Pazartesi, 28 Mart 2011 14:44

Necip Türk Milleti

Son zamanlarda Ortadoğu’da uzun süre seyahat ettim. Gemimiz özellikle Arap ülkelerine uğruyordu. Son dönemde televizyonlarda Türk dizileri moda olmuş hangi ülkeye gitsem her kanalda bir iki tane Türk dizisi boy gösteriyordu.

Ne yazık ki bu diziler biz Türkleri çok kötü gösteriyor. Aynen bir zamanlar televizyonda “Dallas” isimli bir Amerikan dizisi gibi. Biz de bu dizi nedeniyle bütün ABD vatandaşlarını ahlaksız ve namussuz olarak kabul ediyorduk. Hâlbuki o yıllarda Amerikan ailesi oldukça güçlü ve sağlamdı. Televizyonlarında açık saçık sahneler olmaz, varsa da sansür edilirdi. Fakat tüm dünyada ahlak ve hayâ, bu diziler sayesinde allak bullak edildi. Başta ABD olmak üzere bütün Batı Avrupa devletleri büyük bir ahlaki çöküş yaşadılar.

Şimdi ise aynı şekilde Türk dizileri Arap ülkelerini sarsmaya devam ediyor. Her ne kadar özgürlük ateşini yakarak kâğıt üzerinde kalmış olan demokratik düzeni getirmeye yardım etmişse de ahlaki değerlere verdiği zarardan ötürü daha fazla fenalık yapmışa benziyor. Bir Türk olarak bu dizileri seyreden Araplar tarafından müstehzi bakışlarla alaya alınmak beni de fazlası ile rahatsız ediyor. Her ne kadar “Türk Milleti sizin bu dizilerde seyrettiğiniz gibi ahlaki değerleri ayaklar altına alan bir topluluk değildir” desem de, maalesef  yine de yeterince inandırıcı olamıyorum.

Madem iş bu noktaya kadar vardı, o halde Necip Türk Milletinin böyle olmadığını ifade etmek üzere bir yazı yazmak lüzumu doğdu. Ben de ırkçılık hastalığına yakayı kaptırmadan bazı gerçekleri ifade etmeye çalışayım.

Her şeyden evvel Kuran ve sevgili Peygamberimiz, dinimize sımsıkı sarılmasından ötürü Türk Milletini övmüştür. Maide Suresinde Rabbimiz “Allah öyle bir topluluk getirecektir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı sever. Onlar müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı izzet sahibidirler ve Allah yolunda cihad ederler” buyurmuştur.

Sevgili Peygamberimiz (asm) İstanbul’un fethinden dolayı Sultan Fatih’i ve onun ordusunu övmüştür. İşte, bu ayet ve hadisten de anlaşıldığı üzere İslam’a bayraktarlık yapmış olan bu millet, her türlü övgüyü hak etmiş, bütün Müslüman topluluklarının saygı ve sevgisini kazanmışlardır. Hatta düne kadar Müslüman olduğu için kendilerine “Türk” denilen Bosnalı kardeşlerimiz asla bu çağrılış şeklinden gocunmamışlar Türk denmesi ile gurur duymuşlardır. Gerçekten de Mısır, Cezayir ve Libya’da görüştüğüm birçok insan, ataları arasında Türk olduğunu ifade ederek bununla gurur duyduklarını söylemişlerdir.

İslamiyet güneşinin doğumundan bugüne kadar Haçlı ordularının karşısında Türk Milleti oluk oluk kan akıtmış bayrağındaki kırmızı rengi bu uğurda verdiği canlardan ötürü sembolize etmiştir.

Sayıları 300 milyonu bulduğu halde dünyanın neresinde bir Türk varsa o kişi aynı zamanda Müslüman’dır. Küçük unsurlar arasında bile farklı dinlere mensup insanlar olduğu halde Türklerde böyle bir şeye rastlanmaz. Zira göçebe ve medenileşmemiş bir kavim olan Türkler, Müslüman olduktan sonra dünyanın en büyük ve görkemli medeniyetini kurmuşlardır. Sadece kurdukları devletin adalet ve hukuk düzeni ile değil sanat eserleri ve bilime yaptığı katkılardan ötürü de bütün dünyanın takdirini kazanmışlardır.

