan karıştı.

Hâlbuki bu kadar sert tedbirlere gerek yoktur. Barış ve işbirliği sayesinde Yunanistan krizden kurtulabilir.Buna Türkiye’nin de destek vermesi gereklidir. Zira zarar her iki ülke içinde geçerlidir.

İngilizler Anadolu’yu yakıp yıkmak pahasına Yunanistan’ı kışkırtmış fakat sonra yalnız bırakmıştı. İstiklal savaşımız sonucunda büyük bir darbe yediler. Sonra İtalya’ya karşı kışkırttılar hatta Yunanlılar İtalyanları yendi. Fakat Almanya’nın devreye girmesi ile Yunanistan işgal edildi. İç savaşlardan sonra ABD’nin silah satışları ile büyük bir deniz kuvveti donatan bu ülke, Ege Denizi ve Kıbrıs’ta Türkiye ile savaşın eşiğine kadar geldi.

ABD, savaş yerine gerginlik politikasını benimsemişti. Böylece daha iyi silah satıyordu. Üstelik her iki ülkeye de demode olmuş utanç verici buharlı gemileri ekonomik yıkıma neden olacak şekilde satıyordu. Almadıkları zaman ise kaza adı altında adeta tehdit ederek zorla silah sattı. Neredeyse İngiltere kadar donanması olan Yunanistan ve Türkiye’nin “ değirmenin suyu nereden geliyor” diye düşünmesi zorunluluk haline gelmiştir.

Almanya ise düşene, bir de ben vurayım diyerek Yunanistan’ı ağır bir faiz kıskacına soktu. Kısaca söylemek gerekirse önce İngiltere sonra ABD ve şimdi de Almanya, komşumuz Yunanistan’ı yangın yerine çevirdi.

Türkiye bundan çok değil 10 yıl önce aynı silahlanma ve faiz politikalarından dolayı ağır bedeller ödedi. Bir anda üç katına fırlayan döviz krizleri sonucunda her iki işyerinden bir tanesi kapandı. ABD’nin hurda silahları başımıza büyük bela açmıştı. FMS kredilerinin ödeme zamanı gelmişti ve faiz sarmalı şimdiki Yunanistan gibi canımıza okuyordu.

Bu arada büyük bir onur kırılması ve facia yaşadık. Almak istemediğimiz buharlı fırkateynleri ( halen kullanımda olan 9 adet Knox sınıfı fırkateyn) zorla bize sattılar. Kaza süsü vererek muhribimizi vurdular. Muavenet faciasını ne yazık ki kimse doğru dürüst dile getirmedi.  Hâlbuki Yeni Asya gazetesi, bu kabul edilmesi güç durumu detaylı olarak kamuoyuna açıklamıştı.

Şimdi her iki ülke aklını başına almalı büyük devletlerin oyuncağı olma sonucunu veren aşırı silahlanma politikalarına son vermelidirler. Ege denizi, savaş gemilerinin cirit attığı bir manevra alanı değil, her iki ülkeye de para kazandıracak turist gemilerinin dolaştığı bir barış denizi haline getirilmelidir.

Bunun için Yunanistan ekonomik krizi bir fırsat olabilir. Amerikan hurdaları ve özellikle de buharlı fırkateynler derhal her iki ülke tarafından ABD’ye iade edilmelidir. “Alın başınıza çalın” diyerek gereksiz silahlanma yarışından kurtulma şansımız doğmuştur.

Barış denizi sayesinde Yunanistan’ın en önemli sorunu olan ihtiyar nüfus patlamasının da önüne geçilebilir. Genç ve dinamik Türkler, Yunanistan’ın başta denizcilik sektörü olmak üzere yaşlanan nüfusuna çare olabilir. Hem Yunanlılar kazanır hem de Türkler. Kaybedecek olan ise başta ABD olmak üzere silah satıcısı ve kan dökmekten zevk alan devletlerdir.

İşte büyük bir fırsat…

Vehbi Horasanlı

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Bu kategoriden diğerleri: « Antika bir durum Şeytan Üçgeni »

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...