Salı, 14 Ekim 2008 10:32

YAŞ'IN GÖTÜRDÜKLERİ

YAŞ’IN GÖTÜRDÜKLERİ

Yoğurdu Dünyaya biz öğrettik, hepimiz biliriz sütten yapılır. Anadolu da yoğurt yayıkta sallanarak veya fişek denilen aletle dövülerek işleme tabi tutulur. Bu ameliye sonunda yoğurdun içinde bulunan yağ üzerine çıkar. Bu yağ alınır. Geriye ayran kalır. Ayran yağa göre hem daha az besleyici, hem de değeri düşüktür. Güneydoğuda çalıştığım yıllarda ayranların dağlara döküldüğünü de gördüm.

Serdar ARSEVER bey 14 Ekim 2008 tarihli Vakit gazetesindeki köşesinde “TSK’nın son birkaç ayına değil, en azından son yirmi yılına göz attığınızda “dikkat çekici” bir tablo ile karşılaşıyorsunuz...
Binlerce mensubunu “disiplinsizlik” gibi “ne manaya geldiği meçhul” (!) bir gerekçeyle “kapı dışarı eden” TSK’nın bu ameliyeden fena halde zararlı çıktığını kim inkar edebilir...”
 
diyor.

Ben  emekli bir asker olarak inançlarını yaşamaya çalıştıkları, yaşadıkları için hiçbir mahkemeye çıkarılmadan “disiplinsiz” diye Yüksek Askeri Şura Kararı ile ordudan uzaklaştırılan bu arkadaşlara yoğurdun yağı diyorum.

Evet TSK bu arkadaşları tasfiye etmekle çok zararlı çıkmıştır. Bu arkadaşlar ortada; bugüne kadar isimleri ne yolsuzluğa ne de hukuksuzluğa karıştı. TSK ya ve Millete zara verecek  hiç bir faaliyetleri olmadı.

Onlar ASDER (Adaleti Savunanlar Derneği- www.as-der.org.tr) vasıtasıyla “ Ben Disiplinsiz Değilim” “Bağımsız Türk Mahkemelerinde Yargılanmak İstiyorum” diyerek haklarını arıyorlar. Kaybedilen haklarını alacaklarına inancım kesin,  zira tarihte hiç bir zulüm ilelebet payidar olmamıştır.

Devam ediyor  yazar “Atılanların büyük bölümü, kendilerini yakından tanıyanlarca, “vatansever, dürüst ve çalışkan adamlar” olarak nitelendiriliyor...
Acaba;
Bu “başarılı” askerler, Ordu’dan atılmamış olsalardı...
“Terörle mücadele”de daha etkili olmaz mıydık?..
Daha az “baskın” daha az “şehit”, daha az “yıkım”, “gözyaşı”, “feryat” vesaire!..
YAŞ’ın yargısız infazları PKK’yla mücadeleye fayda mı sağladı yoksa zarar mı verdi?
Tartışmaya değmez mi?..”
 diye soruyor.

Görevde iken o bölgede bir süre çalıştım. Bölgeye gitmeden önce bize verilen kurslarda Teröristi balığa halkı denize benzetirdi hocalarımız. “Halk devletinin yanında olursa terörist barınamaz” derlerdi. Halkın devletin yanında yer alması için devleti temsil eden bizlerin nelere dikkat etmemiz gerektiğini anlatırlar derslerde.

Halkla kaynaşmamız için milli ve manevi değerlerden bahsettiler. Cuma namazına gitmemizi, camilerin, okulların onarılmasına yardım etmemizi tavsiye ettiler. Belki de biliyorlardı Anadolu insanının (kendisi yerine getirmese bile) idarecilerinin dindar olmasını istediklerini.

 Bizleri motive etmek için ayet okudular, hadis söylediler şehit’lere ölü demeyiniz diye. Onlar da biliyorlardı manevi değerleri, inancı sağlam kişilerle terörle mücadelenin daha etkili olacağını.

“Zorla atılanlar zorla tutulanlar”  başlığı altında gönüllülerle gönülsüz olanların mukayesesini yapıyor ve bazı generallerin hatıralarına yer veriyor yazar.

Şehitlik dini bir kavramdır. Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? Şehitliğin ölümsüzlük şerbeti  olduğunu…

                                                                                                                                   14.10.2008

 

Son Düzenlenme Salı, 14 Ekim 2008 10:47
Nurettin Yavuz

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...