Çarşamba, 13 Eylül 2017 11:55

28 Şubat ve Fetö İşbirliği

Geçtiğimiz hafta 28 Şubat davasının 90. duruşması yapıldı. Bu süreçten zarar görmüş onca mağdurlarla birlikte ben de davanın müdahilleri arasındaydım. Darbenin birçok paydaşı olmasına rağmen Savcılık davayı sadece Batı Çalışma Grubu (BÇG) hakkında açmıştı. 103 kişinin yargılandığı duruşmalarda sanıklar önceleri BÇG’nin varlığını inkâr ediyorlardı. Ne var ki 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra 180 derece dönüşle, bu yapının Fetö ile mücadele etmek üzere kurulduğunu iddia etmeye başladılar. Daha da ileri giderek 28 Şubat sürecinde Silahlı Kuvvetlerden ihraç edilen Subay ve Astsubayları da Fetö'cü olmakla itham ettiler. Biz kendilerine cevap olarak şunu söyledik; “Şu anda 15 Temmuz darbesine karışan tutuklu ve firari konumunda olan 159 tane General ve yüzlerce Albay var. Bunlar 28 Şubat döneminde Üsteğmen veya Yüzbaşı rütbesindeki subaylardı. Şayet o vakitler Fetö'cüleri ihraç etmiş olsaydınız bunlar 15 Temmuz’da darbeci olarak karşımızda olmazdı. Siz, milliyetçi, muhafazakâr ve dindar Subay/Astsubayları ihraç ederken onlardan boşalan kadrolara Fetö’cülerin yerleşmesi için büyük bir alan oluşturdunuz. 15 Temmuz’a giden yolun taşlarını siz döşediniz.”

28 Şubat'ta darbeciler binlerce Subay ve Astsubay hakkında eşi başörtülü mü, namaz kılıyor mu, Cuma namazlarına gidiyor mu, eğlence gecelerine katılıyor mu, alkol alıyor mu gibi basit ölçülerle değerlendirerek ihraçlar yaptı. Halbuki Fetöcülerin itiraflarından öğrendik ki bırakın başörtüsünden vazgeçmek, namazı imaya çevirmek – nasıl bir şey oluyorsa-, içki içmek ve gerektiğinde zina bile tedbir adı altında meşru idi. Vatanına, milletine ve devletine bağlı Subay ve Astsubaylar ise gizlenme gereği duymadılar. Çünkü bu coğrafyada namaz kılmak cuma namazına gitmek kadınların başörtüsü takmasından daha doğal bir durum olamazdı.

Darbeciler hep aynı

15 Temmuz davalarını takip etmeye çalışıyorum. Sanıkların savunma stratejileri inkâr ve ret üzerine kurulu. İfadelerin ortak teması özetle şöyle; hatırlamıyorum, bilmiyorum, görmedim, duymadım, yapmadım. Belli bir merkezden yönlendirildikleri belli olan sanıkların diğer bir ortak özellikleri ise yaptıklarından dolayı en küçük bir pişmanlık duymuyor olmaları.

İlginçtir 28 Şubat davasına katıldığım duruşmalarda da benzer tavrı aynen görüyorum. Sanıklar kendilerinin suçsuz olduğunu, kanunsuz hiçbir iş yapmadıklarını ve masum olduklarını iddia edebiliyorlar. Hâlbuki bu süreçte 6 milyon kişi fişlendi. Ötekileştirilenler arasında milli ve yerli olan tüm sivil toplum kuruluşları, memurlar, üniversite hocaları, esnaflar, öğrenciler ve aklınıza gelen tüm kesimler vardı. Öğrenci sayısı 960 bin olan imam hatip okullarının önünü kesmek için kesintisiz eğitim adı altında bir uygulama yapıldı ve bu okullarda okuyanların sayısı 60 binlere kadar indi. İHL2i meslek lisesi kategorisinde olduğu için diğer meslek liselerinin de önü kesilmiş oldu. Eğitime vurulan bu darbe sonunda birkaç neslin istikbali karartıldı. 12 yaşından küçük çocukların Kur'an kursuna gitmeleri yasaklandı.

