Bugün kararname mağduru arkadaşlarımızla YAŞ kararları ile ilişiği kesilen arkadaşlarımızın kader günü…
Otobanda en sağ şeritte sadece önümdeki araca bakarak aheste sürüyorum aracımı.
Arkadan gelen araçların selektör yaptıklarını hissediyorum. Bir süre sonra yanımdan geçerken olanca güçleri ile asılıyorlar kornaya. Kulaklarım duymuyor. Yolun altımdan kayışını hissediyorum sadece.
Yıllardır, YAŞ kararları yargıya açılsın diye çabalardık. Ancak çabamızda ki masumiyetten olsa gerek, bir anda özlük haklarımız verilme aşamasına gelmişti.
Yasa bugün mecliste oylanıyordu. Merakım artmıştı iyice. Tüm bu düşünceler içerisinde iken telefonum düşüncelere dalmış zihnimi sarstı bir anda. Çalan zili sesinin bu kadar rahatsız edici oluğunu hatırlamıyorum.
Sesini artırırcasına çalmaya devam ediyordu. Kararlıydım bakmayacaktım. Düşünce deryasından çıkmayacaktım. Ama telefonumda ısrarlıydı. Susuyor ve tekrar çalıyordu. Telefonumu alıp savurmak istiyordum. Beni düşüncelerimden ayırma cüretini nasıl gösterebilirdi. Elime aldım kapatacaktım sonsuza kadar.
Fakat Harbiye yıllarından beri beraber olduğumuz bir arkadaşım arıyordu. Daha önce hiç böyle yapmamıştı. Aradığında cevap alamazsa asla ısrar etmezdi. Bu ısrarı nedendi öyleyse. İstemeyerek ve endişeyle açtım telefonu.
Sanki hissetmişti ruh halimi. Cevap vermemi beklemeden “Kardeş gözümüz aydın müjdeler olsun 6191 sayılı yasa kapsamındaki ilgili maddeler TBMM den geçti. Her şey bitti. Artık gülme zamanı, sevinç zamanı” diye haykırıyordu.
Sevincimi açığa vurmak için temkinliydim. Titrek bir sesle sordum; “Peki Kararname ile ilişiği kesilenlere ne oldu?” Aldığım cevap karşısında adeta tüm sıkıntılarım gitmiş, gönlümdeki karamsarlık bir anda yok olmuştu. Coşmuştum bir anda arabanın içerisinde.
Telefonun diğer ucundaki ses; “onları da içine alacak şekilde geçti.” Diyordu. Dünyalar benim olmuştu adeta. Her an birlikte olduğum. Sevinçte, hüzünde, varlıkta ve yoklukta bir arada olduğumuz arkadaşlarımızın bir kısmının TSK’ den ilişiği Kararname ile kesilmişti.
Bu nedenle sadece YAŞ kararları ile ilişiği kesilen bizlere verilecek hak toplumun yarasına derman olamayacaktı. Yılların acısını unutturarak bizleri sevince boğamayacaktı. Kardeşi ile mutlu olan bir mü’min olmak istiyordum. Artık sevinebilirdim. Bağırabilirdim. Mutluydum artık.
Biraz önce kurtulmak istediğim telefonuma bu kez muhabbetle sarıldım. Kararname ile ilişiği kesilen arkadaşlarımı aradım. Ve beklenen o müjdeyi verdim. Kararname mağdurları dâhil yasa onaylanmıştı, mecliste.
Ancak bir tuhaflık vardı. Arkadaşım bu habere sevinememişti. Birkaç saat sonra olacaklar içine doğmuş olacak ki beklediğim tepkiyi vermeden teşekkür etti ve telefonu kapattı.
Eve gittim. Karmaşık duygularla hüzün ve sevinç karmaşası dolu düşüncelerle pencereden dışarıya bakıyordum. Yine telefonum çaldı. Bu kez hüzün vardı; Kararname ile ilişiği kesilen arkadaşlarımızı kapsamıyordu bu yasa.
Çok büyük bir yanlış vardı bu işte. İyi bir analiz yapılamamıştı. Belki de konuyu yeterince izah edememiştik. Bir yerlerde bir eksik vardı ama nerede. Hal bu ki hepimiz anlık gelişen durumlara karşı eğitimli idik. Düşmanın ani atışlarına ve taarruzlarına anında karşılık verecek hazırlık durumunda idik hep.
Demek geçen bu zaman bizleri köhneleştirmiş. Yıpratmış anlaşılan. Mücadele azmimizi köreltmiş. Ayağa kalkmalı ve haykırmalı idik. Sonuna kadar bütün haklarını almayan bir tek arkadaşımız kalmayıncaya kadar yeniden bir mücadele azmi ile donanmalıydık.
Hükümete, iktidarda olanlara oynanan bu gizli oyunu anlatmalıydık. Bir kısmımızın haklarımızı almış olmanın rehavetiyle bir kenara çekilmeden, gerekirse tüm haklarımızı feda etme uğruna bu mücadeleyi daha şiddetli ve akılcı yeniden başlatmalıydık.
Ölümü göze almayan asker cephede düşmanla kaşı karşıya kalmaktan endişe duyar. Bizlerde hiçbir şeyden endişe etmeden gündemde tutmalıyız bu konuyu. Ancak akılcı ve uygun girişimlerle olmalı bu iş. Yapılan olumlu yönleri görmemek iktidarda olanları bu işe yöneltmekte etkili olmaz.
Yüce Rabbimin bizlere bahşettiği bu sevinci kardeşlerimize de nasip etmesi en büyük arzumuzdur. Bir nebzede olsa kalplerimizde ki acılarımızı dindirdiği gibi kardeşlerimizin kalplerinde ki acıların da dinmesi en büyük düşüncemizdi artık. Eksik kalan sevincimiz ancak kararname mağduru arkadaşlarımızın haklarının iadesi ile bir çığlığa dönüşecektir.
İçimizde rehavette olan varsa, onları da teşvik ederek bu mücadele de yeni bir yöntem geliştirmeliyiz. İktidarda olanların bu halden haberdar olmaları için her ortamda ve platformda bu konuyu gündeme getirmeliyiz. Ve kardeşlerimizle beraber ortak akıl, birlikte hareket ve ayrımcılık içerisinde olmadan bu davayı davamız olarak idrak etmeliyiz.
Evet, o günü yaşadığım bu heyecan hala ilk günkü gibi içimde alev alev yanmakta. ASDER camiası olarak bu kardeşlerimizin dertlerini dert edinerek bizlerin küçük meseleleri ile değil onların bu büyük meseleleri ile ilgilenmeye tüm gönüldaşlarımı bir kez daha davet ediyorum. Biliyorum bu duygular hepimizde var. Gereken, sadece bir kıvılcım. O da gönlümüzdeki İman nurunda saklı. İnanırsanız başarırsınız.
Öyleyse hala neyi bekliyoruz. Hedef; nihai çığlık olsun…