Salı, 19 Şubat 2013 14:13

Kadınla Cihat…

İslam da kadının yeri oldukça önemlidir. Kadın bir toplumun ahlaki yapısının temel taşını oluşturmaktadır. O nedenledir ki şeytani düşüncelerin arkasında hep kadın yer almıştır.

                Kadın bu manada hep sinsice kullanılmış ve bir tehdit unsuru olmuştur. Peygamber Efendimiz (SAV) kadının önemine dikkat çekmek adına “Cennet Annelerin ayakları altındadır.” Hadisi şerifini irat etmiştir.

                İnsanlık tarihi kadar eski olan Cennet hedefi annelerimizin ayakları altında gösterilmiştir. Bu da göstermektedir ki kadın yetiştirdiği nesil ile toplumun ahlaki yapısına önemli katkılar sağlamaktadır. Eğer yetiştirdiği nesil ahlaklı ise yüksek ahlak seciyesine sahip bir toplum oluveririz. Aksi takdirde düşük ve aşağılık bir topluluk olmamız kaçınılmazdır.

                İslam bu maksatla kadını baş tacı yapmış ve ulu orta kullanılmalarını men etmiştir. Düşünün bir insan elmas ve altın gibi kıymetli mücevheratını ulu orta her yerde sergiler mi? Elbette hayır. Onu canı pahasına muhafaza etmek için her türlü tedbiri alarak kapalı kapılar arkasında, özel sandukalar içerisinde saklar.

                Çünkü kıymetli mücevheratını ulu orta sergileyenler mütecavizlerin taarruzlarına zemin hazırlamış olurlar. Adeta mücevher hırsızlarının iştihasını kabartırlar. Kişi kıymetli mücevheratını gözünden bile sakınır. Ona kendisi bile çoğu zaman bakmaya kıyamaz ve her an göz önünde tutmayı tercih etmez.

                Buraya kadar anlatmaya çalıştığımız hususlar kıymetli olan varlıklarımıza gösterdiğimiz özenin derecesini ortaya koymak içindi. Buradan yola çıkarak cemiyetimizin ahlaki değerlerini yüceltecek olan kadına vermemiz gereken önemi ve onunla nasıl bir yol alınması gerektiğini anlamaya çalışalım.

                Ashap döneminde kadınlarımız kılıçla yapılan cihat meydanlarından geri kalmadılar. Cepheden cepheye koşanlar oldu. Cephede mücadele edenlere durmaksızın su taşıyanlarda vardı. Ancak onlar asli vazifeleri olan gelecek nesli yetiştirmekten asla taviz vermediler. Hiçbir mücadeleyi iyi bir nesil yetiştirmekten daha önde tutmadılar.

                Onlar İslam’ın iyi ahlaklı genç nesillerin omuzunda yükseleceğini idrakindeydiler. Biliyorlardı ki gelecek neslin üzerinde bir şemsiyeydiler. O şemsiye yırtılacak olursa gelecek nesil yağan yağmurda ıslanacak ve hakiki manada İslam sekteye uğrayacaktı. O nedenledir ki, kendilerini hep muhafaza ettiler. Göz önünde olmadılar. Geride kalıp mahfuz bir surette en yüce vazifelerini icra ettiler. Cepheden düşen yiğitler yerine nice yiğitler doğurdular ve yetiştirdiler. Yeniden cepheye sundular.

                Onlar hiçbir zaman müşriklerle tebliğ mücadelesine girmediler. Kendilerini müşriklerin cehenneme namzet gözlerinden sakındılar. Onlara bir mümin kadına bakabilme şerefini nasip etmediler. Zaruret dışında sokaklarda göründükleri vaki olmadı. Çünkü onlar İslam’ın en nadide elmasları hükmünde idiler.

