Salı, 12 Mayıs 2020 01:57

Tarım ve Hayvancılık

Corona virüsünden sonra yeniden tüm gözler tarım ve hayvancılık sektörüne çevrildi. Eğer pandemi ortamında bu iki stratejik kalem ithal ediliyor olsa idi vatandaşımızın satın alma gücü kâfi gelmezdi ve büyük kaos yaşanırdı. Süreci inşallah başarı ile atlatmamızda iki kalemin tedarik zincirinin kesintisiz devam etmesinin büyük etkisi var.
Tüm dünyada kabul gören beklenti bu iki kalemin sektörel gücü ve stratejik değeri artacak. Ülkeler daha fazla tarım ve hayvancılığa yönelecek.
Cenab-ı Hak da bize sonsuz nimetini sunmuş, Anadolu toprakları adeta bereket fışkırıyor.
Öncelikle meselenin adını koyalım. Hedefimiz ne olmalı?
1. Kendi kendimize yeterli olmalıyız,
2. Hiçbir kalem ithal edilmemeli (istisna olarak topraklarımızda yetişmesi mümkün olmayan bazı tropikal ürünler var ki bunların bile faydası tartışılabilir). İthalat lobilerine prim verilmemeli,
3. Tohumlarımız, fidelerimiz, hayvanlarımız yerli olmalı. Genetiği bozulmuş ürünler asla kullanılmamalı. Brezilya’dan gemilerle hayvan ithal edilmesi gibi ucube sahneler asla bir daha yaşanmamalı,
Eğer bu hedefler etrafında ana fikir birliği sağlanırsa inşallah alt detaylar çok daha kolay yürürlüğe konacaktır.
Devletimiz iki sektörün desteklenmesinde önemli teşvikler sunuyor. Ama çoğunlukla hüsran ile sonuçlanan teşviklerin ana fikrinde önemli hatalar var.
Kısaca süreç nasıl yürüyor? Anlaşılması için basitleştireceğim.
Örnek olarak bir heyecanlı girişimci hayvancılık yapmak istiyor. Teşvik alıyor, 100 büyükbaş hayvan ile çiftliğini kuruyor. Ama çoğu zaman işin içinden gelmediği için yürütemiyor. Sonrasında sektörden çekilmek için hayvanları ucuz fiyattan elden çıkarıyor. Piyasayı da bozuyor. Gerçek üreticiyi de küstürüyor. Sonuçta bu girişim devlete zarar olarak yazılıyor.
Ya da vatandaşın tarım arazileri var. Dönüm başına destek alıyor. Ama yıl bittiğinde ekilen toprak yok, ya da göstermelik işler yapılıyor. Sonuçta almış olduğu krediyi kendi ihtiyacı için kullanan vatandaş devlete zarar yazdırıyor. Özellikle küçük yerleşim merkezlerinde bu teşviklerin hatır maksatlı yapıldığını da hepimizi biliyoruz.
Öncelikle ana fikir değişmeli.
Bankadan kredi alıp da işini büyütmek isteyen işletmelerin başarılı olduğu vukua gelmemiştir. Sonuçta hazmetmediğin bir büyüklüğü fason hormonlu büyüme ile yönetmen mümkün değil. İş kendiliğinde tedrici olarak büyümeli.
O zaman ne yapalım, nasıl yapalım?
Tamamen gerçekçilik hesabı üzerinden gidilmeli.
Mevcut üreticiler teşvik edilmeli.
Toprak sahibi yıl sonunda ne kadar ürün üretiyorsa ürün üzerinden teşvik primini almalı. Tamamen üretim desteklenmeli. Önce üret, sonra primini al.
Hayvancılık da aynı şekilde. Yıl sonunda kaç hayvanın oldu? Ne kadar süt satışı yaptın? Yıl hasılatını getir. Teşviğini al.
Mesleğimiz satış ve pazarlama olduğu için süreci daha iyi anlayabiliyoruz. Yıl başında prim verip yıl içinde hadi sat bakalım dediğimiz zaman yıl içindeki satıştan sonuç alınması mümkün değil. Hedefine son dakikaya kadar koşan bir sistem olacak. 5 ton daha süt üretirsem primim bu olacak, 3 ton daha buğday üretirsem şu kadar prim alacağım diyen üreticileri oluşturmalıyız.
Mevcut işletmelerin nakit ihtiyacı nasıl giderilecek sorusu akla gelebilir? Finans ihtiyacının karşılanması da inşallah başka bir analiz konusu.
Sözün özü gıda ve hayvancılıkta pazar sorunu asla yok ve olmayacak. Bir ürün ve hizmet için en büyük risk acaba satılacak mı endişesidir. Satışı garanti olan bir ürünü yeteri kadar üretmeyi beceremiyorsak kabahat bizde.
Bereketli topraklarımız yeniden keşfedilmeyi bekliyor.
Topraktan çok uzaklaştık. Sanki bizi geri çağırıyor. Köylerimiz bomboş duruyor, sessizce bize haykırıyor.
 
Ekrem Ata

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...