Pazartesi, 19 Kasım 2012 15:34

Soner Yalçın, NTV Ve İslamcılar,

Bugün NTV de bir haber programı izliyorum. Akif Beki program konuğu. Cezaevinde ki Soner Yalçının bir yazısını değerlendiriyorlar.

Soner Yalçın bu yazıda “Kürtler ana dilde eğitim ve savunma hakkını aldılar. Anlaşılan o dur ki bizimde bir Dil problemimiz var. Geçenlerde bir program savcısı suç işleyen bir manav yargılanıyor da meşhur olduğu için Fazıl Say yargılanmayacak mı? Adli bir suç işleyen manav ile düşünce üreten Fazıl Say’ı aynı terazide değerlendiriyor. Düşünce yasalarla sınırlanamaz. Kitap yazmak ile suç işlenemez…” diyor.

Burada vurgulamak istediğim Soner Yalçın ve suçluluğu değil.

Burada vurgulanması gereken Terör örgütü üyesi olmak ve kara propaganda yapmak suçlaması ile yargılanan Soner Yalçın’a kendi fikirdaşlarının ısrarla sahip çıkması.

Onlar Soner Yalçın suç işlemişse sahip mi? Çıkacağız.

Elbette suç karşılıksız kalmamalı.

Demiyorlar.

Israrla Evet ısrarla kardeşlerini savunuyorlar.

Bunu yaparken de hiç suçluluk ya da taraf tutma psikozuna da girmiyorlar.

Peki, bizim İslamcı olarak adlandırılan medya ne yapıyor?

Cübbeli Ahmet Hoca Efendi’nin tutuklanması hakkında ne diyor.

Ona sahip çıkma girişiminde bulunuyor mu?

Cezaevinden Hoca Efendi şu mesajı var..

Diye kaç defa yayın yaptılar.

Ama aslında İslami kesim şunun farkında. Allah’ın emir ve yasaklarına, mevcut İslami anlayışa uygun olmayan fiil ve davranışları hangi Müslüman savunabilir ki?

O zaman savunan kişi de suç işlemiş olmaz mı?

Kim Allah’ın emir ve yasaklarına karşı durabilir.

Bir Müslüman bu suçları işleyebilir mi?

Sonra yapılan bu tarz hareketler müspet hareketler değil ki.

O da herkesin tasvip ettiği yol üzere hizmet etseydi canım.

Fazla ileri gitmedi mi sizce.

Şeklinde serzenişlerde bulunmaktalar.

Hiç kimse ülkemizde yaşanan Soner Yalçın olayından ders almak istemiyor.

Soner Yalçını savunanlarda hiçbir zaman yaptıkları iddia edilen fiillerin doğruluğunu savunmadı.

Hep fikir, düşünce fiili üzerinden hareket ettiler.

Bizde ortada Kurana ve Sünnete aykırı bir fiil varsa o fiili savunun demedik ki.

İşlediği isnat edilen suçun ispatı dahi zorken, hatta şimdilerde söz konusu kadınların; “Cübbeli Ahmet Hoca Efendiyi hiç tanımıyoruz” diye ifadeleri basında yer almışken yapılan işlemin eleştirilmesini bekliyoruz.

Sonra huzurlu ortam nedir?

Allaha hizmet şartları ne ise ona göre hareket edilmesi gerekmez mi?

Yoksa zaman ve zemine göre sessiz kalmak değil.

Bakınız isterse mahkemede suçlu bulunsun Hoca Efendi. Bu bize delil midir?

İskilipli Atıf Efendiyi asanlarda bu mahkemelerde asmadılar mı?

Bugün herkes İskilipli Atıf Hoca’nın yanında. Vicdanlarını rahatlatmaktan başka neye yarar ki?

Yarında belki İslamcılar şiddetle ve hararetle Cübbeli Ahmet Hoca Efendinin yanında olacak.

Ama yine ortalık sütliman.

Meydan boş at atabildiğin kadar.

Önemli olan bir insanın toplum nezdindeki değeri altüst edildiğinde onun yanında olmayı başarmaktır.

Cesaret bir şeylerin kaybedilmesi karşısında ortaya konulan fiildir.

Allah niyetlere bakacak. Doğru.

Birçok Müslüman ben Hoca Efendinin yanındayım. Ama gücüm bu kadar. Ne yapabilirim ki diyor.

Çevresinden gelebilecek her türlü çıkışlara makam ve mevki kaybetmeye ya da hizmetinin sekteye uğraması tehlikesine karşın kim ne yapmış.

Niyetle olan amel var, olmayan var.

Bir fakir zengin olsam şöyle tasadduk ederim der. Ve de olur.

Fakat sağlıklı ve hali vakti yerinde biri imkânım olsa beş üstüne beş vakit namaz kılarım dediğinde namaz kılmış oluyor mu?

Ama anlaşılan bugünlerde bu da oluyor. Çünkü herkes niyetiyle bu ve benzeri hocaların yanında yer almıyorlar.

Kimse kusura bakmasın.

Kendinizi haklı çıkarmak için çaba sarf etmeyi bırakın.

Üstelik bu haklılığınıza destek için birde tutun “ama olmaz ki Müslüman ferasetli olur. Bu hata nasıl yapılır. Göz önünde olan, bir grubu temsil eden Müslüman daha dikkatli olmalıydı.” Diyerek birde bu insanların yanlışta olduğu iftirasını ortaya atmayın.

Çıkın erkekçe deyin. “Biz kendimiz zarar görmeyelim, hizmetimiz bize göre devam etsin” diye onun yanında yer almadık.

Hiç olmazsa o liderlere inanan bir avuç insanın şevkini kırmamış olursunuz. Hiç olmazsa bir amaç uğruna bir fedakârlık yaptığınızdan Allah ta sizi affeder. Kim bilir.

Bir Mümin tek başına kalsa da. Toplumdan itilse de. Hatta dışlansa da Hakkın ve adaletin yanında olur.

Emek verdiğim dostlukların içerisinde “sivri dilli” olarak anılsam da

Maddi manevi her şeyi mi kaybetsem de.

Yüzüme değil arkamdan konuşulsa da

Evet, bana; “Başına filanca kadar taş düşsün.” dense de.

Ben yine de onların yanında olacağım.

Göreceğiz bakalım yarın Hakkın divanında kimin başsına ne düşecek.

Allaha emanet olunuz. Sevgili dostlar.

Hamza Eroğlu

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...