Cuma, 11 Eylül 2009 05:07

DENİZCİNİN RAMAZANI 5

DENİZCİNİN RAMAZANI 5

 

 Gemilerde aşçının iftar yemeğini hazırlaması

 

Ramazan ayında gemi aşçıları günde beş defa sofra hazırlamak zorunda kalırlar. Zira oruç tutmayanları da hesaba katmak gereklidir. Bununla birlikte sofra tertibini değiştirmeye gerek yoktur. Örneğin akşam yemeği ile iftar yemeği aynı mönüden oluşmaktadır. Sahur yemeğinde ise kahvaltı ile birlikte öğle yemeği bulunur.

Sonuçta aşçılar günde sadece iki defa yemek yaparlar. Fakat beş defa sofra kurulmuş olur. Sorun yemeğin sıcak verilmesi konusudur. Genellikle aşçılar oruç tuttuğu için oruçlu olanlar biraz daha şanslı olurlar.

Aşçıların birinci amiri olan 2.Kaptanlar yemek zamanı konusunda çok fazla ısrarcı olmazlar. Önemli olan yemeğin nefaseti ve zamanında çıkmasıdır.

Genellikle aşçılar akşam yemeğini hazırlayıp istirahata çekilirler. Ertesi günkü öğle yemeğini ise sahur vaktine yakın hazırlamayı tercih ederler. Kamarotların işi ise gerçekten zordur. Günde beş defa sofra kurup kaldırmak onları daha fazla yorar.

Ne ilginçtir, birlikte aynı gemide çalıştığım kamarotların neredeyse tamamı oruçlarını tutuyordu. Bazıları Ramazanın son günlerinde bırakıyordu ama “kamara personeli” adı verilen aşçı ve kamarotların diğer denizcilere göre daha sebatkâr olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Her iftar sofrası gibi gemicilerin sofraları da zengin görünür. Gerçi diğer günlerdeki yemeklerden farklı şeyler yoktur lakin açlığın katkısı ile kuru bir ekmek bile çok lezzetli olmaktadır. Zaten orucun bir hikmeti de kıymetini çoğu zaman bilemediğimiz nimetleri oruç vasıtası ile fark etmemizdir.

 

 

 Ramazanda sabır

 

Gemi komutanları ve kaptanlarının oruç tutması birçok denizci tarafından istenmez. Zira bazıları oruçlu iken öyle agresif olur ki “tutmasa daha iyi olur” diye söylendiğini çok defa işitmişimdir.

Bahriyede iken bir gemi komutanımız oruçlu olduğu zamanlarda çok kişinin canını yakmıştı. Suçsuz yere ceza alan denizci arkadaşlarım sırf bu yüzden Ramazan ayının gelmesinden hoşlanmazdı.

Oruçlu olmak insanları incitmeyi gerektirmez. Yunus Emre’nin:

 

Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil.

Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil.

 

Dediği gibi, insanları kırıp dökerek sevap değil, günah kazanmak nasıl bir iştir, ben hala anlayabilmiş değilim.

Cenabı Allah, “kul hakkı ile yanıma gelmeyin” buyurmaktadır. Her günahı affetmekte fakat insanlara karşı borcu olanları, karşılığını ödetmeden affetmemektedir.

Bir kul hesap gününde mizana çıktığında önce haksızlık ettiği kişilere kendi salih amellerini vererek ödeşir. Eğer ameli kalmaz ise bu sefer haksızlık ettiği kişilerin günahını boynuna yüklenir.

O halde “ben oruçluyum o yüzden yakıp yıktığım için kusuruma bakmayın” özrünün ne kadar anlamsız olduğu ortaya çıkmaktadır. Allah, Gafururrahim olduğu için bağışlamayı çok sever fakat kul hakkıyla ölenleri en küçük noktasına kadar ödeştirmeden cennetine koymaz, vesselam…

 

  Ummadığın taş baş yarar

 

Askeri okuldaki ikinci yılımda Ramazan ayı oldukça farklı olmuştu. Zira Ramazan orucu bu sene Türk öğrencilerine de serbest bırakılmıştı. Hatta oruç tutmak isteyen öğrencilerin isimlerini yazdırmaları istenmişti.

