Peki, nasıl oluyor da bir çapulcu takımı koordineli bir şekilde hareket ediyor ve aynı anda askeri birliklerimizi basarak aslan gibi 24 askerimizi şehit ediyor? Niçin defalarca dile getirilen tedbirler alınmıyor ve gözümüzün yaşı kurumuyor?
Hangi çağda yaşıyoruz? Yüzlerce eşkıyanın bir araya gelip baskına geldiğini fark edemeyecek miyiz? İster Irak’tan ister sınırlarımız içindeki terör kamplarından olsun 200-300 kişi bir araya gelip saldırma kabiliyeti gösteriyorsa, bir şeylerin yanlış yapıldığını anlamak gerekiyor.
Terör öyle kalleş bir saldırıdır ki tamamen bitmesi mümkün değildir. Zira tahrip kolaydır, yıkmak inşa etmek kadar zor değildir. Lakin gerekli tedbirler alınırsa terör cinayetleri bu denli büyük olmaz, daha az can yakardı. Ayrıca dedelerimizden kalma usullerle terörün üzerine giderseniz eşkıyanın suçuna ortak olursunuz. Takkeyi önümüze koyup düşünmek zamanı gelmiş geçmektedir.
Dilimizde tüy bitti, teröristle mücadelede “özel timler ve profesyonel askerler görev almalıdır” dedik. Sınır güvenliği için “modern teçhizatla donatılmış özel sınır birlikleri kurulmalı” diye bas bas bağırdık, kitaplar dergiler çıkardık. Hala hükümetin ve komutanların aklı başlarına gelmedi mi? Gerekli düzenlemelerin yapılması ve mecburi askerlik sisteminin değiştirilmesi için neyi bekliyoruz? Şehitlerimizin cenazelerinin evlerimize gelmemesi için terör örgütünün insafına mı kaldık, anlayamadım, gitti.
Bir defa daha hükümetimize ve Genelkurmay Başkanlığına rica ediyor ve gerekli düzenlemelerin yapılmasını istiyorum. Bunlar:
1. Mecburi askerlik yapan askerler derhal dağlardan ve karakollardan çekilmelidir.
2. Terör örgütüne karşı özel timler ve profesyonel askerlerden oluşturulan askerler görevlendirilmelidir.
3. Devasa ve hantal bir yapıda olan ordunun sayısı azaltılarak tamamen profesyonelleştirilmelidir. Bu sayede kayıplarımızın sayısı azalacaktır.
4. Bölgede görev yapan ve şehit olan askerlerden sorumlu komutanlar hakkında soruşturma açılıp, gerekli istihbaratı sağlayamayan herkesten hesap sorulmalıdır.
5. Ordumuzun küçülmesi ile birlikte tasarruf edilen para ile savunma harcamaları akılcı bir şekilde yapılmalı sınırların korunması ile alakalı modern araç ve gereçlerin temin edilmesi sağlanmalıdır.
6. Derhal “bedelli askerlik yasası” çıkarılarak profesyonel asker ihtiyaçları için bütçe kaynağı oluşturulmalıdır.
7. Yeni bir anayasa çalışmasını beklemeden acil olarak Genelkurmay Başkanlığını, Milli Savunma Bakanlığına bağlanmalı ve eşkıya ile başa çıkacak maneviyatı güçlü askerleri komuta kademesine getirmek zorunludur.
Yöneticilik acizlik çaresizlik makamı değildir, ya vazifeni yaparsın ya da istifanı verir çekip gidersin. Canımız ciğerimiz olan vatan evlatlarının teröristlerin tuzağına düşürülüp şehit edilmesi karşısında sadece konuşmak, havaya kurşun sıkarcasına esip gürlemek en hafif ifade ile ayıptır, günahtır. Bir yerde başarısızlık veya kötü bir sonuç bulunuyorsa sorumluluk baştakilere verilir. Başarı ise herkesin malıdır. Başarıyı başka insanlara dağıttığınız zaman büyüyecektir. Başarısızlık ise yöneticiye verildiği zaman küçülür ve çözüme ulaşmak, yeniden başarılı olmak için şevk verir, insanları yeis belasından kurtarır.
Basında ve çeşitli medya araçlarında yayınlanan çözüm önerilerine kulak tıkamak en büyük ayıpların başında geliyor. Otuz yıldır bir terör örgütünü çökertememiş isen demek ki kullandığın yöntemde bir hata var demektir. PKK terörünün çözülmesi konusunda birçok insanın ortak görüşü “mücadele mükellef askerlerle yani Mehmetçik ile değil, özel kuvvetler ile yapılması” gerektiğidir. Hayatında ilk defa eline tüfek almış bir askeri, teröristin karşısına çıkarmak vicdansızlığın dik alasıdır.
Milyonlarca insanın işsizlik belası ile kıvrandığı, sırım gibi delikanlıların kahve köşelerinde çürüdüğü bir zamanda hala Prusyalılardan kalma askerlik yöntemini kullanmak ve bunu dayatmak, işbilmemenin, bilgisizliğin ve beceriksizliğin bir göstergesidir.
Elbette bu terör sadece şiddet kullanılarak çözülmez. Cehaletin kol gezdiği bir coğrafyada kan akıtılmamasını istiyorsan milletimizin ortak değer yargılarını özellikle de dini duygularını harekete geçirmek gereklidir.
Bakınız, Meclisin ilk yıllarında Bediüzzaman on maddelik bir beyanname neşrederek milletvekillerini ikaz ediyor. Memleketimizin içine düştüğü bu terör felaketinin en önemli sebebi, bu önerilerin aradan 90 yıl geçmesine rağmen yeteri kadar dikkate alınmamasıdır. Bütün yöneticileri memleketimizin yetiştirdiği en büyük âlim olan Bediüzzaman’ı dikkatle dinlemeye davet ediyorum. Aksi halde akan kan durmayacak, gafil yöneticilerimizin yüzünden anaların gözyaşı dinmeyecektir.
Bediüzzaman, şöyle bir örnek vererek Güneydoğu’da yapılması gereken en önemli icraatın yöneticilerin dindar olması gerektiğini nazara vermesidir. Bir zaman Beytüşşebap aşiretlerinden bir tanesi devlete isyan etmiştir. Niçin isyan ettikleri sorulduğunda “kaymakamımız namaz kılmıyor?” cevabı işitilir. Bu sözü söyleyenler hem namazsız hem de eşkıya olan insanlardır.
Şimdi bu eşkıyanın günümüz versiyonu olan PKK’ya karşı en etkili çözüm dindar yöneticilerin işbaşına gelip dini hassasiyetleri ön plana çıkarmasıdır. Din ilimleri ile birlikte fen ilimlerinin birlikte öğretildiği eğitim kurumları, değil PKK, CIA’nın MOSSAD’ın canına okur ve planlarını bir bir yere serer. Bu sayede terör için yaptıkları büyük emek ve harcadıkları milyarların hepsi boşa gidecektir, vesselam…