Perşembe, 25 Aralık 2008 02:19

YILBAŞI GELİRKEN

      YILBAŞI GELİRKEN

                                                                                                                                           Prof.Dr.Mustafa NUTKU

Bir yılbaşı daha geliyor... Niyet, fikir ve hareketleri yaradılışlarının ve bu dünyada bulunuşlarının hikmetine ve gayesine uymayanların, bir senedeki 365 günün son gününün son gecesinde ifrata varan günah işleme azgınlığı ve Allah'a isyan hallerinin tezahür ettiği bir zaman merhalesi olarak da diğer zamanlardan tefrik edilir, miladî yılbaşı...

Avrupanın sefahetinin taklidçiliğinin ve oradan yapılan bize zararlı işalat nevilerinden bir misalini teşkil ettiği için, yılbaşı eğlenceleri, adı altında işlenen rezaletler üzerinde ibretle biraz durmakta fayda olabilir.

Bu sefahet mukallidlerinden birine: "- Nedir bu sizin yaptığınız rezalet böyle?" diye sorsanız, belki yılbaşı eğlencelerine karşı çıkmayı da "çağdışı" olmak sebebine bağlayıp, "tutarsız" bir müdafaaya başlar: Neymiş, insan bütün bir sene çalıştığı, yorulduğu için bütün bir senenin yorgunluğunu gidermek ve yeni yıla zinde bir şekilde girmek için eğlenirlermiş... Hem yeni bir yıla neşeli bir şekilde eğlence sarhoşluğu içinde girerlerse, bütün bir yıl da eğlenceli ve neşeli geçermiş.. Hem bu gibi durumlarda çılgıncasına eğlenmesini bilmeyen, çalışmasını da bilemezmiş (?).

Ehl-i hakikat olan okuyucuların okurken yüzlerini buruşturacakları bu kabil, çocuk avutmak için söylenen sözlere benzeyen "tutarsız" gerekçelerden daha fazla nakilde bulunmağa ihtiyaç yok. Hepsinin müşterek vasfının ne olduğu görülüyor.

Yılbaşındaki sefaheti "Batı malıdır" diye düşünmeden aynen alanlar, Batı'nın daha iyi mallarının da bulunabileceğini bilmiyorlar mı? Yoksa sefahatını almak temayüllerine daha uygun olduğu için mi, onu Avrupa'nın daha iyi taraflarına tercih edip alıyorlar?

Mesela Dr. Alexis Carrell de bir batılıdır ve buna rağmen bakın neler diyor:

“Hayat disiplinsiz ve gayesiz olduğu zaman, tabiatıyla eğlence denilen bataklığa dökülür...”

“Eğlence içinde geçmiş bir hayat kadar mânasız bir şey yoktur.”

“Hayat dans etmekten, delice otomobil sürmekten, sinemaya gitmekten yahut radyo dinlemekten ibaretse, yaşamak neye yarar?”

“Eğlence, aptalların saadetidir.”

Hikmetin asıl beşiği Şark'tır. Peygamberler de büyük hükemâ da hep Şark’tan çıkmıştır. Hikmet arayan bir Şark’lının nazarını Garb’a çevirmesi, kendi evinin eşiğini biraz kazmakla bulabileceği büyük hazineden bihaber, dünyanın öbür ucuna altın aramak için gidenin haline benzetilebilir. Fakat şuursuz olarak Batı’nın taklitçiliğini Batı’lılara karşı bir aşağılık duygusunun tesiriyle yapanlara bir nevi ilaç olarak, Batı’lı bazı mütefekkirlerin hakikate muvafık bazı sözlerinden iktibaslar yapmakta belki fayda olabilir diye, Dr. Alexis Carrel'in yukarıdaki sözleri nakledilmiştir.