Benimle birlikte sınıfımızdan 50–60 öğrenci ismini yazdırmıştı. Tabur komutanımız bu sayıdan hoşlanmamış olacak ki bütün öğrencileri topladı. Yaz aylarına rastlayan Ramazan ayında oruç tutmanın çok güç olacağını spor ve askeri eğitimin yanı sıra derslerinde oruç tutmaya mani olduğunu söyledi.

Bu esnada Okulun basketbol takımında oynayan ve başarılı bir oyuncu olan bir arkadaşımız “müracaatım var komutanım” diyerek taburun önüne çıktı. Pek dindar birisi olmadığı için “bakalım neler yumurtlayacak?” Diye beklerken büyük bir sürpriz ile karşılaşmıştık.

Bu öğrenci “her türlü güçlüğe rağmen oruç tutmak istediğimizi” söyledi. Ben de dâhil olmak üzere bütün arkadaşlarım onun bu cesaretinden dolayı bir hayli şaşırmıştık.

Komutan ise bir hayli sinirlenmişti “ne haliniz varsa görün” diyerek taburu terk etti. İlginçtir, komutanın ayrılmasından sonra yeni bir liste yapılmıştı ve bu liste önceki listeye göre daha kalabalıklaşmıştı.

Bu olay bana şunu öğretti ki “hiçbir zaman ön yargılı olmak doğru değildir”. İnsanların ne zaman nasıl tepki vereceği belli olmaz. Zira biz onların iç dünyalarını bilemeyiz. Belki annesinden veya bir büyüğünden çok güzel dersler almış kendisini eğitmiş olabilir. O yüzden insanların tutum ve davranışlarından hatta konuşmalarına ve giysisine bakıp hüküm vermemek gerekir. Nice insanlar vardır ki güzel bir davranış sayesinde hidayete kavuşur.

Peygamberimiz “Bir kişinin hidayetine vesile olmak sahralar dolusu kırmızı koyunu sadaka vermekten hayırlıdır” mealinde buyurarak, kavli leyyin ile yaklaşmanın ve imani konularda önyargılı olmadan güzel ifadeler kullanmanın önemini vurgulamaktadır.

Rabbim hepimizi hidayete kavuşan kullarından eylesin…

 

 Zorla oruç tutulur mu?

 

Eğer asker isen olur. Zorla oruç da tutarsın. Bakın yaşadığım ilginç bir olayı anlatayım.

Bahriye Mektebindeki ikinci Ramazanımız çok güzel geçmişti. Fakat yine de önceki yıl yaşadığımız Ramazan’ı unutamıyorduk. Geçen yıl belki soframız zengin değildi ama arkadaşlarımızla zorluklara ve haksızlığa karşı gösterdiğimiz direnç çok daha lezzet katıyordu. Zaten yıllar geçtikten sonra bile o iftar yemeklerindeki tadı hiçbir yerde bulamadım.

Üçüncü ve dördüncü sınıflarda da serbestçe orucumuzu tuttuk. Nihayet bizim sınıf mezun olacaktı. Son yılımızda çok hoş bir Ramazan Ayı yaşamıştık. Zira Alay Komutanımız Kadir Gecesinde harika bir iftar yemeği vermişti. Soframızda adeta “kuş sütü eksikti”.

Bizi çok güldüren ve asla unutamayacağımız hadise ise Bölük ve Tabur Komutanlarının zorunlu olarak oruç tutmaları idi. Dinle diyanetle alakası olmayan birçok komutan iftar yemeğimize katılmış duyduğumuza göre oruç da tutmuşlardı.

