Çarşamba, 01 Aralık 2010 11:58

BEYBABA

Beybaba

Ticaret gemilerinde yaklaşık 13 yıldır çalışıyorum. Bu sürenin ilk iki yılı hariç tamamında gemi kaptanlığı yaptım. Bizim gemilerimizde kaptana “süvari bey” denir lakin bazı gemiciler bana “beybaba” diyordu. Bunun sebebini bilmiyordum lakin yıllar sonra anladım ki “beybaba” ismi donanma subaylarına verilirmiş.

Peki, beybaba ismi nereden gelir onu hiç düşündünüz mü? Bu yazıda hem bunu anlatmak hem de Türklerin yetiştirdiği en büyük gazilerden Oruç Reis’ten bahsetmek istiyorum.

Oruç Reis, Baba oruç diye bilinir ve Barbaros kardeşlerin en cengâveridir. Ağabeyi İshak ve en küçük kardeş olan İlyas ile beraber savaşlarda şehit düşmüşlerdir.  Osmanlı devletine Kaptanı Derya olan Gazi Hızır Hayrettin Paşa ise bu meşhur kardeşlerin üçüncü sırada olanıdır.

Barbaros Kardeşler, Midilli’de doğmuştur ve bir Osmanlı Sipahisi’nin çocuklarıdır. Hızır Reis teknesi ile yakın yerlerde ticaret yaparken gözü pek olan Oruç Reis, daha uzaklara yelken açmış Trablusşam’a gitmeye karar vermişti. Fakat yolda Rodos şövalyelerinin güçlü gemileri ile karşılaşmıştı. Çok kanlı bir savaştan sonra yaralı olarak esir düştü. Küçük kardeş İlyas ise bu savaşta şehit düşmüştü. Önce zindana atıldı sonra da Rodos gemilerinde “forsa” olarak çalışmaya başladı. Hızır Reis ağabeyini kurtarmaya çalışmışsa da buna bir türlü muvaffak olamamıştı.

Fakat oruç Reis bir fırsatını bulup fırtınalı bir günde forsa olarak çalıştığı gemiden kaçmayı başarmıştı. Antalya’da yine bir Türk kaptanı olan Ali Reis’in gemisine ikinci kaptan olmuş o sırada Memluk Türklerinin egemen olduğu İskenderiye şehrine gelmiş onun hizmetine girmişti. Mısır Hakanı Oruç Reis’e 16 pare gemi yaptırmış ve emrine vermişti. Lakin Rodoslular büyük bir donanma ile Oruç Reis’i Payas’ta yakalamış hatta gemilerini yakmış fakat kendisini yakalayamamışlardı. Oruç Reis esaretin ne derece zor bir iş olduğunu gayet iyi biliyordu.

Daha sonra Manisa’da vali olan Şehzade Korkut’un emrine girdi. İki teknesi ile birlikte haçlı gemileri ile amansız bir savaşın içine girdi. Çok büyük başarılara imza atarak Midilli’ye geri döndü.  Lakin Osmanlı devletinde küçük kardeş Yavuz Sultan Selim Han tahta oturmuştu ve Şehzade Korkut’un peşine düşmüştü.  Bu yüzden Midilli’de kalamadı ve yeniden denize açıldı.

Yine Haçlı gemilerini vurmuş ve büyük ganimetlerle İskenderiye’ye gelmişti. Mısır Hakanının huzuruna çıktı ve gemilerini Rodoslulara yaktırdığı için kendini affettirmeye muvaffak oldu. Bu arada Hızır Reis, Şehzade Korkut ile olan yakınlığından dolayı Osmanlı ile ters düşmemek için Midilli’den ayrılmaya karar vermişti. Ağabeyi Oruç Reis’le Tunus’taki Cerbe adasında buluştu ve birleşerek Tunus Sultanından Halkul Vad limanını kiraladılar.

İki kardeş, Akdeniz’de o zamana kadar Müslümanlara aman vermeyen Rodos, Venedik ve İspanyol Korsanlarına karşı başarılı bir şekilde savaşmaya başladılar. Bu arada Engizisyon Mahkemelerinde dininden dönmedikleri için Müslümanlar diri diri yakılıyorlardı. Binlerce Müslüman’ı, hatta Yahudiyi İspanyol zulmünden kurtaran Barbaros Kardeşler, en büyük ağabeyleri İshak ile beraber Cezayir’e gelmişlerdi. Buradaki İspanyollar Müslüman halka zulmediyordu. Bazı şehirleri İspanyollardan kurtaran Barbaros Kardeşler, bütün Müslümanların gözbebeği olmuşlardı. Onlara göre bu kahraman Türkler denizde ve karada savaşmayı çok iyi biliyor yıllardır esir oldukları Hıristiyanlara karşı durmasını biliyorlardı.