Şimdi de kapımızın eşiğini biraz kazalım ve oradaki defineyi keşfedelim:

 20. asır Türkiye'sinde yaşamış büyük bir zatın, hakikat davasının müdafaasıyla geçen seksen yılı aşan ömrünün mahsullerinden biri ve hergün kıymeti, ehemmiyeti daha fazla anlaşılmağa devam eden altıbin sayfayı aşan telifatından, ayni mevzuyla alakalı birkaç paragraf nakledelim:

"Kat'iyyen bil ki: Hilkatin en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesi 'İman-ı Billah' tır. Ve insaniyetin en âli mertebesi ve beşeriyetin en yüksek makamı, İman-ı Billah içindeki 'Mârifetullah' tır. Cin ve insin en parlak saadeti ve en tatlı nimeti, o marifetullah içindeki 'Muhabbetullah'tır. Ve ruh-u beşer için en hâlis sürur ve kalb-i insan için en safî sevinç, o Muhabbetullah içindeki 'lezzet-i ruhaniye'dir. Evet, bütün hakikî saadet ve hâlis sürur ve şirin ni'met ve safî lezzet, elbette Mârifetullah ve Muhabbetulllahdadır. Onlar onsuz olamaz.

Cenab-ı Hakkı tanıyan ve seven, nihayetsiz saadete, ni'mete, envâra, esrâra; ya bilkuvve veya bilfiil mazhardır. O'nu hakikî tanımayan, sevmeyen, nihayetsiz şekavete, âlâma ve evhama mânen ve maddeten mübtelâ olur. Evet, şu perişan dünyada, avâre nev-i beşer içinde, semeresiz bir hayatta; sahipsiz, hâmîsiz bir surette; âciz, miskin bir insan, bütün dünyanın sultanı da olsa kaç para eder. İşte bu avâre nev'i beşer içinde, bu perişan fani dünyada; insan, sahibini tanıyamazsa, mâlikini bulmazsa, ne kadar bîçâre sergerdan olduğunu herkes anlar. Eğer sahibini bulsa, mâlikini tanısa o vakit rahmetine iltica eder, kudretine istinad ilticâ eder, kudretine istinad eder. O vahşetgâh dünya, bir tenezzühgâha döner ve bir ticaretgâh olur.                                             (RNK-MEKTUBAT)

"Hayat ise, eğer îman olmazsa veyahut isyan ile o îman te'sir etmezse: hayat, zâhirî ve kısacık bir zevk ve lezzetle beraber, binler derece o zevk ve lezzetten ziyade elemler, hüzünler, kederler verir. Çünki, insanda akıl ve fikir olduğu için, hayvanın aksine olarak hazır zamanla beraber geçmiş ve gelecek zamanlarla da fıtraten alakadardır. O zamanlardan dahi hem elem, hem lezzet alabilir. Hayvan ise, fikri olmadığı için, hazır lezzetini, geçmişten gelen hüzünler ve gelecekten gelen korkular, endişeler bozmuyor. İnsan ise, eğer dalâlet ve gaflete düşmüş ise, hazır lezzetine geçmişten gelen hüzünler ve gelecekten endişeler o cüz'î lezzeti cidden acılaştırıyor, bozuyor. Hususan gayr-i meşru ise, bütün bütün zehirli bir bal hükmündedir. Demek, hayvandan yüz derece, lezzet-i hayat noktasında aşağı düşer. Belki ehl-i dalaletin ve gafletin hayatı, belki vücudu, belki kâinatı; bulunduğu gündür. Bütün geçmiş zaman ve kâinatlar onun dalaleti noktasında mâdumdur, ölmüştür. Akıl alâkadarlığı ile ona zulmetler, karanlıklar veriyor. Gelecek zamanlar ise, îtikatsızlığı cihetiyle yine mâdumdur. Ve ademle hasıl olan ebedî firaklar, mütemadiyen onun fikir yoluyla hayatına zulmetler veriyorlar. Eğer, iman hayata hayat olsa; o vakit hem geçmiş, hem gelecek zamanlar îmanın nuruyla ışıklanır ve vücut bulur. Zaman-ı hâzır gibi ruh ve kalbine îman noktasında ulvî ve manevî ezvakı ve envar-ı vücudiyyeyi veriyor...”

…………………………….

"İşte, hayat böyledir. Hayatın lezzetini ve zevkini isterseniz, hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve ferâizle zinetlendiniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz"                                   (RNK-SÖZLER)

 

Prof.Dr. Mustafa Nutku

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...