Akla Moldova’da yaşayan Gagavuzlar, gelebilir. Zira bunlar da Türkçe konuşuyorlar. Fakat şunu unutmamak gerekir ki her Türkçe konuşan halk Türk değildir. Örneğin Karaman’da yaşayan Rumlar sadece Türkçe konuşabiliyorlardı. Karamanoğulları başka dilde konuşmayı yasak etmişti, ne yapsınlar. Bunların tamamı Ortodoks Hristiyandı ve Yunanistan ile yapılan mübadelede oradaki Türkler ile değiştirildiler. Tabii ki zorla ülke dışına gönderilmek çok yanlıştır ve büyük bir zulümdür fakat ne çare ki o zamanın yöneticileri böylesine haksız bir karar almışlardır.

Bundan başka bir de Osmanlı devletinin resmi dili Türkçe idi. Küçük toplumlar zaman içerisinde kendi dillerini unutarak resmi dil olduğu için Türkçeyi kullanmışlardır. Moldova’da yaşayan Gagavuzlar da böylesine bir halk olabilir. Ayrıca adı üstünde bunlar kendilerine Macarlar gibi Türk demiyor, Gagavuz diyorlar. Kısaca her Türk Müslümandır ve Müslümanlıktan çıkan aynı zamanda Türklükten de çıkar, ayrılır.

Her ne ise peygamberlerin çoğunluğunun doğuda gelmesi, filozof ve büyük bilim adamlarının ise batıda gelmesi kaderin bir işaretidir ki Asya halklarını uyandırıp üstün medeniyet kurmasını sağlayacak yegâne şey dindir. İşte Türkler dinlerine sımsıkı sarıldıkları zaman içerisinde dünyanın efendisi olmuşlar herkesin gıpta ettiği milletten olmuşlardır. Ne zaman gelmiş ki dinimizden uzaklaşmışız işte o zaman belamızı bulmuşuz. Zalim yöneticiler tarafından ezilip perişan olmuş dünya üzerinden silinmek tehlikesi ile karşı karşıya kalmışız.

Şükürler olsun ki, İslam’ın bahadır evlatları olan Türkler, dinimizi ortadan kaldırmak isteyen haçlı güruhuna boyun eğmemiş İslam’ın sembolü olan hilalli bayrağımızı düşmanlara çiğnetmemiştir. Kıyamete kadar da çiğnetmeyecektir, İnşallah…

Son olarak şunu ifade etmek isterim ki, günümüzün en değerli tefsiri olan Risale-i Nurlar, Bediüzzaman’ın anadili olmamasına rağmen Türkçe neşredilmiştir. Bu şaheserleri tam olarak öğrenebilmek için birçok insan Türkçe öğrenmeye çalışmaktadır. Bu Rabbimizin bin yıldır İslam’a hizmet etmiş bu millete bir lütfü değil de nedir?

Üstadımız eserlerini çok iyi konuştuğu ve anladığı Arapça ile de neşredebilirdi. Nitekim bazı eserleri bu lisanla yazılmıştır. Fakat ahir zamanda gelmesi beklenen ve peygamberimizin mübarek neslinden gelen o büyük zat, kitaplarının büyük çoğunluğunu Türkçe kaleme almış ve yazdırmıştır. Hatta daha önce yazdığı Arapça kitaplarını dahi kendisi bizzat Türkçeye çevirmiştir.

Bu yazı sonunda sakın ola ki “ırkçılık yapıyor” diye beni suçlamayın. Yoksa bu ithamı yapanlara hakkımı helal etmem. Zira benim muradım Türklere karşı yapılan ahlaki konulardaki haksız ithamlara cevap vermektir, vesselam…

Vehbi Horasanlı

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...