Tekrar baba ocağına gelen Barbaros Kardeşlere çok sayıda Türk leventi de katıldı. Şöhretini duyan birçok kişi bu Haçlılara karşı amansız kardeşlere katılmaya devam ediyorlardı. 

Barbaros Kardeşler, Muslihiddin Reis ile Yavuz Sultan Selim Han’a hediyeler gönderip onun hayır duasını aldılar. Hatta Padişah biri Oruç reis’e diğeri de Hızır Reis’e iki mükemmel kadırga yaptırdı ve Türk leventlerine, Barbaros Kardeşlere katılmaları için izin verdi.                 

Hızır Reis Becaye’yi Oruç reis’te Cezayir şehrini İspanyollardan kurtarmış Müslümanların rahat bir nefes almasını sağlamışlardı. Bu arada Tunus Sultanı Osmanlı yardımından dolayı Barbaros Kardeşlere düşman olmuş İspanyollar ile işbirliği yapmaya başlamıştı.

İspanyol Kralı ve Almanya İmparatoru Charles Quint, büyük bir donanma hazırlayarak Cezayir’e saldırdı. Fakat büyük bir yenilgi ile ülkelerine geri dönen İspanyol donanması bu sefer yerel beylerle işbirliği yaparak Barbaros Kardeşlerin üzerine yürüdüler. Tlemsen’de Oruç Reis’i kuşattılar. Bu arada büyük ağabeyleri İshak, Kalatül Kıla’da şehit düşmüştü. Daha önce savaşta kolunu yitiren Oruç Reis bu sefer şehit düşmüştü. İspanyollar mübarek başını keserek İspanya’ya götürdüler.

Hızır Reis hariç bu üç kahraman kardeş şehit düşmüştü. Fakat Hızır Reis, dağılmaya yüz tutan leventleri yeniden bir araya getirmeyi başardı ve İspanyolları büyük bir yenilgiye uğratarak ağabeylerinin öcünü aldı. Şimdi Cezayir’de büyük bir devlet kurmuştu.

Gazi Hızır Hayrettin Paşa, krallığı bırakarak Osmanlı Devletine kaptanıderya oldu. Yavuz Selim gibi oğlu Kanuni Sultan Süleyman’ın da takdirini kazanmıştı. Hatta “Hayrettin” ismini İslam’a yaptığı hizmetlerden ötürü bizzat Kanuni Süleyman vermiştir.

Biz, Hayrettin Paşa’nın kahramanlıklarını bir başka yazıya bırakıp ağabeyi Oruç reis’in şehadetine dönelim. Oruç Reis, binlerce İspanyol’un kuşattığı Tlemsen’den çıkarak bir avuç askeri ile savaşmaya devam ediyordu. Sonunda 340 leventi ile birlikte bir ırmağın kenarına geldi. Köprüyü yıkarak kendisini kurtarabilirdi. Lakin ırmağın öte tarafında leventlerin feryadını duymuştu. Askerlerini öyle çok severdi ki hani bir baba evladını nasıl sever, aynen onun gibiydi.

Geri döndü. Hâlbuki askerlik mesleği şunu icap ettirirdi. Cezayir’e gelip tekrar kuvvet kazanarak yoldaşlarının öcünü almak. Lakin Oruç reis’e leventleri: “Babaoruç” derlerdi. Şanlı Gazi, leventlerine kıyamadı. Tek kolu ile İspanyol askerlerinin üzerine atıldı ve orada şehit düştü.

İşte, Türk denizcisi böyle olur sevgili okuyucular. Ne yazık ki Bahriye mektebinde bunlar bize okutulmadı. Yukarıdaki bilgileri kendi kitaplarımdan aktarıyorum. Bize okutulan Alman Amirali Karl Dönitz’in 2. Dünya Savaşındaki Alman denizaltı harekâtı idi.

Elbette Dönitz’in hatıraları okutulmalı buna karşı değilim. Lakin ondan daha önce Barbaros Hayrettin Paşa’nın hatıraları öncelikle öğrenilmelidir. Deniz Harp Tarihinde bırakın Şanlı denizciyi, Hamidiye kahramanı Rauf Orbay dahi öğretilmedi. Sonra şikâyet edip duruyoruz; niye Batı Çalışma Gurubu dindar subayları fişliyor, bahriyeli subaylar darbecilikle ve casusluk skandalları ile niçin gündeme geliyor, diye.

Evet, bahriyedeki en önemli sorunumuz; denizcileri deniz eğitim kurumlardaki dinimizden ve tarihimizden uzaklaştıran eğitim sistemidir. Kendi tarihine yabancı, batı hayranı genç zabitlerden ne beklenebilir ki.

Rabbimden tüm denizci kardeşlerime selamet getirmesini niyaz ediyorum…

Vehbi Horasanlı

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...