En son “internet andıcı” ve “amirallere suikast” iddianamesi de kabul edildi ve bazı yüksek rütbeli komutanlar hakkında tutuklama kararı çıkarıldı. İşin ucu eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ’a kadar gidecek gibi görünüyor.
Özellikle benim de 15 yıl hizmet ettiğim ve Yüksek Askeri Şura kararı ile ayrıldığım Bahriye’nin durumu ise içler acısı. Casusluktan tutunda komutanlara suikastların planlandığı, ahlaksızlık olaylarının yaşandığı adeta askerliğin dışında her türlü suçun planlandığı bir örgüt haline getirilmiş. İddianameler ortaya çıktıkça daha fazla bilgi sahibi oluyoruz. Maalesef kulaktan dolma haberlerin çoğunun gerçek olduğu ortaya çıkıyor.
Mesela Bahriye mektebinde Deniz Kuvvetleri Komutanına suikast maksadı ile yemeğinin zehirlendiği hatta bu yüzden yüzlerce Bahriye mektebi öğrencisinin hastaneye kaldırıldığını duyunca önce inanamamıştım. “Bu kadarı da olmaz diye” düşünmüştüm. Lakin gerçektende bazı yakınlarımın hastaneye kaldırıldığını hatta ölüm tehlikesi geçirdiğini öğrenince durumun vahametini daha iyi anlamaya başladım.
Evet, başta bahriyemiz olmak üzere silahlı kuvvetlerin çivisi çıkmış durumda. Peki, ne yapmalı?
Başbakan’ın Yüksek Askeri Şura toplantısı öncesinde generallerin emeklilik kararını süratle krize dönüşmeden çözmesi hatta Şura toplantısında yanındaki koltuğu kaldırarak sivil otoritenin üstün olduğunu gösteren bir fotoğrafı darbe heveslilerinin gözüne sokarcasına göstermesi güzel bir gelişme. Fakat yeterli mi?
Bence kesinlikle yeterli değil. Basında çıkan ve benim de çeşitli defalar yazdığım reformlar gerçekleşmeye başlasa bile bataklık kurutulmadan çare bulunması mümkün değil. En başta eğitim kurumlarının ıslah edilmesi gerekir.
Aslında silahlı kuvvetlerin ve özellikle de bahriyenin bu duruma gelmesi bir sürpriz değil. “Bahriyede 15 Yıl” kitabında ve Bizim Radyoda sunmuş olduğum programlarda belirtmiş olduğum gibi askeri okullar feci bir durumda.
Namaz kılmak isteyen öğrenciye öcü gibi bakıldığı, oruç tutmanın yasak edildiği, dini kitaplar okuyan öğrencilerin acımasızca okuldan atıldığı bir okuldan yetişen öğrenciden ne bekleyebilirsin ki?
Kara Harp Okulunda cami olduğu halde Deniz ve Hava Harp Okulunda camiyi bırakın bir mescit dahi yok. Bu öğrenciler insan değil mi? Robot mu yetiştiriyorsun ki ibadet etmek isteyen insanlara zulüm derecesinde ibadetlerine mani oluyorsun.
Lafı uzatmaya gerek yok. Askeri okullar çok kötü durumda. Demokrasinin temel ilkelerini öğretmeyi bırakın faşizmin en ağır şartlarının belletildiği, dine ve dindarlara nefretin dayatıldığı, ibadetini yapmak isteyen öğrencilere en ağır cezaların verildiği bir eğitim kurumu düzeltilmeden askeri kurumları nasıl düzeltebilirsin?
En başta yapılması gereken iş askeri okullara cami açılmasıdır. Dinini diyanetini bilmeyen asker her türlü fenalığı yapar bundan hiç şüpheniz olmasın. Allah’tan korkmayan kuldan korkar mı?
Bahriye Mektebinde bir yatsı namazını kılarken nöbetçi subayı beni görmüştü de çığlık atmıştı. Yemin ederim bu olayı yaşadım. Hatta beraber paylaştığımız koğuştaki 14 arkadaşım buna şahittir. Sanki zina suçu işliyorum, iyi mi?
Dindar olmayan sınıf arkadaşlarım bile bu olaydan çok rahatsızlık duymuştu. Bir tanesi nöbetçi subaya hakaret ederek “yahu namazını bozsaydın da bu terbiyesiz adamın konuşmasına fırsat vermeseydin” diyerek bana üzüntüsünü bildirdi. Diğer koğuş arkadaşlarımın hepsi adeta tek ses çıkarırcasına “niye bozacakmış, namaz kılmak ayıp mı yahu” diyerek bu arkadaşımı susturdular.
İşte size 30 yı önce yaşanmış bir fotoğraf karesi. Bu zihniyetle yetişen öğrencilerin geldikleri nokta ise şuanda iddianamelere geçen olaylar. Bir komutanı öldürmek için yüzlerce öğrencinin hayatını tehlikeye atacak kadar gözü dönmüş insanlar. Bu adamların eline silah veriyoruz iyi mi?
Hadi dindarlığı bırakalım şanlı ecdadımız hakkında ne söyleniyor, hiç düşündünüz mü? Bir gemide Barbaros Hayrettin Paşaya hakaret eden ikinci komutana askerlik terbiyesine uymadan ağzıma geleni söylemiştim. İlginçtir sicil amirim olduğu halde en ufak bir ceza veremedi. Demek ki bin yıllık dine ve Islama hizmet etmiş bir kurumda daha fazla edepsizliğe cesaret edemediler.
Fakat aradan 30 yıl geçti. Dindar öğrenciler başta olmak üzere geçmişiyle barışık onurlu insanlar ordudan tek tek atıldı. Geriye işte gördüğünüz kimseler kaldı.
Daha fazla yarayı deşmeden sadece şu kadarını söyleyerek yazıma son veriyorum. Önce şu askeri okullarda yapılan din düşmanlığına son verin. Namazsız, camisiz askeri birliklerdeki bu vahşi komünist uygulamayı kaldırın, vesselam…