Çok değil sadece 3 yıl önce iftar yemeği için girmeye çalıştığımız yemekhaneden kovulmuş ceza almaktan son anda kurtulmuştuk. Şimdi ise aynı okulda dillere destan harika bir iftar yemeği yiyor bizi yemekhaneden kovan Bölük Komutanları zorunlu olarak oruç tutuyordu.

Bu nedenle o yıl görev yapan Alay Komutanımızı bütün öğrenciler çok severdi. Bu iftar yemeğinden sonra sevgimiz daha da çok arttı. Öyle ki ertesi sene Amiral olanların arasında bu komutanımızı görünce sevincimiz bir kat daha artmıştı. Zira dini değerlere önem veren onlara saygılı davranan bir komutanın Amiral olması beklenmezdi. Ama olmuştu işte.

Sakın biz öğrencilerin onun gıyabında yapmış olduğumuz duaların sonucu olmasın sakın. Zira bir kişinin arkasından yapılan dua hem o kişi için hem de kendisi için çok daha makbul olmaktadır.

Cenabı Allah’tan oruç tutanlara kolaylık gösteren tüm komutanlarımızı ve iş sahiplerini işlerinde muvaffak kılmasını niyaz ediyorum…

 

Keyfe göre tekrar yasaklanan oruç

Bahriye mektebinden bizim sınıf mezun olmuştu. Son senemizde gördüğümüz Ramazan ayının güzelliğini unutamamıştık. Fakat bizden sonraki ilk yıl haksız ve insafsız uygulamalar tekrar başlamıştı.

Gerçi oruç tutmak yasaklanmamıştı fakat yemeklere girme mecburiyeti vardı. İftar saati sekizde olduğu halde akşam yemeği altıda veriliyordu ve yemeğe katılmayanlar hafta sonu izinsiz kalıyorlardı.

O yıllarda ihtilal yapan Cumhurbaşkanı sahneye çıkmış “irtica” nutukları atmaya başlamıştı. Nutuklar etkisini göstermiyor da değildi. Yüzlerce öğrenci askeri okullardan ayrılmak zorunda kalmıştı.

Öğrenci velileri okula çağırılıyor “oğlunuzu okuldan atacağız, iyisi mi siz dilekçe verin eğitim imkânı tamamen kısıtlanmadan öğrenciniz yoluna devam etme imkânı bulsun.” deniliyordu. Hani üniversitelerde kız öğrencilere uygulanan “ikna odası” benzeri bir uygulama o yıllarda askeri okullarda uygulanmaya başlamıştı.

Bizim sınıf arkadaşları şimdilerde albay oldular. Hatta Amirallik sırası gelenler bile var. Ne yazık ki bir kısmının Ergenekon soruşturması için ifade verdiğini de gördüm. Elbette onların da yaşadıkları bu üzüntülü olayları unutmaları mümkün değildir. Yapılan yanlışlık ve haksızlıkların onları da etkilediğini umuyorum. Şimdi yönetici olan bu eski meslektaşlarım aynı yanlışı tekrarlamamaları bütün sağduyu sahiplerinin beklentisidir.

Eğer yanlışlarda hala ısrar ediyorlar ise genç arkadaşlarıma tavsiyem; bizim yaptığımız gibi sebat etmeleridir. Bunun karşılığını hem bu dünyada hem de asıl yurdumuz ve eninde sonunda gideceğimiz ahirette alacaklardır.

Ben aradan 25 yıl geçmesine rağmen yasak olduğu halde oruç tuttuğum o Ramazanda aldığım lezzeti hiç unutmadım ve daha sonraki hiçbir Ramazan ayında da alamadım. Demek ki doğruluğuna inandığımız bir konuda sebat etmek çok güzel neticeler verebiliyor eşsiz güzellikleri yaşatabiliyor. Zaten insan sabır kuvvetini basit işlerde sarf etmez ise her türlü zorluğa kâfi gelecek bir gücü elde etmiş olur, vesselam…

 

Vehbi HORASANLI

Vehbi Horasanlı

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...