                Şimdilerde ise toplum gelecek nesli yetiştirmekle vazifeli anneler yerine mücadele meydanlarında boy gösteren, televizyonlarda topluma İslam’ı anlatan kadınları öne çıkarmaktadır. Konferans salonları kendilerini Allaha adamış mücadele ruhu yüksek kadınlarla dolup taşmakta. Ama bunlar yapılırken Allah’ın tesettür emrine, “Müminlere söyle gözlerini haramdan sakınsınlar…” emrine muhalefet edildiğini dahi hissedememektedirler.

Hal bu ki, İslam gayri meşru bir dairede hizmeti kabul etmez. Onunla gerçek manada sonuç alınamaz. Bir belde de müminlere ibadethane yapmak için tefecilik yaparak elde edilen faiz geliri ile Cami yaptırmak ne kadar doğru olabilir.

                Günümüzde insanlar kadınla tesettürü uygulamaktan ziyade, kadınla tesettürü tebliğ etmeye yoğunlaşmakta. Kadın Allah’ın tesettürünü hoş ve güzel uygularken aynı zamanda tebliğ vazifesini de üstlenmektedir. Böylece evinden ve yavrularından uzak, toplumun İslami değerlerine güya katkı sağlarken fıtrata uygun nesilleri ihmal etmeye başlayan bir mücadele ruhu özendirilmektedir. Hal böyle olunca da bozulma kendiliğinden gelmektedir aslında.

                Kadınlarımız, başörtüsü serbestiyeti için meydanlara çıkarak başörtüsü eylemleri yapmaktalar. Ancak bunu yaparken aslında emrolundukları başörtüsüne ve tesettüre muhalif hareketle toplumsal yapıyı derinden bozmaktadırlar. Fertler İslam’ı yaşarken her alanda olduğu gibi kadınla hizmet noktasında da tavizlerle yol almaktadır. Üstelik bunu İslam’a aykırı bulmamaktadırlar.

                Çocukluğumdan çok iyi hatırlarım. Kadınlar çarşı ve pazara zaruret olmadan hemen hemen hiç çıkmazdı. Genellikle evin ihtiyaçlarını evin babası ya da erkek çocukları karşılardı. Hatta kendisi çıkmamak için komşusundan dahi yardım isteyenler olurdu. Ama şimdilerde alışveriş merkezlerinden tutun tüm çarşı pazar kadınlarla dolup taşmakta.

                Evinde misafir ettiği yabancı erkeklerle aynı ortamda yemek yemekten imtina eden kadınlar bir restoranda eşiyle ve çocukları ile çok rahat yemek yiyebilmektedir. Orada yabancı olan mahremlerini neredeyse hiç önemsememektedir. Evet demek kadın cihat unsuru değil, ahlaklı neslin garantörüdür. Onu ulu orta hizmetle yollara çıkarmaktansa evinde çevresinde ya da toplumda iyi ahlaklı, İslam fıtratı üzere yaşayan nesillerin yetiştirilmesinde değerlendirmek gerek ve şarttır.

Unutmayalım ki İslam son asırda köklerinden sarsılmıştır. Bizlerin hizmet olarak yaptıkları belki de kurtuluşu geciktirmektedir. Çünkü bir topluma Allah’ın yardımı ulaşmazsa değişim gecikecektir. Allah’ın yardımı da ancak ona mutlak itaat ile gelebilir.

Toplumda başörtüsü yasağının kalkması kadınla eylem yapılarak değil, bizzat yaşanılarak sağlanabilir. Cennetin ayakları altında olduğu kadını resmi daire önlerinde, gazino önlerinde ya da kamu bölgelerinde dolaştırarak ayaklar altına düşürmemeliyiz. Bu nesil mücadele yöntemini doğru belirleyemezse muzaffer olması da güçleşecektir. Çünkü Darb-ı Mesel de vardır ki; “Düşmanınızın silahı ile silahlanınız.” Yani İhlas ile bir işe soyununuz. Kurtuluş ancak ve ancak ihlastadır.

Rabbim bizleri ihlaslı amel işleyen kullarından eylesin. Allaha emanet olunuz.

Son Düzenlenme Salı, 19 Şubat 2013 16:21
Hamza Eroğlu

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...