Perşembe, 13 Ekim 2011 17:01

Bulut Projesi de yargı önünde

Yargı, nihayet Hava Kuvvetleri'nde, “irtica ile mücadele” adı altında 1987-1997 yılları arasında uygulanan sorgulamalara el attı. Askerlerin yasa dışı sorgulandığı ve adına “Bulut Projesi” denilen yöntem, işkence suçu olarak kabul edildi.

Soruşturmayı yürüten Askerî Savcı Hava Hâkim Binbaşı Ali Fuat Kumral, görevsizlik kararı vererek dosyayı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na devretti. Savcı, ordudan ihraç edilirken subaylara uygulanan yasa dışı sorgulama yöntemini “işkence suçu” kapsamında değerlendirerek konuyla ilgili soruşturma dosyasını da sivil savcıya gönderdi. Kuvvet komutanlarının da bulaştığı bu insanlık dışı uygulama şimdi askeri vesayetin etkili olamadığı sivil mahkemelerde görüşülecek.

1987'de “Bulut Projesi” adıyla başlatılan ve yalan makinesinin de kullanıldığı sorgulamalar önce Hava Kuvvetlerinde sonrasında da Deniz Kuvvetlerinde uygulanmıştı. Geçici görevle Kuvvet karargâhına gönderilen subay ve astsubaylar burada 28 gün oda hapsi cezasına çarptırılarak askeri disiplin kurallarına aykırı olarak insanlık dışı uygulamaların yapıldığı özel hücrelere atılmışlardı.

Çeşitli işkencelerin yapıldığı bu operasyon 28 Şubat sürecinde gündeme gelmiş, kamuoyunda tepkiyle karşılanmıştı. İşin ilginç tarafı Ergenekon, Balyoz ve Karargâh Evleri davalarının da temelini teşkil eden soruşturmanın şüphelileri bu projenin de başında bulunuyor.

Balyoz sanığı emekli istihbaratçı Albay Hakan Büyük, “internet andıcı” davasının tutuklu sanığı emekli Albay Fuat Selvi ve Yunanistan'a harekât planlarını satmakla suçlanan istihbaratçı Yüzbaşı Mehmet Barut, bu isimler arasında.

Bulut Projesi, 24 yıl önce Necip Torumtay'ın Genelkurmay 2. başkanlığı döneminde uygulanmaya başlandı. Birçok subay ve astsubay 28 gün oda hapsinde psikolojik ve fiziksel işkenceye maruz bırakıldı. Ardından da ordudan ihraç edildiler. Bazılarının yalan makinesine sokulduğu ileri sürüldü. Hava Kuvvetleri'ne bağlı kışlalarda yapılan işkence sorgulamalarına ilişkin ilk şikâyet ise 1 Aralık 2010'da adlî yargıya yapıldı. Emekli Hava Yarbayı mağdur sıfatıyla, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Başvuruyu inceleyen sivil mahkeme, görevsizlik kararıyla dosyayı askerî yargıya iletti.

Dosyayı alan Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı, 29 Aralık 2010 tarihinde soruşturma başlattı. Askeri Savcı, işkenceye maruz kalan 53 subay ve astsubayın ifadesine başvurdu. İrtica ile suçlanan askerler, ifadelerinde, o dönemdeki ismiyle 28 gün oda hapsinde kaldıkları Hava Ulaştırma Grup Komutanlığı'na görevlendirildikleri yönündeki emir ile gittiklerini belirttiler.

Askerler, camları kontrplakla çivilenerek kapatılmış, bir yatak, bir sandalye ve bir küçük masa ile 24 saat yanan tavan lambası bulunan yerde 28 gün oda hapsine maruz kaldıklarını söylediler. Üniformalarının çıkartılarak üstlerinin de arandığı ve dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı imzalı ve “irticai faaliyetlere karıştıkları” için oda hapsine mahkûm edildiklerini belirten bir yazı ile karşılaştıklarını, karanlık bir odaya götürüldüklerini ve 4-5 projektörün gözlerine tutulduğunu ifade ettiler. Düşman esirlerine dahi yapılmayacak muamelelerin yapıldığı bu uygulama beğenilmiş olacak ki Deniz kuvvetlerine de sirayet etti. İçinde geleceği parlak kurmay subayların bulunduğu işkence hücrelerinde bu sefer denizciler cezalandırıldı.

Projektörlerin arkasındaki kişilere, eşinin neden başörtülü olduğu ve niçin içki içmediği yönünde sorular sorulmuş daha sonra Poligraphy (yalan makinesi) testi yapılmıştı. Askeri Savcı Ali Fuat Kumral, maruz kalınan eylemlerin TCK'da düzenlenen işkence ve kötü muameleyi yasaklayan hükümler çerçevesinde ele alınıp değerlendirilmesi gerektiğine karar verdi. Şüphelilerin birçoğunun emekli olduğunu belirten Kumral, 353 sayılı kanunun 17. maddesi uyarınca askeri mahkemelerin görevinin sona erdiğini belirterek şikâyetçilerin ve tanıkların beyanlarına konu olan eylemlerin soruşturulmasının adli yargının görevine girdiğini ifade etti.

Evet, “zulüm payidar kalmaz”. Dindar olduğu gerekçesi ile önce sivil vatandaşlara sonra hızını alamayıp askeri personele işkence yapanlar şimdi hesap verecekler. Cenabı Allah mehil (süre tanır) verir lakin ihmal etmez. Bu dünyada olmasa bile hesap günü Mahşer’de muhakkak kişiden sorulur. Kimsenin ettiği yanına kar kalmaz.

Çok değerli bir denizci subay arkadaşım Ankara’daki bu işkenceye maruz kalmış sinir krizleri geçirerek acilen hastaneye kaldırılmıştı. Bu yüzden sinirsel olarak kalıcı rahatsızlıklarının devam ettiğini söylüyordu. Bunların hesabının bir gün mutlaka sorulacağını söyleyerek kendisini teskin etmeye çalıştım. Evet, zerre kadar bir iyiliğin veya kötülüğün kaybolmayacağı Mahşer günü herkes için çok dehşetli olacaktır, vesselam.

Vehbi Horasanlı

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...