Aslında buna şaşmamak lazım. Zira öyle bir eğitim sistemimiz var ki insanı ırkçı yapıyor. Her sabah zavallı yavrucaklara ırkçılık söylemi ile and içme töreni yaptırırsan olacağı budur tabii.
Yarın öbür gün Lazın biri ben de Lazca okuyacağım derse adama ne diyeceksin. Devlet olarak ırkçılığı en evvel sen yapıyorsun, kimseye bir şey demeye hakkın yok.
Irkçılık hastalığı öyle berbat bir şeydir ki; hani kötü ve fena şeyler için denir ya “Şeytan icadı” diye. Gerçekten de Şeytan icadıdır.
Irkçılık belasına yakalananlar, Kuran’ın Şeytan’ın nasıl Allah’a isyan ettiğini açıklayan ayetlerine dikkat etmelidir. Yoksa sonları çok kötüdür. Kısaca değinelim.
Rabbimiz İblis’e (Şeytan’ın diğer adı) Hazreti Âdem’e secde etmesini emreder. Fakat o “ben ateşten yaratıldım, Âdem topraktan yaratılmıştır” diyerek, Yaratıcısına isyan etmeyi göze alır. O derece kendi nevinin üstünlüğüne inanıyordu ki, tevbe etmeyi bile akıl edememiş, ebedi olarak lanetlenmekten kurtulamamıştır. Irkçılık ve bunun bir alt kademesi olan enaniyet, işte böyle bir körlüktür.
Kendini veya aynı cinsten olanları üstün görmek böyle akıl dışı ve ahmakça bir davranış olduğunu Rabbimiz, bizlere bu örnekle hatırlatmaktadır.
Yahu sana yaratılırken sorulmadı ki; insan mı, bitki veya hayvan olarak mı yaratılacaksın? Şimdi kalkmış ben şu ırktanım, bu ırk arî yani temiz ırktır gibi hezeyanlarda bulunuyorsun. Cenabı Allah lütfundan seni insan olarak yaratmış. Şükürden başka senin hakkına düşen bir şey yoktur, anlasana…
Yıllar önce İslam’ın şeair yani sembolü olan ezanı Türkçe’ye çevirdiler. Nur talebeleri her türlü baskı ve zorlamaya rağmen ezanı orijinal şekliyle okumaya devam etti. Tangır tungur diyerek ezanın bu şekilde okunmasına direndiler. Çok cefa çekenler de oldu lakin sonunda hatasını anlayan devlet, ezanı orijinal şekline döndürmek zorunda kaldı.
Bu konuda Bediüzzaman’ın hassasiyetini anlatan bir örneği vermek istiyorum. Barlalı Marangoz Mustafa Çavuş, ezanı orijinal şekliyle okuyor diye Isparta’ya mahkemeye çağrılır. Hâkim iyi niyetli bir insandır ve mahkemede sorar “ezanı Arapça okumadın değil mi?”. Mustafa Çavuş sesini çıkarmaz. Zira Nur talebesi hiçbir maslahat için dahi yalan söyleyemez. O da susma hakkını kullanır.
Hâkim bunun üzerine görevsizlik kararı verir ve Mustafa Çavuş’u beraat ettirir. Bediüzzaman’a durumu söyleyince, Üstad çok sert tepki gösterir ve “evet ezanı Arapça şekliyle okudum diyecektin” diye Mustafa Çavuş’a sinirlenir.
Bu durumu bizzat Mustafa Çavuş’un oğlu bana anlatmıştır. Babasının kendisine şeair ile ilgili konularda asla taviz verilmemesi gerektiğini, Üstad’ın bu tutumuyla anlattığını söylemiştir.
Evet, halkımız İslam’a düşmanlığını açık bir şekilde gösteren idarecilere tavrını net bir şekilde göstermiş “Tanrı uludur” diye minarelerden yapılan çağrıyı “yine tangır tungur başladı” diyerek alaya almış ve reddetmiştir.
Adnan Menderes’in ilk icraatı da ezanı orijinal şekline getirmek olmuştur. Bu sayede halkın sevgisini ve seçimleri büyük farkla kazanmasını bilmiştir.
Şimdi bazı aklı kıt adamlar, dine düşman idarecilerin yaptığı gibi bu sefer ezanı Kürtçe okumaya kalkmışlar. Kendi içyüzlerini ve ne derece ırkçı olduklarını bu sayede gösterme imkanı bulmuşlardır. Aynı şekilde milletimizden tokat yiyecekleri de açıktır. Allah akıl fikir versin ne diyeyim?