Türkiye ekonomi cephesinde en büyük krizi yine bu dönemde yaşadı. 22 banka battı ve milyarlarca dolar borç milletin sırtına yüklendi. Tüm bunlar olurken o sürecin kudretli generallerinden bazıları emekli olduktan sonra yüksek maaşlarla holdinglerin ve bankaların yönetim kurulu üyesi oldular. Yargılandıkları duruşmalarda görüyorum ki yaptıklarından dolayı en küçük bir pişmanlık duymuyorlar.

17/25 Aralık Yargı Darbesi Devam Ediyor

2013’de Fetö’nün 17/25 Aralık yargı darbesi Türkiye’de bertaraf edilmişken ABD’de bir mahkeme o tarihte ekonomiden sorumlu bakan olan Zafer Çağlayan hakkında yakalama kararı çıkardı. Daha önce bu bu süreçle alakalı olarak Rıza Zarraf ve Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Amerika Birleşik Devletleri'nde gözaltına alınmıştı. Gelişmeler gösteriyor ki bu defa Fetö’nün iplerini elinde tutan sahipleri bizzat devreye girmiş durumda. Belli ki bundan sonra diğer devlet adamlarımıza karşı adım atmaktan çekinmeyecekler. Her ne kadar Feto ile mücadele ettiğimizi söylesek de işin gerçeği şu ki karşımızda ABD var ve onunla da mücadele ediyoruz.

Ancak ümitsizliğe gerek yok, biz Türkiye'nin ABD ile örtülü bir savaşta olduğunu biliyoruz.

Onlar;

-7 Haziran seçimlerinde saldırdılar, 01 Kasım Seçimlerinde mağlup oldular.

-PKK'yı hendeklere soktular, 6 ay içinde imha edildiler.

-FETÖ'yü devreye soktular 6 saat içinde örgüt çökertildi.

-DEAŞ'ın elindeki Cerablus'u PYD'ye teslim hazırlığı içerisinde iken TSK sınır ötesi harekat ile El Bab'a kadar olan bölgeyi kontrolü altına aldı.

-Türk askerini Irak'tan çıkarmak istediler, Türkiye Irak'ta daha güçlü hale geldi.

ABD yeni bir hamle yaparsa, bir mağlubiyet daha alır. Yeter ki bir olalım.

Teşekkürler

Geçtiğimiz hafta bayram vesilesiyle Sivas'a ve doğup büyüdüğüm Suşehri’ne gelmek nasip oldu. Her ne kadar önce üniversite ve ardından gelen memuriyet sebebi ile Türkiye'nin birçok yerinde bulunmuş olsak da doğup büyüdüğümüz havasını teneffüs ettiğimiz, ekmeğini yediğimiz, suyunu içtiğimiz memleketimizden kopmadık. Sivas’a her gelişimde kavrulmuş toprak kokusunu, insanı yakan güneşini, söğüdün ferahlatan gölgesini velhasıl her şeyini doyasıya yaşamak imkânına buldum. Her saniyesi dolu dolu geçen bu üç gün içerisinde dostlarımla akrabalarımla hasret giderdik.

Ankara’da görülmekte olan 28 Şubat Davası’na katılmak üzere yola çıktıktan sonra Sivas’ta verdiğimiz kısa bir molada Murat Toraman kardeşimle bir araya gelmek nasip oldu. Görüşmemizde, yazı yazma teklifi aldım. Sivas’lı hemşehrilerimle hasbihal edebilmek için bundan daha iyi bir fırsat olamazdı. Memnuniyetle kabul ettim. Nazik daveti için Murat kardeşime teşekkür ederim.

Türkiye’mizde ve bulunduğumuz coğrafyada gündem çok hızlı değişiyor. İlk yazıda birden fazla konuyu ele almaya çalıştım. Bundan sonraki yazılarda bölgemizdeki yaşananların yanında, devletimizi ve milletimizi etkileyen gelişmeler hakkında da değerlendirmelere yer vermeye çalışacağım.

Selam ve dua ile..

İbrahim Keleş

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...